Allah bizim Müslüman kardeşler olmamızı istiyor

04:0024/05/2019, Cuma
G: 24/05/2019, Cuma
Faruk Beşer

İhvan olmak, biyolojik kardeşlikten öte bir kardeşlik. Ya da nesep kardeşliğini iradeli kardeşliğe çevirmenin adı. Birincisi bizim elimizde değil, takdiri ilahinin sonuncu.Kardeş, yani karındaş, aynı karnı, aynı rahmi paylaşmış olma. Allah bizi bu dünyaya böyle bir merhamet/rahim âleminden getiriyor. Sonra da bu kardeşliği bizim kendi irademizle perçinlememizi, ihvan olmamızı, yani annemizin rahmindeki kardeşliği İslam’ın ve imanın rahmindeki kardeşlikle birleştirmemizi istiyor. İşte bunu biz seçiyoruz

İhvan olmak, biyolojik kardeşlikten öte bir kardeşlik. Ya da nesep kardeşliğini iradeli kardeşliğe çevirmenin adı. Birincisi bizim elimizde değil, takdiri ilahinin sonuncu.



Kardeş, yani karındaş, aynı karnı, aynı rahmi paylaşmış olma. Allah bizi bu dünyaya böyle bir merhamet/rahim âleminden getiriyor. Sonra da bu kardeşliği bizim kendi irademizle perçinlememizi, ihvan olmamızı, yani annemizin rahmindeki kardeşliği İslam’ın ve imanın rahmindeki kardeşlikle birleştirmemizi istiyor. İşte bunu biz seçiyoruz ve diğeri de ancak bununla değer kazanıyor. Aksi takdirde biyolojik kardeşlik düşmanlığa dönüşmeye daha yatkındır. Kabil bu iradeli süreci tamamladığı için kardeşi Habil’i öldürdü. Bu iradeli kardeşliği sağlayanlar birbirinin ihvanı olurlar.
İhvan-ı müslimîn, kardeşliklerini İslam’la perçinleyenler demek.
Çünkü gerçek anlamda ancak müminler kardeş olabilirler demiştik. Oysa bugün ABD’nin emriyle Arap ülkelerinin müstebit kralları hepsi Arap olduğu halde kardeşler olamıyor İhvan-ı müslimin’i terör örgütü olarak tanımlamak istiyorlar. Terör kelimesinde korkutma/irhab anlamı vardır. Yani onlar Müslümanların böyle kardeş olmalarından korkuyorlar. Demek ki, böyle iradeli bir kardeşlik aynı zamanda büyük bir güç oluşturuyor.
Kuranıkerim böyle sevgi ve iman harcıyla oluşan bir iman dayanışmasına ‘bünyan-ı mersus’ der. Kurşunla kaynatılmış binalar.
‘Allah’a ve resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin yoksa korku ve zaafa düşersiniz, rüzgârınız gider. Sabredin, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir (Enfal 46)’.
‘Rüzgârınız gider’, yani gücünüzü ve devletinizi kaybedersiniz demek. Kaybetmedik mi?
‘Birbirinizle alakayı kesmeyin, birbirinize sırtınızı dönmeyin, kindarlaşmayın, hasetleşmeyin,
Allah’ın size emrettiği gibi kardeşler olun’
(M). Kardeşine karşı kinini, nefretini ve hasetliğini bastırıp onunla kucaklaşabilmek kişinin nefis putunu kırabilmesi, onun ilahlaşmasına müsaade etmemesi ve yegâne ilah olarak Allah’ı tanıması anlamına gelir. Yani böyle bir kardeşlik bir bakıma gerçek anlamda şirkten kurtulma ve katıksız tevhit demektir.

Hucurât Suresi’nde Müslümanların kardeşlik ilişkisini anlatan ayetler muhteşemdir.

‘Şayet müminlerden iki taife savaşmışlarsa aralarını bulun. Yine de eğer biri hasetlik edip diğerine saldırırsa, o Allah’ın emrine dönünceye kadar siz de onunla savaşın. Vazgeçerse adilce tekrar aralarını bulun, hakkaniyetle davranın, çünkü Allah hakkaniyetle davrananları sever’. ‘Müminler ancak kardeştirler’, ya da ‘ancak müminler kardeştirler. O halde iki kardeşinizin arasını bulun ki, merhamet olunabilesiniz’ (Hucurât 9).

Razi ayetteki bazı kelimelerden şöyle ince manalar çıkarır:

‘Sizden iki taife’ değil de ‘müminlerden iki taife’ denmiş olması, aslında siz böyle yapmazsınız, şayet bazı müminler böyle yapmış olursa, nüktesine işaret eder.

Ayette iki defa geçen ‘şayet’ anlamındaki ‘in’ edatı, varsayalım ki, nadiren, gibi anlamlara gelir. Demek ki, müminlerin kavgalaşması da, hasetleşmesi de nadir şeylerdir.

İki fırka değil de, ‘iki taife’ denmiş olması hem müminlerin fırkalaşmayacağına hem de böyle kavga edenlerin çok az olacağına işaret eder. Çünkü ‘taife’, ‘fırka’ya göre daha az bir topluluğu ifade eder.

Savaşırlarsa yerine ‘savaşmışlarsa’ denmiş olması, müminlerin arasında böyle kavgaların süregiden bir şey olmayacağını, bir kez olup bittiğini anlatır.

Ayrıca Allah’ın rahmetini elde edebilmeniz de kardeşler arasını bulmanıza bağlıdır. Bu durum bireyler düzeyinde böyle olduğu gibi toplumlar düzeyinde de böyledir ve bu aynı zamanda yetkili ve etkili bir gücün, daha yukarıda da güçlü bir devletin bulunmasını gerektirir.

Görüldüğü gibi mesele gelip yine güçlü olmaya dayanıyor. İslam ümmetinin bugün yaşadığı zillet, gücünü kaybetmesinden dolayıdır.

#Ramazan
#İslamiyet