Deprem gibi afetlerin insanla alakasını konuşuyorduk. Depremin en son sebebine baktığımızda onun fay hattının kırılmasından oluştuğunu söyleriz, doğrudur. Birkaç sebep daha ileriye gidebiliriz; fay hattını gaz birikmesi oluşturdu, gaz birikmesini milyonlarca yıl önceki organik maddeler oluşturdu vb diyebiliriz. Böyle devam edersek sonunda mesela organizmaların ilk varlık sebeplerine gider dayanırız. Bu işin ontolojisidir. İşin bir başka yönü de şudur:
Bizim aynı sebeplerin aynı sonuçları doğurduğunu görmemiz, hep öyle olduğu ya da olacağı anlamına gelir mi? Mesela depremin bilimle bilinebilir ve ölçülebilir sebepleri vardır. Bunlar bilimin de hata yapma ihtimaliyle birlikte doğrudur. Ama bilim bunların arka planlarına geçemez. Acaba tabiatta değişmez bir determinizm mi hakimdir? Fiziğin ötesi, yani metafizik gerçeklikler yok mudur? Hiçbir fizik sebep olmadan hiç yoktan bir şey yaratılamaz mı? İşte bu alan dinin alanıdır ve bilim buraya ulaşabilmiş değildir. En namuslu bilim nihayet, vardır ya da yoktur bilemeyiz der ve agnostik bir tavır takınır, haddini bilir.
Ama biz şöyle inanırız ve bilimin gücü bizim inandığımızı yanlışlamaya yetmez. Allah her şeyi yoktan var etti ve O her an yoktan var etmeye kadirdir, bunu fiilen de yapmaktadır. Tabiat olayları denen hadiselerin bilimin ulaştığı fizik sebeplerinden başka bir de ulaşamadığı manevi sebepleri vardır. Olaylarda bu her iki sebep de etkilidir. Mesela fizik sebepler varken arka plandaki manevi bir sebep onların sonucunun oluşmasını durdurabilir. Bilimin bütün göstergeleri deprem olacak derken manevi bir sebep bunu engelleyebilir. Allah dürüst ve adil yaşayan kullarını ödüllendirebilir. Aksi de olabilir, meteoroloji yağacak dediği halde yağmayabilir.
Peki, neden depremde çoğunlukla sakat binalar yıkılıyor? Bu da depremin tahribatının fizik sebeplerinden biridir. Allah bize işimizi sağlam yapmamızı emreder, bu emre uymamış olmamız evimizin yıkılmasının bir sebebini oluşturur. Eğer sağlam yapmış olsaydık diğer fiziki sebeplerle bizim evimiz muhtemelen yıkılmayacaktı. Ama bazen bütün bunları aşan felaketlerin olması meselenin sırf bu sebeplere bağlı olmadığını da gösterir.
Neden mesela deprem, tsunami ya da sel felaketi hep belli yerlerde olur? Bunu bütünüyle bilemeyiz ama bu durum Allah’ın o bölgelerde yaşayan insanlara kopya vererek bir hatırlatma yapması de olabilir. Eğer isyanda dozu aşarsanız, bakın size verilecek peşin ceza deprem cinsindendir, dikkatli olun denmiş olması gibi. Başka bölgelerin hatırlatıcı sebepleri de başkadır. Bu bu yönüyle de Allah’ın bir nimetidir.
Neden kötü insanlarla beraber iyiler de zarar görür? Çünkü bir toplumda isyanlar belli bir doza ulaşırsa gelen bela umumi olur. Çünkü bunda iyilerin de engel olmama gibi günahları vardır. Bu sebeple şartların gerektirdiği en üst düzeyde emr bilmaruf ve nehy anilmünker farzdır. Allah Kuranıkerim’de sırf bu görevlerini yapmadıkları için helak olan kavimlerden bahseder.
İşte biz varlığa sadece fizik olarak bakmadığımız, metafizik gerçekliğe ve en başta Allah’a inandığımız için, sadece dünyayı değil, bütünüyle kozmosu, hatta fizik ötesi âlemleri bir bütün ve birbiriyle bağlantılı olarak düşünürüz. Her şey her şeyle iletişim halindedir ve her şey her şeyi gücü nispetinde ve görevi doğrultusunda etkilemektedir. Modern bilimin en önemli eksiklerinden birisi bu ilişkileri hesaba katmadan her şeyi bağımsız bir alan olarak ele alıp incelemesidir.
Allah (cc) Kuranıkerim’de yerlerde ve göklerde bulunan her şeyi insanlar için yarattığını söylüyor. Demek ki, insanla ilgisi bulunmayan hiçbir şey, hiç bir olay yoktur ve bütün olaylar insana bağlı olarak maddi ve manevi sebeplerinin birlikte sonucudur.
Onun için kırılma noktasına gelmiş fay hatlarının bulunduğu bir bölgede bile kulların istikametleri, duaları, muhtacın elinden tutmaları ve ibadetleri sebebiyle Allah o hatlara ‘kırılmayın’ diyebilir. Tam aksine, böyle bir tehlikenin gözükmediği bir yere, isyanları belli bir doza ulaştığı için ‘yıkıl’ diyebilir. Bulutlara suyunu tut diyebilir ve yağmurlar kesilir. Bize göre bütün bu sonuçların insan iradesi, günahları ya da sevapları ile alakası vardır. ‘Resulüllah aranızda olduğu sürece Allah size ceza vermeyecektir’ buyrulmuş olmasının anlamı da budur. Yani sizin isyanınız, yıkılmanız için mesela yüz sebep ise, onun fiilen ya da sünneti ile sizin aranızda bulunması yıkılmamanız için iki yüz sebep sayılabilir. O halde şimdilik yıkılmayacaksınız denmiş olur.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.