Trump’ın kazanması sürpriz olmadı değil mi? Avrupa ve tabii Türkiye’de liberalizmi yeniden yorumlayan , geleneksel siyaset yöntemlerine sırtını dönmüş, aşırı iyimser, hayatı sosyal medya tadında yaşamak isteyen çevreler için hayal kırıklığı oldu ama. Yıkılmasalar da sarsıldılar diyebiliriz. Çünkü Trump’ın seçilme ihtimalinin korkusuyla, Amerikalıları iki-üç yıl öncesinden uyarmışlardı. Eski ABD başkanının geri gelmemesi için radikal önerilerde bulunarak, muhalefetin Trump’a karşı birleşmesi gerektiğini
Trump’ın kazanması sürpriz olmadı değil mi? Avrupa ve tabii Türkiye’de
liberalizmi yeniden yorumlayan
, geleneksel siyaset yöntemlerine sırtını dönmüş, aşırı iyimser, hayatı sosyal medya tadında yaşamak isteyen çevreler için hayal kırıklığı oldu ama. Yıkılmasalar da sarsıldılar diyebiliriz. Çünkü Trump’ın seçilme ihtimalinin korkusuyla,
Amerikalıları iki-üç yıl öncesinden uyarmışlardı.
Eski ABD başkanının geri gelmemesi için
radikal önerilerde bulunarak, muhalefetin Trump’a karşı birleşmesi gerektiğini söylüyorlardı.
New York Times’ın tek amacı bu çağrıyı ete kemiğe büründürmek olmuştu neredeyse.
Trump, Putin ve Erdoğan korelasyonuna dikkat çekiyorlar, aslında Amerikalıları “tehdit” ediyorlardı.
Ancak korktukları oldu. Tahkir ettikleri
“Sarı Kafa” kazandı!
Peki, ABD’de sandıktan Kamala
Harris çıksa çok büyük gürültü olur muydu?
Fazlasını bekliyordum açıkçası.
Avrupa’da siyasi iklim baştan aşağı değişecekti mesela. Lidersizlik sorun olmaktan çıkacaktı.
En mühimi de Dünya’yı, 3. Dünya Savaşı’nın eşiğine getiren küreselci akıl,
taze kanla, daha fazla kan dökmeyi sürdürecekti.
Buradan “Trump akan kanın önüne geçecek, savaşları, işgalleri bitirecek” anlamı çıkar mı?
Kötünün iyisinden ne bekleniyorsa Trump da böyle bir performans sergileyecektir.
“Savaşı saatler içinde durdurma” sözüne sadık kalabilecek mi göreceğiz?
Trump, yıllar evvel kazandığında ise sadece Amerika değil tüm dünya ağır şoka girmişti. Hatırlayalım 2016 ABD seçimlerini. Donald Trump “çılgın milyarder işadamı” olarak çıktığı siyaset sahnesinde Obama’nın el verdiği
Hillary Clinton gibi bir ismi yenmeyi başarmıştı.
Günlerce süren protestoları ve seçim sonuçlarını kabullenmeyen Demokratların hayal kırıklıklarını dün gibi anımsıyoruz. Sonraki seçimlerde ise yani 2020'de Trump kaybetti. Hem de ayakta durmaya mecali olmayan Joe Biden’e karşı. Trump’ın kaybetmesi bir yana Biden’in kazanması da sürprizdi. Ancak “Amerikan derin devleti” devreye girmişçesine bir hava vardı. Seçim öncesinde Trump’ın kamuoyundan ve sosyal medyadan nasıl tasfiye edildiğini de görmüştük. İşte o tecrit mahkumu Trump döndü dolaştı, türlü engelleri aştı, suikastlardan sıyrıldı ve bu arada son anda rakibi de değişmesine rağmen yeniden seçildi.
Peki ne oldu da yeniden kazandı? Ya da Demokratlar ve Biden neleri yanlış yaptı? Sayısız örnek verebiliriz elbette, fakat bir konu üzerinden gideceğim.
Amerika’nın kendi toplumunu ve beraberinde diğer halkları dönüştürme, baskılama ve dayatma politikası
bir kez daha ve çok belirgin olarak ters tepti açıkçası. Trump, seçim çalışmalarına başladığı günden seçimi kazandığı bugüne kadar Demokratlar eliyle yaygınlaşan “Transgender” ajandasına karşı çıktığını her fırsatta dile getiriyordu. Bu süreçte ilk olarak:
“Tanrı yalnızca iki cinsiyet yaratmıştır: Kadın ve erkek!”
çıkışıyla duruşunu net şekilde ortaya koydu. Akabinde sıklıkla transların kadın sporlarında yarışmasına ve okullarda çocukları cinsiyet değiştirmeye teşvik eden müfredatların okutulmasına en sert şekilde karşı çıkmaya devam etti.
Seçimden hemen önceki mitinglerinden birinde yaptığı, “
Transseksüellik çılgınlığını okullarımızdan atacağız ve ‘erkekleri’ kadın sporlarından uzak tutacağız!”
söylemi oldukça ses getirdi. Yürüttüğü başkanlık kampanyasının son aylarında LGBT dayatmasına karşı geliştirdiği politik söylemin reklam ve tanıtımına da milyonlar harcadı. Yardımcısı JD Vance ise 2023 yılında çocuklara cinsiyet değişiminin önünü açan tıbbi prosedürlerin yasaklanması için başlayan hukuki çalışmalara sponsor olmasıyla biliniyordu.
Amerikalı Müslümanların Trump’a oy verme motivasyonlarından birinin de LGBT’ye karşı çizmiş olduğu sınır ve tavrın olduğu düşünülüyor. Nitekim Demokratların elindeki
Amerika’da son yıllarda cinsiyet değiştirme yaşı ilkokul çağına kadar düşmüş,
pediatrik cinsiyet değiştirme kliniklerinin sayısında majör bir artış gerçekleşmiş ve LGBT propagandası her alanı esir almış durumdaydı. Demokratların adayı Kamala Harris de tıpkı Biden gibi LGBT ideolojisine açıktan desteğiyle öne çıkıyordu. Öyle ki Delaware Eyalet Senatörü Sarah McBride’i ABD Temsilciler Meclisi’ne aday gösterdiler ve dün o da seçildi.
Gelinen noktada Amerikan seçimlerinin şoke edici sonuçları analiz edilirken, sadece ekonomik kaygılar, yıkıcı savaşlarda Washington’ın oynadığı rol, halkın boğazına dayanan askeri harcamalar ve göçmen krizinin etkileri üzerinde durulmayacak. Amerika halkına dayatılan
anormal yaşam biçimlerine gösterilen tepkinin büyük etkisi de bir sebep-sonuç ilişkisi olarak kayıtlara geçmiş oldu.
Dün Cumhuriyetçilerin sosyal medyada yaptığı paylaşımlardan en fazla güldüğüm ve anlamlı bulduğum şuydu:
“Trump kazandı, şükürler olsun. Erkekler artık hamile kalamayacak.”
İtalya’da Meloni’nin seçilme dinamikleri, Macaristan’da Orban’ın karşısında birleşen muhalefeti ezerek yenmesi, ülkemizde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın altılı masayı dağıtan zaferi, Almanya’da geçtiğimiz 1 Eylül’de yapılan seçimlerde aşırı sağcı AfD’nin iki büyük eyalette rekor düzeyde oy almasının ortak yönü ne derseniz; küreselcilerin
"halka rağmen halk için LGBT" dayatmasına karşı olmaları derim.
Şimdi bu listeye yeniden seçilen Trump da eklendi. Bundan sonra ne mi olur? Beyaz Saray LGBT Lobisi’nin ev sahipliğe son verecektir.
Çünkü; gelenek, görenek, ahlak, dindarlık ve de sınırsızlığa karşı sınır çizenler bir kez daha dayatmalara, rol, benlik, kıyafet, keyfiyet ve cinsiyet biçmelere karşı galip geldi.
Benim Trump’ın zaferinden çıkardığım sonuçların en mühimi budur.
#abd
#seçim
#trump
#Ersin Çelik