Geçtiğimiz yılın ekim ayında ülkemizde yürürlüğe giren sosyal medya düzenlemesi öncesinde yoğun tartışmalar yaşandı. Günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarının Türkiye’de temsilci atamasını mecbur kılan yasayı muhalefet çevreleri ‘sansür yasası’ olarak tanımlayıp karşısında durdu. Hatırlarsanız yasa yürürlüğe girince birçok sosyal medya şirketi temsilci atamaya yanaşmadı. Sonra… Milyonluk cezalar kesilmeye başlandıkça tek tek temsilci atadılar. En fazla direnen
Geçtiğimiz yılın ekim ayında ülkemizde yürürlüğe giren sosyal medya düzenlemesi öncesinde yoğun tartışmalar yaşandı. Günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarının Türkiye’de temsilci atamasını mecbur kılan yasayı muhalefet çevreleri ‘sansür yasası’ olarak tanımlayıp karşısında durdu. Hatırlarsanız yasa yürürlüğe girince birçok sosyal medya şirketi temsilci atamaya yanaşmadı. Sonra… Milyonluk cezalar kesilmeye başlandıkça tek tek temsilci atadılar. En fazla direnen ise Twitter oldu. Para cezası süreleri bitip, bant daraltması, yani yavaşlatma cezası öncesinde bir sabah temsilcisini atadı. Peki, bu temsilciler ne işe yaradı? Sosyal medyadaki yalan, iftira, nefret söylemleri, itibar suikastları azaldı mı? Hayır. Aksine son bir yıldır sosyal medya amacının çok dışına çıktı ve her bir mecra kaos üretim merkezi haline getirildi. Bu durumdan hemen herkes şikâyetçi. Çünkü canı yanmayan, linç edilmeyen siyasetçi, gazeteci, sanatçı, ünlü-ünsüz kalmadı. Sosyal medya bu yönüyle hemen herkesi eşitledi adeta. Kimliğini gizleyenler, ırkçılık yapanlar, terör propagandası yapanlar, hemen her paylaşımın altında hakaret edenler, iftira atanlar ve kamuoyunu suça teşvik etme gibi sayısız suça imza atanlar hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar. Sosyal medyanın kötüye kullanılması, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada yaşadığımız dönemin en büyük sorunu oldu. Sosyal medya terörünün önüne geçmek için başta Avrupa ülkeleri olmak üzere devletler yasal önlemler alıyor. Türkiye de yeni bir hazırlık içerisinde. 2020’deki düzenleme şirketleri resmi olarak ülkemize getirdi. Yeni düzenlemenin ise içeriklere yönelik önlemler taşıması konuşuluyor. Model ise Almanya’dan alınacak.
Peki, Almanya’daki sosyal medya yasası neleri kapsıyor? Alman toplumunun gittikçe büyüyen sorunlarından aşırı sağcı grupların sosyal medya üzerinden yalan haberler yayması, hedef yaptıkları grup ya da kişilere ölüm tehdidinde bulunması ve terör yanlısı grupların buralarda örgütlenmesinin önüne geçmek için hazırlanan yasa Ekim 2017’de yürürlüğe girdi. Peki, ne oldu? ‘NetzDG’ adlı yasayla sosyal medya platformları, kullanıcılarının yayınladıkları içerikten sorumlu hale geldi. En büyük sorun da buydu zaten. Sosyal medya şirketleri, suç işleyen kullanıcılarının bilgilerini paylaşmıyordu. Terör örgütlerinin sahte hesaplar üzerinden oluşturduğu kaos ortamını da sosyal medya şirketlerinin bu ‘ilkelesel’ tutumu besledi. Almanya ise bunun önüne geçmeyi büyük ölçüde başardı. Hiçbir demokratik oluşum ya da başka bir devlet ‘Almanya’da sosyal medya sansürleniyor’ suçlaması yapmadı. İlginçtir, Türkiye’nin hazırlığı örnek alınacak Almanya’nın resmi yayın organı Deutsche Welle’yi rahatsız etti. DW, Almanya’daki yasanın başka devletlerde sansüre kapı aralayacağını savunarak ‘üstün demokrasi’ üstenciliği ile Türkiye’nin yaptığı hazırlığı sorgulayan yayınlar yapıyor.
TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman’ı aradım ve Eylül ayında Meclis’in gündemine gelecek olan yasanın kapsamını konuştuk. Öncelikle kamuoyunda sansür algısını sordum. Şöyle yanıtladı: “Bu yasa bir sansür yasası, bir engelleme yasası olmayacak. Bizim bir tezimiz var. Almanya’da ne varsa Türkiye’de de o olacak. Biz hem komisyon olarak hem TBMM olarak Avrupa ve dünya örneklerine bakıyoruz. Bu örneklere bağlı olarak inşallah Türkiye’de de çağdaş, kişisel hak ve özgürlükleri koruyan, bireylerin gerçekten hukukunu gözeten, devlet karşısında vatandaşı, vatandaş karşısında vatandaşı mağdur etmeyen bir sosyal medya yasasını önümüzdeki günlerde çalışacağız.”
Hüseyin Yayman, geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren ‘5651 Sayılı Yasa’nın neden yeterli olmadığı yönündeki soruma ise şu yanıtı verdi: “Geçtiğimiz yıl Türkiye’de internet alanında çok ciddi bir standardizasyon geldi. Bunun devamında Türkiye’de sosyal medya ağlarının temsilcilik açması çok çok önemliydi. Bu ileri adımlar Türkiye demokrasisini de evrensel ölçekte bir demokrasiyle eş değer anlama getirdi. Burada artık yeni bir düzenleme yapmak gerekiyor. Özellikle sosyal medyada, internette yalan terörüne karşı, kişilik suikastına karşı, yargısız infaza karşı, kadınlara uygulanan şiddete, çocuk istismarına karşı muhakkak evrensel normlarda yeni düzenlemeler yapmak gerekiyor. Bunun için Almanya’da hangi sosyal medya yasası varsa, Fransa’da ne varsa, İngiltere’de ne varsa ve Amerika’da ne varsa bizim Türkiye’ye bunu getirmemiz lazım.”
AK Parti ve MHP’nin üzerinden çalıştığı sosyal medya yasası ne zaman netleşir? TBMM’de ne tür tartışmalar çıkar? Kamuoyunda nasıl bir hava oluşturulur? Bu soruların yanıtlarını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Fakat sadece son bir ayda sosyal medyadan türeyip sosyal hayatımıza sirayet eden yoğunlaştırılmış yalan terörünü göz önüne alırsak, sosyal medyada mülteci karşıtlığı ve ırkçı söylemlerle harmanlanmış kaos gündemiyle sokakların harekete geçirilmeye çalışıldığı net olarak görülüyor. Öyle görünüyor ki; yasa çıkmadan sosyal medya merkezli büyük badireler atlatacağız. Yasa çıktıktan sonra ne olacak peki? Onu da yürürlüğe girince göreceğiz.