Başlığın biraz iddialı olduğunun farkındayım. Peşinen söylemeliyim ki, bu seferki bölünmefiili değil. Yani,HAS PartiveYeniden Refah Partisi’nin kuruluş süreçlerinde olduğu gibi bir kopuştan bahsetmiyorum. Saadet Partisi, mevcut pozisyonundan dolayı “fikren” bölünmüş. Hafta içi bazı isimlerle görüştüm. “Kopma” ile “ayrışma” arasındaki ince çizginin üzerinde duran, ancak Saadet çatısı altında kalmak için yoğun çaba gösterenbir muhalefet kanadı oluşmuş. Şimdilik bir B planları yok. Saadet Partisi’nden
Başlığın biraz iddialı olduğunun farkındayım. Peşinen söylemeliyim ki, bu seferki bölünme
. Yani,
ve
nin kuruluş süreçlerinde olduğu gibi bir kopuştan bahsetmiyorum. Saadet Partisi, mevcut pozisyonundan dolayı “
” bölünmüş. Hafta içi bazı isimlerle görüştüm. “
” ile “
” arasındaki ince çizginin üzerinde duran, ancak Saadet çatısı altında kalmak için yoğun çaba gösteren
bir muhalefet kanadı oluşmuş
. Şimdilik bir B planları yok. Saadet Partisi’nden ayrılmak veya yeni bir oluşum niyetinde olmadıklarını anladım. Sessiz sedasız ayrışmışlar. “
” için uğraşmışlar. Ancak çok büyük bir rahatsızlığın da sesi yükseliyor artık. Peki kim bu Saadetliler? İsim isim yazmayacağım. Hem parti tabanı hem de kamuoyu bu isimlerin kimler olduğunu biliyor.
Lakin “
?” sorusunu sormadan, “neler olmuştu?” sorusuna yanıt bulmak gerekiyor. Özetin de özetini geçeceğim. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Saadet Partisi hassasiyeti herkesçe malum. Cumhur İttifakı’na katılmalarını çok arzuladı. Görüşmeler yaptı. Özellikle de
2021 yılında hem merhum Oğuzhan Asiltürk ile hem de Temel Karamollaoğlu ile görüşmeler yaptı
. Fakat Temel Bey, Erdoğan ile yol yürümeye yanaşmadı. Zaten öncesinde, 2018 seçimlerinde parti içinden, özellikle kurmaylarından gelen itirazlara rağmen
Milli Görüş siyasetinin tam karşısında duran CHP i
le ittifak yapmayı tercih etmişti. Bu ittifak ile 6 Saadet Partili, CHP listelerinden aday oldu. Aynı şekilde 2019 yerel seçimlerinde de Saadet Partisi, bazı şehirlerde ve ilçelerde CHP’ye yakın durmuştu. Bugünlere gelirsek, Saadet Partisi’nin ittifak tercihinin genel başkan iradesi olduğu, teşkilatlarda ve tabanda kabul görmediği artık aşikâr oldu.
Akıllara, hemen geçtiğimiz ekim ayında yapılan kongreden önce yayınlanan “
” bildirisi gelecektir. Ya da
’ın adaylık hamlesi. Yaptığım görüşmelerden şunu anladım ki, Haymana Mutabakatı’nda buluşan Saadetliler
buzdağının görünen kısmıymış.
Daha önceki bir yazımda da vurgulamıştım;
Saadet Partisi bir ‘bileşenler’ partisi.
Milli Görüş geleneğini temsil eden sivil toplum örgütlerinin partide söz hakkı var. İşte o ‘Milli Görüş’çü kuruluşların’ yani kısaca
MİLKO’ların yüzde 80’i Haymana Mutabakatı’na imza atmışlardı.
Kongrede bir hamle yapmadılar ancak parti içindeki muhalefetin sözcüsü oldular. Şimdi öğrendim ki; kongre öncesi sessiz kalan ve eleştiriler dikkate alınır beklentisi içinde olan ağır toplar da sessizce bölünenler tarafına geçmişler.
Parti içi muhalefetin odağında ise
(AGD) var. Milli Görüş geleneğinin insan kaynağı merkezi olan ve Saadet’in g
ençlik kollarını inşa eden AGD mevcut parti yönetimiyle büyük oranda ayrışmış durumda.
Bu durumda şu sonuca varılabilir ki, Saadet Partisi teşkilatlarının yüzde 50’si Temel Karamollaoğlu gibi düşünmüyor. Merhum Erbakan Hoca’nın işaret ettiği isim ya da isimleri sorgulamadan lider olarak benimseyen ve “
” anlayışının hâkim olduğu bir yapıda, böyle bir ayrışmanın baş göstermesi
“birkaç heyecanlı arkadaşın sorgulamaları
” olarak geçiştirilemez.
Şuna açıklık getirmek gerekiyor: Rahatsızlıkların temelinde Temel Karamollaoğlu’nun Erdoğan’ın davetini geri çevirmesi yok. Rahatsızlığın tek bir nedeni var;
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurduğu Altılı Masa’ya oturmayı ve CHP çizgisinde siyaset yapmak zorunda kalmayı kabullenemiyorlar. T
ürkiye’nin içinde bulunduğu her koşulda kendi sözünü söyleyen ve gelişmeleri Necmettin Erbakan’ın siyaset felsefesi üzerinden değerlendiren
Milli Görüş siyasetinden artık eser kalmadığı
görüşü bu ayrışmanın zeminini inşa etmiş durumda.
Saadet Partili dostlarımdan biri derin bir isyanı, serzenişi şöyle dile getirdi: “
. En büyük hayalimizdi. Erbakan Hoca’mızın önümüze koyduğu en büyük hedeflerdendi. Ancak biz doyasıya sevinemedik. Heyecanımızı, duygularımızı paylaşamadık. Çünkü partimizin yaklaşımı böyle bir coşkunun AK Parti iktidarına ve Cumhurbaşkanı’na destek olacağı anlayışındaydı.
Saadet tabanının, teşkilatlarının Ayasofya sevinci baskılandı.
”
Bazı okurlarımız “Saadet Partisi’nin ciddi bir oyu yok. Bir kez daha bölünse ne olur, bölünmese ne” diyeceklerdir. Ben bu değerlendirmeyi yanlış buluyorum. Çünkü
Saadet Partisi’nin sandığa yansıyan oyu ile “etkisi” arasında farklılıklar var.
Bir geçişin anahtarı konumunda. CHP ile yol yürümesi, Saadet’e oy olarak yansımaz. Ancak CHP’ye sağdan ve mütedeyyin seçmenden oy geçişi sağlayacak bir etkisi var.
Yani bir kesim CHP’ye Saadet’ten dolayı oy verebiliyor.
Bir mesele daha var. Temel Karamollaoğlu sık sık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ülkeyi ve seçmenleri ayrıştırmakla, kutuplaştırma siyaseti yapmakla suçluyor. Bu yönde çok sert eleştirileri var. Ancak
Temel Bey kendi partisindeki yüzde birlik seçmeni bir arada tutamayan, eleştirileri dikkate almayan, farklı fikirleri parti yönetiminden uzaklaştıran bir görüntü veriyor.
Yüzde biri yönetemeyen ve partisini fikren ikiye bölen Temel Karamollaoğlu, iktidara “bölme” çağrısı yapıyor.
Saadet meselesini yazmaya devam edeceğim. Çünkü kazan fokurdamaya başladı. Yerel seçimlerden sonra “
AK Parti’ye biz kaybettirdik”
diyen
’ın Erdoğan’a destek isteme videosu ve Haymana Mutabakatı’nın yeni açıklaması bu yazıya denk geldi. Bir dahaki sefere
Saadet Partisi eski GİK üyesi ve eski Eyüp İlçe Başkanı Emre Ustaosmanoğlu’
nun AK Parti’ye katılması üzerine yazacağım. Çünkü Milli Gazete eski yazarı İdris Cevahir’in Saadet cephesindeki rahatsızlıkları dile getirdiği bir yazısı var. WhatsApp gruplarında dolaşan bu yazı da yeni bir yolun açılacağını işaret ediyor.
#Haymana Mutabakat
#Prof. Dr. Mete Gündoğan
#Milli Görüş
#Saadet Partisi
#Anadolu Gençlik Derneği
#Altılı Masa