Günlerdir Yenidoğan Çetesi’nin duruşmalarından aktarılanları satır satır okuyorum. Muhabirlerimiz Neslihan Altun ile Emin Gülgönül takip ediyorlar. Bir WhatsApp grubu kurduk, arkadaşlarımız ilk bilgileri oraya aktarıyorlar. Sonra da haberleştiriyoruz. Bu arada kritikler de yapıyoruz. “Ya bunları yazmaya gerek yok. Bilerek suyunu çıkarıyorlar” demişiz mesela. Neden mi? Tavsamasın diye. Yani kelime anlamıyla, bu mühim davanın kamuoyu etkisi zayıflamasın, meseleye bakışımız gevşemesin. İsmail Kılıçarslan
Günlerdir Yenidoğan Çetesi’nin duruşmalarından aktarılanları satır satır okuyorum. Muhabirlerimiz Neslihan Altun ile Emin Gülgönül takip ediyorlar. Bir WhatsApp grubu kurduk, arkadaşlarımız ilk bilgileri oraya aktarıyorlar. Sonra da haberleştiriyoruz.
Bu arada kritikler de yapıyoruz.
“Ya bunları yazmaya gerek yok. Bilerek suyunu çıkarıyorlar”
demişiz mesela. Neden mi? Tavsamasın diye. Yani kelime anlamıyla,
bu mühim davanın kamuoyu etkisi zayıflamasın, meseleye bakışımız gevşemesin.
İsmail Kılıçarslan ve Aydın Ünal da geçtiğimiz haftaki SİYASETEN’de benzer uyarılarda bulundular. Kılıçarslan,
“Bebeklerimizi öldüren canilere verilebilecek maksimum ceza, süre cezası olacak”
dedi ve haklı olarak şu soruyu sordu
: “Kamuoyu bu davanın nesini bilecek tam olarak?”
Sahi,
bu kadar detay bu kadar magazin bu kadar ıcığını cıcığını çıkarmanın kime ne faydası var?
Mesela onca haber, onca paylaşım ve yapılan yorumlar; zanlıların, suçu sabit bulunanların
daha fazla ceza almasını sağlar mı?
Asla! Aksine güle oynaya bir yargılama izlemeye başladık.
Bir kere tüm zanlılar ağızbirliği yapmışlar.
Hepsi de “örgüt yok” diyor.
Ancak ortada çok bariz bir yapılanma var, işbirlikleri var. Bunu da
aşk ilişkilerini itiraf ederek
savunuyorlar. Tam bir;
“örgüt yok ama örgütsüz gönül bağımız var” tiyatrosu.
Eğer ceza alıp yatarlarsa da kader mahkumu olacaklar.
“Abi bunlar hep birbiriyle sevgiliymiş” dedi bizim Neslihan. Duruşmalara ara verilen şu günlerde muhtemelen yeni senaryolara çalışıyorlardır. Çünkü sosyal medyaya sağlam malzeme üretiyorlar.
Nereyi, nasıl besleyeceklerini kendilerine çok iyi belletmişler!
Girift ilişkiler yumağı sosyal medyada oradan oraya yuvarlanırken, yenidoğan ünitelerinde can veren bebekler de unutulur gider tabii.
Dava kapsamında ortaya çıkan, yenidoğan ünitesindeki bir bebeğe yapılan muamelenin videosunu da bu nedenle yayınladık. İş arkadaşlarım da şaşırdı, böyle bir video normal zamanlarda asla yayınlanmaz bizde. Hatta bunu bilen dostlarımdan da ağır eleştiri aldım. Videoyu kaldırmamız için ısrarcı olan bir arkadaşıma da
“Çok haklısın. Lakin dava tavsıyor. Duruşmalar magazine sardı, herkes çok rahat. Suçlamaları kabul edip oturuyorlar. Kamuoyu tepki gösterecekse bu videoyu izlesin”
yanıtını verdim.
Zanlılar gerçekten de çok rahatlar. Kendisini siyasi deha gören var. Esenyurt Belediyesinde Sağlık İşleri Müdürü Renas Kılıç, bölgesindeki tüm hasta-hastane ve doktor sirkülasyonunu yönetmesine rağmen, hem rolünü itiraf edip
hem de pişkince “Benim hedefim belediye başkanı olmaktı. Ama şimdi katil olarak anılıyorum” diyebiliyor.
Mesela 112 ambulans şoförünün ifadesi hayli garibime gitti. Adı Gıyasettin Mert Özdemir. Duruşmada hem “suçlamaları kabul etmiyorum” diyor hem de hastanelere hasta yönlendirerek el altından komisyon aldığını kabul ediyor. Ancak bir cümlesi var ki,
umarım hakim ve savcılar üzerinde dururlar:
“Tüm sevkler 112 bilgisinde gerçekleşmektedir. Yer bulunamadığı takdirde şahsen arandığımı belirtmek istiyorum.”
Yani tüm bu işleri bir ambulans şoförünün organize edemeyeceği, her ihbara, her vakıaya gidişlerin anbean kayıt altına alındığı
112 ambulanslarının bir yerlerden koordine edildiğini aslında itiraf ediyor.
Zaten sakin kafayla düşününce, çetenin ortaya çıkan şemasını da pek akıl almıyor. Tüm bu çark 112 olmadan asla işlemez. Mümkün değil!
Hiçbir hekim 112 protokolü olmadan hasta kabul etmezken,
hangi hastanın hangi hastaneye gideceğini, hangi hastanenin nasıl bir hasta tipine müsait olduğuna bir ambulans şoförü mü karar verdi peki?
112’nin nasıl bir komuta merkezi var ki, bir şoför hepsini aylarca ayakta uyutmuş!
Ki ifadesine göre Mert Özdemir ambulans şoförlüğü dışında başka ek işler de yapıyormuş. Oldu olacak
çete lideri görünen Fırat Sarı’yı silip yerine bu çok maharetli ambulans şoförünü yazsınlar.
Memleketin çocuklarının canına kasteden, anneleri-babaları gözü yaşlı bırakan, hastane köşelerinde süründürüp ceplerindeki son kuruşuna kadar çalan bu insanlıktan nasibini almamışların kurduğu düzenin
görünen boyutu kimseyi ikna etmemeli.
Çapı, ucu bucağı duruşmalara yansıyan magazin haberleriyle, ağız birliği edilerek verilen ifadelerle örtbas edilmek isteniyor, aman diyeyim!
#Yenidoğan Çetesi
#suç
#mahkeme
#toplum
#gündem
#Ersin Çelik