Tüm salon derin bir sessizliğe gömüldü. İçli içli ağlama fısıltılarımız ve burunlarımızın sızlamaları duyuluyordu sadece. Perde kapanmış, ağlıyorduk. Kimse kimseyi görmüyordu. Gözyaşlarımız konuşuyordu. Arkamdan omzuma bir el dokundu, mendil uzattı. Meryem’in feryadı ve gözlerinden saçılan öfke hepimizi bir güzel dağıttı. Sonra ayağa kalktık, dakikalarca Meryem’i alkışladık. Işıklar bir süre açılmadı. Rejideki arkadaşlar toparlanmamıza fırsat tanıyordu anlaşılan. Sonra Nurdan Albamya belirdi sahnede.
Tüm salon derin bir sessizliğe gömüldü. İçli içli ağlama fısıltılarımız ve burunlarımızın sızlamaları duyuluyordu sadece. Perde kapanmış, ağlıyorduk. Kimse kimseyi görmüyordu. Gözyaşlarımız konuşuyordu. Arkamdan omzuma bir el dokundu, mendil uzattı. Meryem’in feryadı ve gözlerinden saçılan öfke hepimizi bir güzel dağıttı. Sonra ayağa kalktık, dakikalarca Meryem’i alkışladık. Işıklar bir süre açılmadı. Rejideki arkadaşlar toparlanmamıza fırsat tanıyordu anlaşılan.
Sonra Nurdan Albamya belirdi sahnede. Az önce yüreğimizin orta yerine ‘büyükçe bir Filistin yumrusu’ oturtan ‘Meryem’i perde gerisinde bırakmış ama gözleri hâlâ yaşlıydı.
Pazar günü İstanbul’da yaptığımız ‘Gazze Şeridi’ insan zinciri Sultanahmet’te sonlandı ama ben Üsküdar’a geçebilmek için Sirkeci’ye kadar yürümeye devam ettim. Uzun zamandır aklımda olan ama bir türlü izleme fırsatı bulamadığım, Nurdan Albamya İnce’nin sahnelediği “
Filistin Hakkında Konuşmalıyız
” adlı oyunu izlemeye gittim.
Giderken de kendime şu soruyu sordum:
“Soykırım günlerinde tiyatro mu olur?”
Nurdan Hanım, geliri Gazze’ye gidecek gösterimde Said Ercan, Yavuz Yiğit ve Merve Gülcemal Hanım ile birer konuşma yapmamızı rica etmişti. Sorumun yanıtını sahnede vermeye çalıştım, buradan da aktarayım: Soykırım günlerinde tiyatro olur. Olması da gerekiyor. Şahitlik ettiğimiz şu günlerin, katliamların film ve dizilerinin çekimlerine de başlanmalı bence.
“Gazze şehri, içindeki kadınlar, çocuklar, kundaktaki bebekler ile katledilirken sırası mı sanatın, sinemanın?” diyenler olacaktır.
Evet sırası. Yiyoruz, içiyoruz. Gülüyoruz. Çünkü insanız. Çünkü yaşıyoruz ve dünyanın seyrine kapılıyoruz. Sonra da kendi kendimize yakalanıp, mahcubiyet hissediyoruz.
“Elden ne gelir ki” çaresizliğine kapılmamamız gerekiyor.
“Ben ne yapabilirim ki” demek, bir yerde soykırımı izlemek ve zulme razı olmak anlamına gelir. Bu duygudan, sorumsuzluktan hızlıca uzaklaşmamız gerekiyor. Bizleri tetikte tutacak, İsrail’in vahşetini kanıksatmayacak, normalleştirmeyecek
uyarıcılara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Gazze için, Edirnekapı’dan Sultanahmet’e yürümek, bugün için Gazze’ye derman olmuyor evet. Ancak o adımlar aslında
geleceği adımlamak için atılıyor.
İsrail’in yargılanacağı o gün geldiğinde ve arzuladığımız büyük hesaplaşma yaşandığında bugünlerin hafızasını ortaya koymalıyız.
Bunun için de tiyatroya, sinemaya, sürekli boykota, düzenli eylemler ve ses getirecek protestolara ihtiyacımız var.
Dönelim, Üsküdar’daki Altunizade Kültür Merkezi’nde tamamen dolu
salonu içli içli ağlatan Meryem’e.
İşgal ve terör devleti İsrail’in, Filistinlileri doğup büyüdüğü topraklardan kovma hikâyelerini ve şanlı direnişlerini dinliyor, zaman zaman da izliyoruz. Meryem de işte o Filistinlilerden sadece biri.
Meryem, Filistin’in ta kendisi.
Evi Mescid-i Aksa’nın sınırları içerisinde. Penceresini açtığı zaman Kubbetü’s-Sahre’yi görüyor. Annesi Aksa’nın murabıtlarından. Babası direnişin öncülerinden. Kocası Hamza, barikatların yılmaz bekçisi. Üçü de şehit edilmiş. Evinde, "evladım" dediği bir kuş bir de çiçeğiyle yaşıyor Meryem. Ama ne yaşamak! Her gün kapısını çalan işgalcilerin evini satma baskılarını kahramanca reddeden, milyon dolarlık çekleri yırtıp atan ve
kinini, öfkesini, idrakini kuklalarıyla konuşarak diri tutan Meryem…
Ah imkân olsa da herkes izlese, içselleştirse Meryem’i. En çok da gençler, oturdukları koltuklara çakılıp kalsalar.
Hele de o Allah'a yakarış anlarını...
Tiyatro Ankebut’un kurucusu Nurdan Albamya İnce, hem yazıp hem yönetip hem de oynadığı “Filistin Hakkında Konuşmalıyız” oyununda muazzam bir performans sergiliyor. Tek kişilik tiyatro gösterimleri zordur. İzleyiciyi tutmak, duyguyu vermek yetmiyor, duyguyu izleyiciye geçirmek de gerekir.
Soykırım günlerinde Filistinli Meryem’in şanlı direnişini izledim ve yazmam gerektiğini düşündüm. Nurdan Albamya İnce’nin izleyicileri selamlarken yaptığı çağrıyla bitireyim:
“Biliyorum, hiçbirinizin vakti yok dinlemeye. Ama biz yine de Filistin hakkında konuşmalıyız.”
#Filistin
#Gazze
#Soykırım
#Tiyatro
#Gazze Şeridi
#Ersin Çelik