Halep yolunda Ebu Casım’ın kapısında…

04:0012/12/2024, Perşembe
G: 12/12/2024, Perşembe
Ersin Çelik

Suriye tarafına çok geçtim. Kamplara gittim. Türkiye’nin harekât bölgelerini dolaştım. İzlenim yazıları yazdım. Türkiye’nin güney kasabalarından farkı yoktu. Halep ve çevresi çok başkaymış . Dahası şöyle: Ne El Bab ne Azez ne Afrin ne de İdlip bizim gördüğümüz, yorumladığımız Suriye değilmiş. Şunu da net ifade edeyim: Suriye devrimine ve geride kalan 13 yıla bakışım değişti. Birkaç gün başa sararak aktarayım. Her şey 13 günde olup bitti ve biz de soluğu Halep’te aldık. Aydın Ünal ağabey, geçtiğimiz

Suriye tarafına çok geçtim. Kamplara gittim. Türkiye’nin harekât bölgelerini dolaştım. İzlenim yazıları yazdım. Türkiye’nin güney kasabalarından farkı yoktu.
Halep ve çevresi çok başkaymış
. Dahası şöyle: Ne El Bab ne Azez ne Afrin ne de İdlip bizim gördüğümüz,
yorumladığımız Suriye
değilmiş.

Şunu da net ifade edeyim: Suriye devrimine ve geride kalan 13 yıla bakışım değişti.

Birkaç gün başa sararak aktarayım. Her şey 13 günde olup bitti ve biz de soluğu Halep’te aldık. Aydın Ünal ağabey, geçtiğimiz hafta tvnet’teki SİYASETEN programımızı kapatırken “Mümkünse programı haftaya Halep’te yapalım. Hatta Samet de (Doğan) gelsin” demiş, ben de kendisine “mümkünse mümkündür abi” yanıtını vermiştim. Başkent Şam, henüz devrimcilerin kontrolüne geçmediği ve Esed rejimi fiilen devrilmediği için temkinliydim.
Pazar sabahı Şam da teslim alınınca
bize de Halep yolu göründü.

Salı günü gerekli izinleri alıp Öncüpınar’dan Suriye tarafına geçtiğimizde öğlen saatleri de geride kalmıştı. Gün batmadan Halep’te olabilmek için, öncesinde Tel Rıfat’ın içine uğrama planımızı iptal ettik. Aydın Ünal, İsmail Kılıçarslan, Samet Doğan, TVNET Haber Müdürü Erkan Kaymaz, editörümüz Nisa Nur Çavuşoğlu, TVNET dijitalden genç yönetmen Kaan ve kameramanımız Musa Sürer ile 8 kişiydik. Tek günde gezecek, görecek, çekim yapacak ve gördüklerimizi anlatıp dönecektik. Öyle de oldu hamdolsun.

Görenler anımsayacaktır
Halep yolu Gaziantep’ten başlar
. Tabelalardaki sarı zeminli “Halep” yazıları dikkat çeker. Suriye sınırına geçince sarı zemin gider ve artık tabelalarda “Aleppo” yazar. Şimdi o yol 13 yıldır geçit vermiyordu. Zaten doğru düzgün bir yol da kalmamıştı. Azez’den Tel Rıfat’a doğru giderken asfalt zemin bir anda bitti ve beton bariyerlerden sonrası toprak yol olarak devam etti. Samet Doğan da Türkiye’nin kontrolündeki
Zeytin Dalı bölgesinden çıktığımızın işaretinin asfaltın bitişi olduğunu
söyledi. Henüz 10 gün öncesine kadar terör örgütü PKK’nın kontrolünde olan topraklardaydık. Suriye’nin aslında
haberdar olunamayan bölümü
ndeydik.
İşte tam buradan sonra Suriye iç savaşına bakışımız değişmeye başladı. Harabeye dönmüş, neredeyse
bomba isabet etmemiş evlerin kalmadığı
hayalet köylerden, kasabalardan geçmeye başladık. Camiler, okullar vurulmuştu. Depremden daha ağrı manzaralar vardı. Bölgeyi çok iyi bilen savaş muhabiri ve mihmandarımız Samet Doğan, devrimin başladığı 2011’de buraların muhaliflerin kontrolünde olduğunu, ardından Suriye rejiminin Rusya destekli bombardımanlarıyla bu hale getirildiğini söyledi. Taş taş üstünde taşın kalmadığı sokaklar gördük. En az 10 yıldır bu haldeydiler.
Halep’in güneybatısında kalan Han Asel’den geçerken sokak içerisinde çocukların oynadığını görünce durduk. Halep yolundan emin değildik ve tarif almamız gerekiyordu. Genç bir adam çıktı evinden. Sarılıp kucaklaştık. Türkmen’miş.
Yıllar sonra döndüğü evinin önünde
, ilk misafirleriydik. Bombardıman başlayınca Halep’in içlerine sığınmış ve o gün bugündür hiç dönmemiş. “Tüm eşyalarımızı çalmışlar. Olsun, buna da şükür” dedi. Tam o sokağın başındaki bir başka evin duvarlarına ilişti gözüm. Gri demir kapılı, yüksek duvarlı ve
avlusuna “hayat” denilen
evlerdendi. Ancak bir hayat izi yoktu. Cumbasında, “Ebu Cafer’in Evi” olduğu yazılı ve sağlı-sollu “Allah ve Muhammed lafızları işlenmişti. Yola bakan duvarları kurşun izleriyle delik deşikti. Bir cesaret kapısına vurdum. İçeriden yankılanan sesi dinledim. Açan olmadı tabii. Kendi kendime tüm kapıları çalmak ve hafızalarını tazelemek gerek dedim. Bu şehirlerin, bu evi bırakıp giden insanlar şimdi neredeydiler acaba? Belki de Türkiye’deydiler ve dönme hazırlığı yapıyorlardı… Halep’in çeperlerindeki tüm köyler ve kasabalar bomboştu ama çıktığımız ana yolda iki yönlü hareketlilik vardı. Gidenler ve gelenler.
Devrim tamamlanınca
Suriye’nin iç göçü başlamıştı. Daha güvenli olan Halep’e sığınanlar
yıllar sonra ocaklarını yeniden tüttürmeye
dönüyorlardı.
İslam’ın kadim şehri, kelime anlamıyla “süt veren” demek olan Halep’e vardığımızda inanılmaz bir coşku vardı.
Devrimin kalbinde
kutlamalar devam ediyordu. Tarihteki birçok olaya şahitlik eden,
Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi gibi İslam komutanlarına ev sahipliği yapan Halep Kalesi’
nin eteklerinde toplanmıştı Suriye halkı. İsmail Kılıçarslan’ın deyimiyle “tarihin büküldüğü” noktadaydık. Kudüs’ün anahtarıydı Halep.
Ersin Çelik
İnsanların arasına karıştık.
Türk olduğumuzu anlayanlar bizimle kucaklaşıyor ve devrimi kutluyorlardı
. Türkmenler, Araplar, Kürtler ve Ermeniler hep bir ağızdan şarkılar söylüyordu. Gençler davullar eşliğinde zafer dansları yapıyordu. Çekimlerimizi de Halep Kalesi’nin şehre açılan kapısının dibinde yaptık. Halep’in her sokağında, her adımında, kafelerde özgürlüğün havası solunuyordu. Bir mekana girdik oturduk. Esnafla konuştuk.
Daha düne kadar ülkemizde olan
Haleplilerle konuştuk. İnsanlar devrimi içlerine çeke çeke sohbet ediyorlardı. Ne bir güvenlik sorunu yaşadık ne de bir taşkınlık gördük. Suriye halkı
60 yıl sonra ülkelerinde hür olmanın rahatlığı
ile kendilerini Halep sokaklarına atmıştı. Ne var ki şehirde çok fazla hasarlı bina var. Esed bu kadim şehri, kendi insanlarının evlerini acımazsızca bombalamıştı. Alt yapısı, üst yapısı ağrı hasar alsa da Halep oradaydı.
Yatsı ezanları okunurken, minareleri yıkılmış ve içerisinde yüzlerce devrimcinin şehit düştüğü Ulu Cami’nin (Halep Emevi Camisi) önündeydik. Programımızın ikinci bölümünü çektik. Sonra da dönüş yoluna koyulduk. Uzun uzun düşündüm, devrim son 12 günde oldu. Fakat 13 yıl süren iç savaş, ağır katliamlar, akla hayale gelmeyecek işkenceler ne olacak? Biz
savaşı uzaktan izledik
. Can havliyle kaçıp gelenlerden dinledik. Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı bölgelerini gezdik, gördük. Ya sonrası? Rejimin, PKK’nın, Hizbullah’ın muhasarası altındaki kentlerde, köylerde yaşananları bilmiyorduk. Şehirlerin ne halde olduğundan haberdar değildik. Esed’in Şam’a taşıyıp videolar çektirdiği
paralı rejim aparatlarına
kanarak ya da bilerek Suriye halkına aşağılık muameleler yapanlara olan öfkem daha da arttı. Çok açık söylüyorum; en az diktatör Esed kadar zalimlermiş.

Bizlerin ise Suriye’deki devrimden çıkaracağımız çok fazla ders varmış… Halep izlenimlerimi zaman zaman aktaracağım elbette ve her fırsatta gideceğim.

#Suriye
#Halep
#Ebu Casım
#Siyaseten
#Ersin Çelik