Bizim Taha Hüseyin Karagöz ile Twitter’da habercilik yapan İbrahim Haskoloğlu’na gelen mesajları okumasaydım doktorlar üzerinden yürüyen tartışmayı köşe yazısına taşıma niyetim yoktu.Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada ufak bir yazı paylaşıp; bu gerginliğin konuşuldukça tırmandığını, kimseye bir yarar sağlamadığı gibi doktorların taleplerini gölgede bıraktığını dile getirmiştim.Ancak son birkaç gündür sosyal medyada doktorlar cephesinden yapılan paylaşımlar, gerginliği daha da artırdı.‘Doktorlar
Bizim Taha Hüseyin Karagöz ile Twitter’da habercilik yapan İbrahim Haskoloğlu’na gelen mesajları okumasaydım doktorlar üzerinden yürüyen tartışmayı köşe yazısına taşıma niyetim yoktu.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada ufak bir yazı paylaşıp; bu gerginliğin konuşuldukça tırmandığını, kimseye bir yarar sağlamadığı gibi doktorların taleplerini gölgede bıraktığını dile getirmiştim.
Ancak son birkaç gündür sosyal medyada doktorlar cephesinden yapılan paylaşımlar, gerginliği daha da artırdı.
‘Doktorlar cephesi’
diyorum çünkü çok sayıda doktor söz birliği etmişçesine;
aynı üstenci tavrı ve aynı tehdit dilini kullanıyorlar.
Neler mi diyorlar? O mesajlara geçmeden önce
doktorların haklarını teslim etmek istiyorum.
Herkes biliyor ki doktor olmak kolay bir süreç değil. Bir kere
YKS’ye girip herhangi bir tıp fakültesini kazanmak için ilk 50 bine girmek
gerekiyor. Eğer bir genç
‘ben devlet üniversitesinde tıp okumak istiyorum’
derse
ilk 20 bine girmek
zorunda. Çevremden biliyorum kazanmak yetmiyor. Okuması başka bir zorluk. Ders yükünü kaldıramayıp
doktor olma hayalini ikinci, üçüncü sınıfta sonlandıran yüzlerce genç var
. Hem kapasite istiyor hem de gayret ve sabır.
Doktor olduktan sonraki süreç ise farklı bir zorluk.
Türkiye’de iş garantisi olan tek meslek diyebiliriz.
Fakat mesleğe pratisyen hekim olarak başlayan
genç doktorlar 36 saat kesintisiz nöbet tutuyorlar.
Bazıları ile görüştüm.
Evlerine gidemeden hastane köşelerinde uyuyanlar var.
Hastanelerdeki yoğunluklar herkesin malumu. Bir kamu hastanesinde çalışan genç çocuk doktoru,
günde 400’ü bulan hastaya
baktığını söyledi. Odasına gelen çocukların tek tek sırtını dinliyor, boğazlarına bakıyor, fiziki muayenelerini yapıyor.
Tüm bu yoğunluğa bir de anne babaların taleplerini, baskılarını ekleyin. Böyle bir iş yükü.
Her meslek sahibi, emeğinin karşılığını almak ister. Doktorların da talepleri vardı.
36 saat zorunlu mesainin düşürülmesini ve ücretlerine zam yapılmasını istediler.
Pandemi sürecinde de teyit edildi ki
ülkemizde dünya standartlarının üzerinde bir sağlık sistemi ve alt yapısı var.
Başta şehir hastaneleri olmak üzere kamu hastanelerinin artan kalitesi ortada.
Doktorlar ve tüm sağlık çalışanları Türkiye’nin son iki yılının en büyük kahramanları.
Olağanüstü bir çaba gösterdiler. Branş ayırt etmeden Kovid teşhisi ve tedavisi için seferber oldular.
Çok yoruldular, yıprandılar. Haklarını asla ödeyemeyiz.
Lakin hak ve taleplerin dile getirilmesi sürecinde bir şeyler oldu. Ekonomik koşullar ve yurt dışındaki yüksek maaş imkanları üzerinden
bazı doktorlar tehdit dolu mesajlar yayınladı. “Yurt dışına gideriz, sağlık sistemini kilitleriz, biz biriz, ülkenin geri kalanı sıfır”
gibisinden hem tahkir edici hem de politik sopa gösteren bu söylemler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da önüne gitmiş olmalı ki,
“Gidiyorlarsa gitsinler, buralar boş kalmaz merak etmeyin”
çıkışını yaptı. Sonrası ise çok karışık bir hal aldı.
İlk başlarda doktorların iletişim eksikliği olarak algıladım ama yayınlanan videoların ve mesajların kasıtlı, bile isteye ve üstüne basa basa yapıldığını gözlemledim.
Muğla’da bir uzman çavuşu kamuoyu önünde linç eden alkışlı protesto videosu adeta turnusol vazifesi gördü.
Ameliyatlık bir hastaya işin içinde doktorların ve hastane çalışanlarının olduğu örgütlü kumpas kurulduğunu gördük. Bununla da kalmadı, uzman çavuşu ameliyat eden doktorlara, bir meslektaşları sosyal medya aracılığı ile
“genel cerrahım anladın sen onu”
mesajını yolladı.
Ne demek bu? Uzman çavuşu masada mı bırakacaktı doktorlar?
Bu sadece bir örnek. Sonrası çorap söküğü gibi. Gazeteciler
Taha Hüseyin Karagöz
ve
İbrahim Haskoloğlu’na bizzat doktorlar tarafından yazılanlar
akıl alır gibi değil.
‘Elime düşersen görürsün’
diyen var,
aşağılama var, küfür var, hakaret
var. Bunları yazanların hepsi doktor. Hemen hepsi
Türk Tabipler Birliği
üyesi. Zaten
Türkiye’deki doktorların yüzde 90’ına yakını TTB üyesi.
TTB ise çok net bir örgüt. Politik bir duruşu var. PKK ile fotoğraf vermekten çekinmiyorlar.
Birliğe üye olmayan
genç doktorların kamu hastanelerinde nasıl mobinge uğradığını
herkes biliyor ama kimse konuşmuyor.
Yaşanan gerginliğin arka planında da TTB’nin olduğu ve
bu sefer doktorları bireysel olarak öne sürdüğü
çok net görülüyor. Bir doktor şöyle bir mesaj yazdı bana;
“Gerçekten hekimleri düşünen, siyaset ile ilişkisi minimum olan, etkili bir hekim birliği oluşturmalı.”
TTB’nin örgütlediği doktorlar,
birkaç ay öncesine kadar tüm ülkenin kahramanlarıyken bir anda halkı hakir gören, aşağılayan, insanları tehdit eden
bir imaja büründüler.
Hekimlerin gerçek sorunları kimsenin gündeminde değil artık.
Sonu nereye varacak, kestirmek mümkün değil.
Lakin kendilerini tüm insanlardan üstün gören bazı doktorların iletişim cahili olduklarını görmüş olduk.
#Taha Hüseyin Karagöz
#İbrahim Haskoloğlu
#YKS
#TTB