Üzerinden 8 yıl geçti. Birkaç saat içinde ihaneti de gördük, destansı kahramanlığı da. Dün yine 15 Temmuz’u ve o kara geceyi konuştuk. “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” denildi adına.
Darbecilere karşı sergilenen büyük cesaret anlatıldı ekranlarda. Ortaya konulan cesaret ve atlatılan badire konuşarak tüketilecek, sıradanlaştırılacak, normalleşecek bir yaşanmışlık değil. 15 Temmuz Şehitler Makamı’ndaki TRT Haber yayınında o geceyi konuşurken, “Bu ruha ne kıyafet biçebiliriz ne de bir mekân. Türk bayrağı ve Anadolu topraklarından sirayet eden bir fıtrat ortaya konuldu” şeklinde tarif edebildim. Dahası ne olabilir ki? Yüz yıl önce de böyle değil miydi? Çanakkale’de, Maraş’ta, Antep’te, Urfa’daki o büyük kahramanlıklara şimdi kim burun kıvırabilir, hafife alabilir ki? Nasıl değersizleştirebilir ki? O gün ülkemizi işgale gelen milletler bile bugün saygı duyuyorlar. 15 Temmuz gecesi de bir vatan savunmasıydı. Çağın nesli, müdafaa etme sırasının kendilerine geldiğini görünce düşmanın karşısına dikildi. İngiliz, Fransız, İtalyan derken, bir asır sonraki düşman içimizden çıksa da adı üstünde; vatanımıza göz dikmiş işgalcilerdi.
Burada ‘Erdoğan gitsin de nasıl giderse gitsin düşüncesinin’ kendisini ifşa ettiği acı bir gerçek.
Tıpkı 27 Mayıs sabahı gibi. Merhum Teoman Duralı, 27 Mayıs sabahı Ankara’da oturdukları sokakta gördüğü manzarayı hatıratında şöyle aktarır: “Sokağa çıkma yasağı henüz ilan edilmemişti. Ortalık karmakarışıktı. Bol kese hamur yemiş koca göbekli mahalle karıları önlerini, arkalarını sallaya sallaya sokakta bir aşağı, bir yukarı koşuşturup duruyor, köşe başlarını tutmuş gencecik harp okulu öğrencilerini öpüyor; kimisi ellerindeki sürahilerden bardak bardak su sunuyor, bağıra çağıra Demokrat Partililerin evlerini gösterip doğru yanlış ihbarda bulunuyordu.”
Peki ya sonrası?
Bu alkışçı düşünce tam 20 yıl boyunca 27 Mayıs darbesini de “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutladı. Başbakan Adnan Menderes ile bakanları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu’nun idam edilmesini de tabii. Ta ki bir başka askeri darbeye, yani 12 Eylül’e kadar.
15 Temmuz darbecilerin başarısızlığa uğratılmasının yanı sıra hem Türk demokrasisini sokulduğu çıkmazdan çıkardı, hem de kendilerini demokrat gören cuntacıların girdiği kısır döngüyü de sonra erdirdi.
Ancak bir büyük sorun var ki devam ediyor. 15 Temmuz’u; darbe girişimi, dakikalar içinde direnişe geçen halkın demokrasiye verdiği güç ve hainlerin yargılanması üzerinden konuşuyoruz ancak ülkemiz hâlâ bir darbe anayasası ile yönetiliyor. Üzerinden artık 40 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen 12 Eylül Anayasası yamalı bohça gibi de olsa yürürlükte. 14 Mayıs 2023’te işbaşına gelen Meclis’in, içinde bulunduğumuz dönemde, yeni ve sivil bir anayasayı yürürlüğe koyması artık elzem. Hâlâ demokrasi dışı beklenti içerisinde olanlar varsa ve bu zihniyeti düşünmekten men etmek için yeni anayasa şart.
Diliyor ve istiyoruz ki; bu sene o sene olsun.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.