1982 Kocaeli doğumlu. Aslen Erzurumlu. Orta öğrenimini İzmit ve İstanbul imam hatip okullarında tamamladı. Bartın Üniversitesi sosyoloji bölümü mezunu. Gazeteciliğe 2005 yılında Gerçek Hayat dergisinde başladı. Haber7.com'da beş yıl editörlük yaptı. 2012 yılından beri Yeni Şafak'ta İnternet Yazı İşleri Müdürü. Gazeteci Nuriye Çakmak Çelik ile evli.
Camiden çıkmış, maçı oynayacağımız sahaya doğru yürürken şaşkındık. İmam gerçekten de hutbeyi kısa tutmuş, gerekçesini cemaate izah etmişti. Bizleri de dualarla uğurlamıştı. İki farklı okulun takımları dakikalar sonra sahada rakip olacaktık ama öncesinde aynı safta Cuma namazını kılmıştık. Aslında mecbur bırakılmıştık.
Çünkü İstanbul’daki okullar arası futbol turnuvasının hemen başında iki imam hatip lisesini eşleştiren Milli Eğitim İdaresi maçı da Cuma saatine denk getirmişti.
Henüz 17-18 yaşlarımızdaydık. Heyecanlıydık. İddialıydık. Yetenekliydik. Eşleşmeleri öğrenince ise “nasıl olur” demiştik. Takımı çalıştıran coğrafya öğretmenimiz vermişti haberi. İstanbul İmam Hatip ile Eyüp Anadolu İmam Hatip oynayacaktı. Üstelik, şehir genelinde tüm liselerin katıldığı turnuvanın henüz başıydı. Ancak bizi daha fazla hayrete düşüren maçın Cuma Namazı saatine verilmesiydi. Hocamıza verdiğimiz ilk tepki buna olmuştu:
Ne yapacaktık, namaza mı gitmeyecektik? Aramızda konuşuyorduk. Cuma namazı ile maç saati arasına sıkıştırılmıştık. Bir arkadaşımız “Bu karar çok belli ki siyasi. Özgürlüğümüz kısıtlanıyor. Bu durumda Cuma namazı üzerimizden düşer” fetvasının verilebileceğini söylüyordu. Kafalarımız fena halde karışmıştı. Bir arkadaşımız, rakibimizden, Eyüp’ten haber getirmişti. Onlar da bizim gibi arayışlar içindeymiş. Maçı unutmuş, taktikleri, oyun dizilişini bir kenara bırakmış sistemi alt etmenin yollarını aramıştık. Nasıl olacak da Cuma namazı vaktinde hem namazı kılıp hem de maç yapacaktık?
İşte kılmıştık o namazı. İki takım aynı anda, aynı safta hem de. Meğer hocalarımız istişare etmiş ve Eyüp’teki Silahtarağa sahasının yakınındaki caminin müezzini ile görüşerek, daha doğrusu imam hatiplilerin düşürülmek istendiği çıkmazı izah ederek namazı hızlı kıldırmasını istemişlerdi.
Camiye formalarımızla gitmiştik. Şortların üzerine de eşofman, pantolon artık ne bulursak giymiştik. Cemaatin dikkatini çekmişti tabii. Hoşlarına gitmişti. Üzerimizde formalarla namaza gelmiştik. İmam hutbeyi bir iki dakika tutmuş, duaları hızlıca edip namazı kıldırmıştı.
Tempolu yürüyüşle stada yürüyorduk. Hava yağmurlu ve soğuktu. Üşüyor muyduk? Asla! İki imam hatip okulu, rakiptik ama camideki dizilişimizi bozmamıştık. Sahaya vardığımızda bizi şaşırtan bir gelişme daha vardı. Hocalarımız maç kadrolarını önceden teslim etmişlerdi ama haliyle takımlar sahada yoktu. Uzaktan görmüştük. Hakem orta sahada, yerinde zıplayarak saatine bakıyordu. Takımlardan biri ilan edilen maç saatinden sonraki 15 dakika içinde sahaya çıkmazsa hükmen yenik sayılırdı. Bu sefer iki takım da yoktu. Zaten arzulanan tam da buydu. İki takımı, iki imam hatip okulunu da turnuvadan ihraç edeceklerdi.
Sahaya adımımızı attığımızda, hakem de bize doğru geldi.
Bu arada rakip takımın kaptanı ile istişare ediyorduk. Bu adam bizi birbirimize düşürecekti. Şöyle bir karar aldık: Kim iyi oynarsa, oyuna ağırlığını koyarsa maçı kazanacaktı. Zorlamayacaktık.
Tek eksik ise taraftarsızlıktı. Sessizliğe alışamamıştık. Böyle mi olurdu imam hatiplerin maçları? Arkadaşlarımız dersleri boşaltır, okulu kırar saha kenarlarında yerlerini alırlardı.
Eyüp İmam Hatip iyi oynuyordu. Çok tekniktiler. Bizden üstün oldukları ortadaydı. Zorlamanın gereği yoktu. On dakikada bir sıfır öne geçtiler zaten. Hava soğuktu, ısınmaya çalışıyorduk bir yandan da. Bu arada davudi bir ses yükseldi yol tarafından: “Elbet bir gün öleceksin imamın eline düşeceksin.”
İşte gelmişlerdi. Hem de tıpkı bizim sahaya çıktığımız gibi. İki okulun öğrencileri omuz omuza tezahürat yapıyorlardı. Davullar, meşaleler… Tam bir tribün disiplininde imam hatip coşkusu yaşanıyordu. Golü kimin attığının ve skorun önemi yoktu.
Slogan tekti: “Elbet bir gün öleceksin imamın eline düşeceksin.”
Hakemi çıldırtmışlardı. Biz de sahada birbirimize düşmeyerek üzmüştük kendisini. Maç bitti. Üç sıfır yenilmiştik ama neresinden bakarsan bak büyük bir zaferdi. Ne Eyüp sevindi ne biz üzüldük. Sisteme, baskıya, cuntaya, tanklara çalım atmıştık. Hem de camide. Hem de Cuma namazında. Bir de sahada…
Şunu çok iyi biliyorduk. Bizden nefret ediyorlardı. Oynadığımız topu bile kıskanıyorlardı. Ama pes etmemek, yenilmemek, vaz geçmemek de bizim ruhumuzda vardı…
Bugün 28 Şubat. Üzerinden tam 28 yıl geçti. Dün gibi, belki bugünler için film gibi. Ama değil. Yaşandı bunlar. Ve daha niceleri. Hepsi kaydedilmeli, unutulmamalı, her alanda yaşanan ‘yok etme’ kavgası ve karşısındaki efsanevi direniş sürekli hatırlanmalı. Bir maç üzerinden iki imam hatip okulunun ‘toplu direnişi’ydi bu, kayıtlara geçsin istedim.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
üzülmeyin inanlar derdimiz büyüktü ama derdimizden büyük Allah’ımız vardır.
Cuma gününün resmi tatil yapılması için hükümet ne yapıyor?...
Boş yapma, zihniyetin belli zaten, Erbakan Hocanın yapacağım dediği ne varsa yaptı Reis, ama sen ve senin gibiler hala bi açık arama peşindesiniz
Zihin okuma kabiliyetiniz var demek, ilginç...
Ersin bey güzel bir kısa film yakışır
HAFIZA 91. bölümde kaldı. Devamı gelecek mi. Yeni Şafak ailesini seviyorum. Hayırlı cumalar. Hayırlı Ramazanlar olsun İnşallah.
Hayırlı cumalar. Hayırlı Ramazanlar olsun İnşallah.
Çok değerli kardeşim Ersin Bey. Bu yaşanmış acı olay beni o kötü günlere götürdü ve ağlattı. Size şunu sormak istiyorum. HAFIZA Programı ne oldu yeni bölümleri gelmiyor. Bütün bölümleri izlemiştim. Devamı gelecek gibiydi. Bir de iş yaparken makaleleri dinlemek istediğimizde ses çok az çıkıyor. Bu sorunla ilgilenirseniz sevinirim. Birkaç arama yaptım Yeni Şafak iletişim numaralarına ama beni başka yerlere yönlendirdiler. Beni aşan durumlar bunlar. Hayırlı Cumalar. Hayırlı Ramazanlar olsun İnşallah. ALLAH'a emanet olun. Kalın sağlıcakla İnşallah.
Müslümanlar bir bedenin organları gibidir. Çalışarak, üreterek , dostu düsmanı iyice bekleyerek yeni bir dünya inşaa edeceğiz
Çok güzel bir anı, gözlerim doldu okurken. Eski imam-hatip dayanışması bir farklıydı
Bu millet neler çekti neler?İslam düşmanı Siyonist işbirlikçilerden..
unutmuyoruz rahmetli Erbakan hoca o yıllarda bir maç için stada gittiğinde tribünler "Türkiye laiktir laik kalacak" diye afkurmuştu. Hocamızın şahsında tüm alanlarda, müslümanları köşeye sıkıştırmak istediler. bir imam hatipli olarak yaptığınız top'lu direniş elbetteki çok anlamlı Ersin bey.
Perukla okumak zorunda kaldığım zorlu iki yılın ardından okul bitmişti ama bitiren ben değildim. Mesleğimi zaten yapamazdım. Evlendim ve üç çocuğumuz oldu. Onlara inat en başarılı olacakları şekilde yetiştirmeye çalışıtorum. Bu da benim onlardan hakkımı alma biçimim
ağlayarak okudum iyik varsiniz ayla akan
cuma elbette tatil oacak
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.