Yaşadığımız zamanların alâmetifarikalarından birisi de insan ömrünün uzaması, yaşlı nüfusun artması. Biz hala gençleri fazla bir demografiye sahip olduğumuzdan bu durumun etkilerini tam görmüyoruz sanıyordum, yanılmışım. Yunanistan seçimlerinden sonra 41 yaşındaki Alexis Tsipras’a tam bir mutabakatla “genç” sıfatını uygun görmemizden anlıyorum ki, zamana ayak uydurmaya başlamışız. 100 yıl önce ortalama insan ömrüne denk gelen 40 yaşı, “genç” diye nitelememiz, çok mühim yansımaları olacak bir zihniyet değişimi aslında. Syriza ve Tsipras’ın başarısının ardından birçok konunun yanı sıra bizim Haziran seçimlerine etkisinin ne olacağı konuşuluyor haklı olarak. Biz de konuşacağız ama izin verirseniz, “Yunanistan vakası” olsa da olmasa da konuşmamız gereken bir hususu ele alalım önce.
Gençleri sevmeyen, onları anlamak için çaba sarf etmeyen, en az kendisi kadar akıl ve irade sahibi olarak görmeyenler, onlara güvenmeyenler, siyasetle hiç ilgilenmemeliler. Gençleri kapsamayan ve kazanamayan siyaset, öğrencisiz okul gibi boş ve anlamsız... Genç insan, siyasetin yalnızca seçmeni, seçileni değil aynı zamanda en sahici öznesi. Siyaset, büyük ölçüde geleceğimiz yani gençlerimiz için yapılıyor.
Bunlar güzel sözler ama gerçekler farklı. Neresinden bakarsak bakalım, gençlerimize güven konusunda dertleri olan bir toplumuz. Sadece siyasette değil, yaşamın her alanında böyle. Aile içindeki birçok sorun, gençlere güvensizlikle ilgili olarak ortaya çıkıyor. Her toplumda, tarih boyunca yetişkinler, gençlere karşı belli ölçülerde endişe içinde olmuşlar ama sanki bu endişe bizde çok daha fazla. Gençlerimizin başına bir iş gelecek diye ödümüz patlıyor, kendimizce önlemler almak adına, onların akıl baliğ oldukları hakikatinin aksine davranıyoruz. Tavırlarımızı, onlara olan sevgimizle, çevredeki kötü örneklerle meşrulaştırıyoruz.
Siyasetimizin gençlere karşı tutumu da pek iç açıcı değil. Seçmen yaşı yalnızca 1923-1934 arasında nüfusumuzun azlığı gerekçe gösterilerek 18 yapılmış, daha sonra yıllarca süren tartışmaların ardından 1995’te tekrar 18’e indirilebilmiş. Kanuni Esasi’den (1876) beri 30 olan seçilme yaşı, ancak 2006 yılında 25’e çekilmiş; birçok ülkedeki gibi bizde de 18 olması gerektiğini, maalesef Cumhurbaşkanımız kadar hararetle savunan siyasetçimiz çıkamamış. Ne zaman bu tartışma açılsa bir muhalif siyasetçinin mecliste, yanına iki genci alıp “Bunlar mı milletvekili olacak?” diye sorduğu basın toplantısını hatırlıyorum. O iki gencimizin, kurbanlık koyuna benzeyen halleri gözümün önünden gitmiyor. Neyse ki Cumhurbaşkanımız, gençlerimize güvenmezsek sorunlarımıza çare bulamayacağımızı görüyor, seçilme yaşının 18’e inmesi halinde meclisi gençlerin doldurmayacağını ama böyle bir girişimin toplum-gençlik ilişkisinin güven temelinde kurulmasına imkân sağlayacağını biliyor.
Peki, ülkemizdeki seçmenlerin yaş gruplarına göre sergiledikleri manzara nasıl? 2013 itibariyle 15-29 yaş arasındaki 19 milyon kişi ile Avrupa ülkeleri arasında en fazla genç nüfus barındıran ülkeyiz. 18-24 yaş arasındaki gençler, seçmenlerin (%18,5)’nu oluşturuyor. İzleyen yaş gruplarına göre seçmen dağılımı ise şöyle: 25-34 (%26); 35-44 (%23); 45-54 (%16); 55+ (%17)... Yüksek Seçim Kurulu’nun yayınladığı resmi rakamlardan, 5’li dilimler halinde sıraladığımızda, en çok seçmenin 18-24 yaş arasında olduğunu, sonraki yaş dilimlerindeki seçmen sayısının giderek azaldığını görüyoruz. Her seçim döneminde 18 yaşını ikmal edip seçmen olmaya ve oy kullanmaya hak kazanan 500 bin genç insanımızın olduğunu biliyoruz.
Lütfen gençlerimizle ilgili olarak konuşurken, bu rakamları hep aklınızda tutalım. Ben gençlerimize güvenden bahsettiğimde, karşıma hemen Gezi gençliğini, sayıları gençlerin çok az bir kısmını oluşturan uyumsuz ve sorunlu misalleri çıkarmayın. Elbette o misalleri kimse savunmuyor ama suimisal den de emsal olmuyor. Kötü örnekleri gösterip, sırf kendi endişelerimizi yatıştırmak için milyonlarca gencimizi siyasetin dışına atmak, onları ebeveyninin dilediği biçimde oy veren, vermesi gereken bir gölge-kitle olarak görmek, olacak iş değil... Önemli bir seçmen kesimini oluşturan gençler, yalnızca yekûn olarak ele alındığında bile asla ihmalden gelinemez. Kaldı ki gençleri kimse yalnızca yekûna indirgeyemez.
Aslında gençlere en güvensiz olanlarımız bile farkındalar ki ki, pırıl pırıl bir gençliğimiz var. Gençlerimizin kahir ekseriyeti en az biz yetişkinler kadar ülkesine, milletine, ailesine bağlı; toplumunun, insanlığın geleceği için olumlu değerlere sahipler, geleneğin önemini anlamışlar. Gençlerin biz yetişkinlerden çok daha iyi oldukları alanlardan, mesela fiziki üstünlüklerinden, güçlerinden, hızlarından, kafalarının daha iyi çalıştığından hiç bahsetmeyelim. Ama en az bizim kadar memleket meseleleriyle dertlendikleri, bizden daha çok zulme karşı ve adil oldukları, hayvanları ve tabiatı sevdikleri açık. Onların siyasete, siyasetin cevval genç insanlara ihtiyacı var. Onlara güvendiğimizde hayat hepimiz için daha kolay, geleceğimiz daha güzel olacak. Önümüzdeki seçimler, tüm partilerimiz için bir fırsat…
twitter.com/erolgoka