Demokrasinin “güçlü” hale gelmesinin en belirgin işaretlerinden birisi, adil siyasi temsiliyet. Siyasi temsili birçok biçimde ele alabilir, sorunları tartışabiliriz. Uzağa gitmeyelim, en görünür olanına bakalım. Toplum kadınlardan ve erkeklerden oluşuyor. Parlamentoda kadın ve erkek oranı, toplumdaki orana doğru yaklaştığında siyasi temsiliyet ideale yaklaşacaktır. Bunu herkes kabul ediyor ama demokrasiyi benimsediğini söyleyen toplumların kahir ekseriyetinde ideal siyasi temsiliyet sadece hayal. Bunun her toplum için farklı nedenleri var. Bizde de demokrasi tarihimiz boyunca kadınların siyasi temsili hep zayıf kalmış. Ama cinslerin eşit temsilini sağlayacağız diye, zorlayıcı bir yol izlemek de pek uygun görünmüyor. Pratik siyaset, en nihayetinde kişisel gayret, heves ve seçilmekle ilgili... Önemli olan, sorunu görmek; iyi niyetle ve adilce çözmeye çalışan bir perspektif sunmak...
Demokrasi tarihimize hakkaniyetli bir bakış, kadınların siyasi temsiliyetiyle ilgili olarak en çok çabayı Ak Parti’nin gösterdiğini teslim eder. Ak Parti’nin başörtülü kadınların üniversiteler ve kamuda hür biçimde var olmaları için gösterdiği gayret bile, tek başına büyük bir demokratik katkıdır. Yine aynı şekilde parti içinde ve bürokraside kadınların daha fazla rol almaları için bizzat Recep Tayyip Erdoğan çabalarını bilmeyen yok. Siyasetin pratiğiyle de ilgilenmeye başlayınca, belediyelerde ve milletvekili seçimlerde kadın adaylara verdiği destek konusunda öyle çok yaşanmış olay duydum ki... Partili kadınların ona olan saygısında, kendilerinin gördüğü saygının ve takdirin payı çok büyük. Parti içinde kadın desteği bir kez başladı mı dalga dalga meydanlara, sandığa yansıyor. %55 kadın oylarının sırrı burada.
2004’te kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu, devletin bunun yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü bulunduğu, 2011’de “pozitif ayrımcılık” anayasada yerini buldu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadına yönelik şiddeti önleme konusunda canhıraş biçimde çalışıyor. Hukuki mevzuatı kadınlar lehine düzenleme, sosyal destek sağlama, sığınma evi açma konusunda elden gelen gayret gösteriliyor. “Töre cinayetleri”, “çocuk anneler” asla tolerans gösterilmemesi gereken dev sorunlar olarak görülüyor. Kadın istihdamını artırmak, çalışan kadınların dertlerine deva bulmak amacıyla samimi biçimde uğraşılıyor.
Erdoğan olmasaydı, kadınların siyasette, üniversitede ve devlet yönetiminde yolunu açmaya çalışan girişimlere, kültürel şartlar gerekçe gösterilerek bir şekilde mani olunmaya çalışılacaktı şüphesiz. Maalesef kadınların siyasi ve kamusal temsiliyeti konusunda mütereddit olan veya açıkça buna karşı çıkan kültürel özelliklerimiz var. Erdoğan, siyasetin toplumu ve kültürü dönüştürücü misyonunu da bihakkın yerine getiren bir lider. Gelgelelim “Kadın hakları”nı temel motivasyon olarak gören çevrelerde Ak Parti’nin ve Erdoğan’ın bu dönüştürücü rolleri görmezden geliniyor. Sadece görmezden gelinse iyi, “kadın düşmanı” şeklinde sunuluyorlar. Batılı ülkelerde pekâlâ muhafazakâr bir siyasi söylemde rahatça yer bulabilecek “en az üç çocuk” ve “kürtaja karşı olma” beyanlarından başka gerekçe göstermeye lüzum bile hissetmeden üstelik... Yok yok unutmadım; “Kadın ve erkek eşit değildir ama eşdeğerdir... Bizim görevimiz yasalar karşısında eşit fırsat ve imkânlar sağlamaktır” sözlerinin de bağlamından koparılıp insafsızca nerelere götürüldüğü benim de kayıtlarımda.
Ak Parti, muhafazakâr olduğunu topluma ve dünyaya beyan etmiş bir siyasi oluşum. Onun söylemini, üslubunu ve muhtevasını bu bağlam içinde değerlendirmeli. Muhafazakâr bakış, toplumsal dönüşümü reddetmez; toplumun içindeki dönüştürücü dinamiklerden hareketle ve toplumun ritmini bozmadan bunu yapmaya çalışır. Böyle bakıldığında ve yine hakkaniyet elden bırakılmadığında, Ak Parti’nin sadece son on yılda, tüm cumhuriyet tarihi boyunca yapılanlardan daha fazla, kadının toplumsal hayatında olumlu yönde bir değişimi başardığı görülecektir.
Heyhat; görmüyorlar, görmeyecekler. Çünkü yaşadığımız toplumun, kültürümüzün bambaşkalığını tamamen hiçe sayıyorlar. Bu topluma ve kültüre, kendi olma, var olma hakkı tanımıyorlar. Tamamen Batılı koordinatlara uygun düşünüp davranıyorlar. Ak Partililerin ve din adına konuştuklarını söyleyenlerin ağzından cımbızla aldıkları sözlerden, “kadın düşmanı” bir kolaj imal ediyorlar. Sonra bu imalatlarına, gerçekmiş gibi inanıyorlar. “Seküler hayat tarzına bir saldırı var” diye yıllardır sunageldikleri propaganda artık inandırıcı olmadığından bu kez kadınlara “Bunlar sizin hayatlarınıza müdahale edecekler, hürriyetlerinizi ortadan kaldıracaklar” diyorlar. Toplumuzun yakasına yapışmış olan tarihsel psikolojimizdeki sorunları, sanki Ak Parti ortaya çıkarmış gibi gösteriyorlar.
Siyasi temsiliyeti konuşuyorduk. Onların ne yapmaya çalıştıklarına değil, bizim ne yapacağımıza odaklanalım. Hak bildiğimiz yolda dosdoğru yürürsek tuzakları da bozarız. Yolumuz, demokrasimizi güçlendirmeye doğru. Demokrasimizi güçlendirmenin en emin yöntemlerinden biri, kadınları siyasete, Meclis’e çağırmak... Haydi, o zaman!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.