Nefs ve ruh (I)

04:0027/08/2017, dimanche
G: 17/09/2019, mardi
Erol Göka

İnsanlık tarihi ve diller, ne kadar zengin ve girift; bazılarımızın zihni ise ne kadar tekdüze ve yeknesak. Sanıyorlar ki, kelimelerin, kavramların dümdüz tek bir anlamları var. Kelime fakiri, sığ düşünce dünyalarında her şeyi açıklayıveriyorlar. Oysa yaptıkları sadece tarihin ve hayatın inanılmaz genişlikteki anlam dünyasını kendi küçücük sandıklarına tıkıştırmak, böylece onlara hâkim olduklarını sanmak. Elinde sadece çekici olan tüm her şeyi çivi olarak görür derler ya onlar da öyle…Bugün gerek

İnsanlık tarihi ve diller, ne kadar zengin ve girift; bazılarımızın zihni ise ne kadar tekdüze ve yeknesak. Sanıyorlar ki, kelimelerin, kavramların dümdüz tek bir anlamları var. Kelime fakiri, sığ düşünce dünyalarında her şeyi açıklayıveriyorlar. Oysa yaptıkları sadece tarihin ve hayatın inanılmaz genişlikteki anlam dünyasını kendi küçücük sandıklarına tıkıştırmak, böylece onlara hâkim olduklarını sanmak. Elinde sadece çekici olan tüm her şeyi çivi olarak görür derler ya onlar da öyle…


Bugün gerek akademide gerek gündelik hayatta “ruh”, “nefs” hatta “akıl” “zihin” gibi kavramları, çok rahatlıkla birbirinin yerine kullanıyoruz. İlk bakışta birbirlerine çok yakın anlamları nedeniyle haksız da sayılmayız. Elbette bunlar birbirlerine çok yakın anlamları olan, birbirleriyle çok sıkı irtibatlı kavramlar ama tam olarak özdeş değiller. Kaldı ki anlamları da değişken. Kavramlar, içinde bulundukları söylem düzenlerine göre bir anlam ağına yerleşiyorlar, ona göre kendi tarihleri oluşuyor. Tefsir usulünde siyak ve sibak’ı vazgeçilmez bir yer tutması boşuna değil ve her türlü kavram yorumu için geçerli. Bu nedenle hangi kavramın hangi anlam ağı içinde kullanıldığına mutlaka bakmak lazım… Hepsini aynılaştırarak hiç doğru yapmıyoruz.

Bugün akademide psikolojik bilimlerin nesnesini tarif etmek için olarak kullanılan kavram, Grekçe “psükhe”den türeme. “Psükhe”, ruh ve can gibi anlamların yanı sıra hayat, canlılık, nefes, nefes alıp verme, bizzat insanın kendisi, diriltmek, güçlendirmek ve yaşatmak anlamlarına da sahip. Bu kavram, 10. Yüzyıl'daki Arapça'ya ilk tercüme döneminde mütercimler ve müellifler tarafından genellikle “nefs” olarak karşılanmış. Zira “nefs” kavramının da hem bir şeyin kendisi, zatı hem nefes alıp verme, canlılık anlamları var. Arapça'daki “ruh” kavramı ise “rwh” kökünden geliyor; Aramice/Süryanice ve İbranice’de ona çok benzer sözcüklerle eş kökenli. O da nefes, soluk, rüzgâr, esinti anlamları taşıyor. Diğer eserlerde “psükhe”, “nefs” diye tercüme edilirken daha çok Kelâm ve Tasavvuf disiplinlerinde nedense “nefs” yerine “ruh” kavramı tercih edilmiş…

Grekçe'den “psükhe” dışında Arapça'ya taşınmış bir başka çok benzer kavram daha var: “Penuma”. Modern tıpta akciğer ve solunum yollarıyla ilgili dal anlamındaki “pnömonoloji”ye de kaynaklık ediyor. Yel, rüzgâr, esinti nefes alma, üfleme, tütme, rüzgârla dolma ve şişme manasına gelen “pneuma” kavramının da zaman zaman “nefs” olarak tercüme edildiği olmuş. Ama Eski Yunan metinlerindeki “pneuma”, Arapça'ya daha ziyade “ruh” olarak çevrilmiş. “Pneuma”, Aristoteles’in metinlerinde, işlevi fiziksel organlar ile psükhe arasındaki duyum ve hareket bağını sağlamak olan bir yapı olarak da geçiyor.

Grekçe'deki “psükhe” ve “pneuma” arasındaki ayrıma benzer bir ayrım Latince'de “spirit” ve “anima” arasında da var ve bunların neler olduklarını ilahiyatçılar tartışıyorlar. Ruh kavramı, görüldüğü gibi daha ziyade nefes ve canlılık ile bağlantılı. Avrupa dillerinde Ortaçağ'dan itibaren Latince “spiritus”tan kaynaklan, değişik dillerde versiyonları bulunan “soul” kavramları da “ruh” olarak kullanılıyor ama bu kullanımlar da maddi olmayan, manevi, cisimsiz, doğa-üstü, bedeni aşan (incorporeal) anlamlar da içeriliyor. Birçok dilde kimyasal maddelerdeki değişimi, görülmeyen varlıkları açıklamak için de bu kavramlardan yararlanılmış. Mesela Türkçe'ye “ispirto”, “ispirizma” kavramları buradan geçmiş hem cin, peri gibi cisimsiz varlıkları hem de “nane ruhu”, “tuz ruhu” vb.de olduğu gibi kimyasal değişimi açıklamak için “ruh” kullanılmış. Şu dikkatimizi çekiyor: Bu kavramların hepsi de en nihayetinde hayatla ve kaynağı olan nefesle, ölümü ve ölüm sonrasıyla ilgili.

Eski dünyada ruh ve nefs kavramlarıyla ilgili söyleyebileceklerimiz kabaca bunlar. Gelelim bugüne… Geleneksel Batı dünyasındaki ruh’a karşılık olarak kullanılan “soul” veya “spirit” ile şimdi akademide yerleşmiş bulunan “mind” asla aynı şeyler değiller. Bu farklılıkları, hangi kavrama ilk defa hangi yüzyılda rastlandığını etimolojik araştırmalar, gösteriyor. Mesela Batı'da daha önceden hatırlama, hafıza bağlamında kullanılan bir kavram olan “zihin” (mind) ve ondan türetilen “mental” (zihinsel), 18. Yüzyıl'dan itibaren şimdiki anlamını almaya başlıyor. Şimdiki anlam ile, “akıl”, “zekâ” gibi “psikoloji”yi de artık sadece beyin işleyişinin bir işlevi olarak görmemizi anlatmaya çalışıyorum. Evet, bugün, “psüke”, “psikoloji” dediğimizde sadece beynin işlevleriyle ilgili olguları anlıyoruz. Her ne kadar dilimize çok hatalı biçimde “Ruh sağlığı ve Hastalıkları” diye tercüme edilmiş olsa da “psikiyatri” de beynin işleyişindeki sorunlarla ilgileniyor onları onarmaya gayret ediyor.

“Nefs” kavramının geleneksel dünyadaki ve günümüzdeki kullanımları ise üzerine kitap yazılabilecek kadar geniş ve karmaşık…

twitter.com/erolgoka
#Nefs
#Ruh
#Tarih