Lider ve milli demokrasi

04:0023/03/2017, Perşembe
G: 17/09/2019, Salı
Erol Göka

''Erdoğan, ideolojik tartışmalar yerine siyasetin merkezine 'insan'ı ve 'hizmet'i yerleştirir. Kimlik siyasetinin 'biz ve diğerleri' ayrımı yapan ayrıştırıcı ve çatışmacı tarzını kabul etmeyerek, her kesimi kucaklamaya çalışan bir birlik siyaseti ortaya koyar. Milli Görüş çizgisini, onun cemaatimsi parti yapılanmasını ve belli kesimleri hedef alan kimlik siyasetini aşar, yeni bir siyasi kimlik ve hareket inşa eder. Bu hareketin kitleselleşmesini sağlayarak sağ-İslamcı-merkez sağ alanı dönüştürür…



Erdoğan'ın diğer bir başarısı, başta askeri bürokrasi olmak üzere bürokratik oligarşinin engellemelerine ve medya/sermaye/örgütlü yapılar gibi kimi vesayet odaklarına karşı ayakta kalabilmesidir. Demokratik açılım sürecinde Kürtlerden Alevilere, Romanlardan azınlıklara kadar her kesimin meselelerini çözmek için çaba gösteren Erdoğan, küresel sistemin meydan okumalarına ve yıkıcı hamlelerine karşı da siyasi hareketini ve Türk demokrasisini yaşatma başarısı gösterir. Meşru siyasetten başka yolarla tevessül etmez, 'seçimi kaybetsem de kalırım' gibi dayatmacı bir anlayışın içinde olmaz. Erdoğan, duble yollar, toplu konutlar, KÖYDES projeleri, barajlar, köprüler gibi fiziki kalkınma hamleleriyle şehirlerin görünümünü değiştirir. Bu yönüyle modernleşme sürecinin kilometre taşı olduğu söylenebilir…”



Bu ifadeler, yıllardır Erdoğan ile yan yana çalışan Yalçın Akdoğan'ın “Lider: Siyasi Liderlik ve Erdoğan” kitabından alındı. Önce liderlik ve siyaset teorileri eşliğinde Erdoğan'ı ele alan Akdoğan, kitabın son bölümünde ise icraatlara odaklanıyor. Erdoğan hakkında bu fevkalade değerli çalışmadan sadece yukarıdakileri seçtik zira son beş yıla kadar bu değerlendirmelere, içeride ve dışarıda, başta liberal aydınlar olmak üzere birçok kişi katılabilirdi. Ne olduysa Erdoğan, sonra darbeci bir terör örgütü olduğu netleşen Paralel Devlet Yapılanması'na karşı mücadele kararı aldıktan sonra oldu. Erdoğan'ın demokrasi hamlelerini başlangıçta destekleyen çevreler, bilinçli olarak ya da Türkiye'deki siyasi gelişmeleri doğru okuyamamaları nedeniyle birer birer çark etmeye, artık Erdoğan'ı “diktatör” olma heveslisi bir otokrat diye değerlendirmeye başladılar. Onlar desteklerini çektikçe Erdoğan'ın millet ve dünya mazlumları nezdinde itibarı arttı, girdiği her seçimde oylarını daha da yükseltti.



Beş yıldan beri Erdoğan'la ilgili “desteklemek” ve karşı çıkmak” tarzında iki algı kümesi oluşmuş durumda. Erdoğan, büyük siyasi yürüyüşünü sürdürürken ne oldu da onunla ilgili değerlendirmeler birdenbire iki keskin hatta bölündü? Kanaatimce, bu soruya cevap verirken iki kavram çok önemli. Bunlardan birincisi karizma, diğeri ise anti-emperyalist olmak…



Bazılarının Erdoğan'ın etki alanını, cazibe halesini mütemadiyen geliştirmesi karşısında endişelenip “Biz onu gömleğini çıkarmış demokrasiye yönelmiş sanıyorken meğer aldanmışız, o adım adım diktatörlüğünün temelini atıyor, taşları ona göre yerleştiriyormuş” dediği tabloya Erdoğan'ın yanında duranlar haklı olarak “Hayır, Erdoğan'ın samimi tavrında değişen bir şey yok” diyorlar ve “karizma”yı hesaba katan bir cevap veriyorlar. Yasin Aktay'ın “Karizma Zamanları”ndan sonra Akdoğan'ın kitabında da bu tema var. Şunları anlatmaya çalışıyorlar: Doğru, Erdoğan siyasi gücünü her geçen gün daha da artırıyor, şu anda dahi dünyanın en etkili birkaç liderinden birisi. Ama bu gücü ona millet verdi. Demokrasi, kalkınma ve mazlumlardan yana etkin dış politika istek ve ihtiyaçlarını karşılayacak cesaret ve metaneti gösterdiği için millet ona karizma yükledi. Millet ve Erdoğan, daha sağlam biçimde birbirlerine sahiplenip sarıldılar öyle ki, 15 Temmuz'da öncekilerden daha acımasız ve donanımlı, uluslar arası destekli gelen darbecileri bile durdurabildiler. Milletle iltisaklı olmayanlar, demokrat olmayı entelektüel bir süs olarak kullananlar, bu karizmatik etkiyi otoriterlik sanıyorlar.



Diktatörlüğe kanıt olarak güvenlik güçlerinin kararlı tavırlarını ve adli makamların son dönem kararlarını gösterenlere Erdoğan'ın yanında yer alanlar, “milli duruş”la karşılık veriyorlar; emperyalizmin beşinci kol faaliyetlerini, ülkede kaos oluşturmak için göze aldığı her türlü fitne fesadı ileri sürüyorlar. “Sizin kitabınızda emperyalizm kelimesi bulunmadığı için olanları anlamıyor veya anlamazdan geliyorsunuz” diyorlar.



Erdoğan'a diktatör diyenler, önümüzdeki halkoylamasında “Hayır”ların kazanmasını sağlayarak önünü kesmek istiyorlar. Erdoğan'a yüklenen karizma sayesinde milletin demokrasi mücadelesini daha da ilerletmek, kurumsallaştırmak, anti-emperyalist milli duruşu güçlendirmek isteyenler, “Evet”lerin kazanması halinde ülkenin ve dünya mazlumlarının kazanacağına inanıyorlar. Bu yüzden kendilerine “milli demokrat” diyorlar.


#Cumhurbaşkanı
#Recep Tayyip Erdoğan
#Anayasa referandumu