Vahşeti yöneten adam: El-Bağdadi

04:0030/10/2019, Çarşamba
G: 30/10/2019, Çarşamba
Ergün Yıldırım

Bir isyanlar çağından geçiyoruz. En azından Ortadoğu’nun İsyanlar Çağından… Birçok isyan hareketi, kentlerde savaşıyor. Kasabaları ve köyleri, şehirleri ve bölgeleri yakıp yıkıyorlar. Kurtarılmış şehirler, kurtarılmış kasabalar, kurtarılmış köyler ilan ediyorlar. Hiçbir kanun, hiçbir ahlak, hiçbir norm tanımayan isyancılar bunlar. Devletler de isyancılar gibi hareket ediyor. Milis güçleri yükseliyor. Milis güçleri de devletlerin isyan kuvvetleri. Onlar da tıpkı kendilerine karşı ayaklanan isyancılar

Bir isyanlar çağından geçiyoruz. En azından Ortadoğu’nun İsyanlar Çağından… Birçok isyan hareketi, kentlerde savaşıyor. Kasabaları ve köyleri, şehirleri ve bölgeleri yakıp yıkıyorlar. Kurtarılmış şehirler, kurtarılmış kasabalar, kurtarılmış köyler ilan ediyorlar. Hiçbir kanun, hiçbir ahlak, hiçbir norm tanımayan isyancılar bunlar. Devletler de isyancılar gibi hareket ediyor. Milis güçleri yükseliyor. Milis güçleri de devletlerin isyan kuvvetleri. Onlar da tıpkı kendilerine karşı ayaklanan isyancılar gibi hiçbir norm ve ahlak tanımıyorlar. İsyan, bir hakim düzene dönüyor. Ortadoğu’da bu isyanlar nasıl başladı, neden doğdu? Bağdadi gibi bir adam buradan nasıl yükseldi? Üzerinde ivedilikle düşünmemiz gereken sorular bunlar. Ebubekir El-Bağdadi, bir isyan çağının içinde yükselen terörist. 9 yıl boyunca Ortadoğu’nun, dünyanın en barbar isyancılarını yönetti.

Ortadoğu, isyanlar çağına bir işgaller ve diktatörler uzlaşmasıyla girdi. 1980lerin başında Afganistan Rusya’nın İşgali ile ilk dalga başladı. Sonra 1991 yılında ABD’nin Körfez İşgali, arkasından da ölümcül bir işgal dalgası olan 2003’teki Irak İşgali geldi. Bu işgal dalgaları, diktatörlerin hapishanelerine yenilerini ekledi. Şiddet gündelik hayatın tüm alanlarına bulaştı. Toplumsal dinamikler büyük sarsıntılara uğradı. ABD yönetimi, Irak’ta yeni bir düzene geçti. Yüzbinlerce Sünni Arabı askeri ve sivil devlet görevlerinden tasfiye etti. Onların yerine Şii Arapları getirdi. Irak’ın Saddam ile gelen Baas-Sünni Arap hakimiyetine son verildi. Ancak onun yerine yeni bir mezhepçi siyaset hâkim hale getirildi. El-Kaide, Zerkavi üzerinden Irak şubesini tam da bu tarihte açtı. Zerkavi, El-Kaideden farklılaşarak Baas subayları ile beraber anti-Şia bir isyana yöneldi.

El-Bağdadi, sessiz, içe dönük ve futbol aşığı olan bir gençti. Hatta Messi ve Maradona diye çağrılıyordu. Samarra kentinin bir camiinde imam olan babasının yanında dini faaliyetlerde bulunuyordu. 2004 yılında ABDliler tarafından Bucca hapishanesine atıldı. 24 bin Baas subayının kaldığı bu hapishanede eğitim aldı ve yeni ilişkiler geliştirdi. İhvandan ayrıldı ve “selefi cihadi” hareketlere katıldı. El-Kaidenin dini propaganda adamı olarak görev aldı. Bağdat Üniversitesinden sonra Saddam Hüseyin Kuran Araştırmalarında doktora yapılmasına destek verildi. İki amcası da Saddam’ın istihbarat ekibindeydi ve bir abisi de subay iken İran-ırak savaşında ölmüştü.

Bağdadi,( İbrahim Bedri) 2006 yılında Zerkavi ve 2010 yılında onun yerine geçen Eyüp El-Mısri öldürülünce rakipsiz bir lider oldu. Zerkavi’nin mezhepçi ve Irak temelli yaklaşımlarını benimsiyordu. Saddam’ın İstihbarat subaylarından ve IŞİD’in Askeri Konsey Başkanı Hacı Bekir onu destekledi. Bağdadinin “karanlık prensi” deniyordu ona. IŞİD, doğumunu ilan etti: Irak Şam İslam Devleti. Esed’e muhalefet etmek yerine kendi devletini kurmak istiyordu. 2014 yılında, Musul’a girince Şam-Irak arasındaki fiziki sınırları dozerlerle yıktırdı. Skyes-Picot antlaşmasını tanımadığının sembolik ilanıydı bu. Minbere çıktı ve kendisini halife ilan etti. Halife İbrahim… Yabancı savaşçılar akmaya başladı. Hilafet topraklarında yaşamak en fazla diasporatik hale gelen Müslüman gençlerin tutkularıydı. 73 ülkeden katılım vardı. İnsanlar ölüme koşuyordu. Tabi iki onlara göre şehadete! Yeter ki hilafet toprakları olsun, İslam devleti olsun! Vahşet, şiddet, mezhepçilik, Baasçılık, emperyalizm ve diktatörlük birbirine bulaştı. Şebbihalar, Haşdi Şab’iler, ABD milisleri, PKK teröristleri iç içe geçti. İsyanlar tarihin en kanlı ve barbar biçimiyle yaşandı.

El-Bağdadi, en acımasız eylemleri yönetti. Bir El-Kaide lideri, kendince cihadı “vahşeti yönetmek” diye tanımlamıştı. O da tam bunu yaptı. Kafalar kesildi, kılıçlardan kan damladı, siyah elbiseli ve üzerinde Kelime-i Tevhid yazılı siyah bayraklar sallandı. Kadınlar cariye yapıldı, ganimet adıyla talanlar gerçekleşti. İslam Devleti, Batılıların 19 yüzyıldan itibaren Panislamizm üzerinden ürettikleri imgeyle birleşiyordu. El-Bağdadi, bir harici isyancı ruhuyla tekfir ediyor, isyan ve katliama savaş diyor, ortaçağ ganimet ve esir fıkhını kendince uyguluyordu. İslam, harici-selefi-vehhabilik sentezinden bir isyan ideolojisine dönüşüyordu. Yıkıcı bir umuttu. İşkence hanelerden geçen, tekfirci teoloji ile birleşen ve patolojik sosyolojisi ile kuşatılan bilinçlerden vahşi bir isyan yükseliyordu. Bağdadi de buradan yetişti ve “vahşeti yöneten”di.

#Ebubekir El Bağdadi
#Afganistan
#El-Kaide
#ABD
#Eyüp El-Mısri
#Haşdi Şab’i