Suriye’nin dilencileri ve toplumda çeteleşme meselesi

04:003/03/2021, Çarşamba
G: 3/03/2021, Çarşamba
Ergün Yıldırım

İstanbul’da yeni bir çete ortaya çıkarıldı. Suriye’den çocukları ailelerinden kiralayıp İstanbul’a getiriyorlar. Sonra da dilendiriyorlar. Bir dilencilik çetesi. Çocukları zorla belli yerlerde tutarak çeşitli semtlere dağıtıp dilendiriyorlar. Yakalanan bu çete, şimdi insan ticareti ve çetecilikten yargılanacak. Çocukların, savaşın ve mağduriyetin sosyolojisinden çıkan bir çetecilik örneği. Elbette küresel bir bağlama da işaret ediyor. Dilencilik için insanlar ulusal düzeyde kalmıyorlar. Başka ülkeden

İstanbul’da yeni bir çete ortaya çıkarıldı. Suriye’den çocukları ailelerinden kiralayıp İstanbul’a getiriyorlar. Sonra da dilendiriyorlar. Bir dilencilik çetesi. Çocukları zorla belli yerlerde tutarak çeşitli semtlere dağıtıp dilendiriyorlar. Yakalanan bu çete, şimdi insan ticareti ve çetecilikten yargılanacak. Çocukların, savaşın ve mağduriyetin sosyolojisinden çıkan bir çetecilik örneği. Elbette küresel bir bağlama da işaret ediyor. Dilencilik için insanlar ulusal düzeyde kalmıyorlar. Başka ülkeden daha “ucuz fiyata” insan kiralıyorlar.

Çocuklar ve dilencilik bağlamında ortaya çıkan çetecilik, aslında çok daha yaygın ve çok daha köklü bir sosyal meselemiz. Çünkü çok farklı meslek gruplarında ve yine çok farklı sınıf düzeylerinde ortaya çıkıyor. Orta sınıf ve zenginler, devlet grupları, dini kesimler gibi bütün toplumsal çevreleri kapsıyor. Çetecilik, sınır tanımıyor. Bütün boyutlarda ve alanlarda tezahür ediyor. Mafya olarak, lobi olarak, takım olarak da görünüyor. Çok masumane niyetler ve görüntülerle de var oluyor.

Aslında bunu sadece bir güvenlik ve asayiş sorunu görmek yanlış. Organize suç örgütü adıyla tanımlamak ve mücadele etmek de genelde kalıcı sonuçlara götürmüyor.

Bir toplumda çetecilik neden ortaya çıkar? Toplum neden çeteleşerek çeşitli gruplaşmalara yol verir? Türkiye’de bildiğim kadarıyla bunların cevabını arayan hiçbir sosyoloji çalışması yok. Belki güvenlik birimlerinde ve daha çok güvenlik eksenli araştırmalar yapılmıştır. Oysa Türkiye, mafya başta olmak üzere çeşitli rantlar üzerinde çeteleşen gruplarla dolup taşıyor. Çete, bir gruplaşmadır. Ama adalete dayanmayan, hukuka uygun olmayan ve ahlaki hiçbir temele sahip olmayan bir gruplaşmadır. Bundan dolayı da ahlaksız, kanunsuz, yıkıcı ve zorbalık özelliklerine sahip.

Toplum neden çeteleşir? Ya da neden çete üretir bu kadar çok? Bunların cevabını vermek zor değil. Her şeyden önce insanlar ya kanunla sonuçlara ulaşamıyorlar ya da kendilerine ayrıcalıklar elde etmek için çeteleşirler. Gruplaşma çoğunlukla kanunları kullanarak, hiçe sayarak ve kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirerek yürüyor. Aslında bir hukuk ve kanun meselesi de değil. Ayrıcalıklar elde etme girişimidir. Siyasette ayrıcalık elde etmek isteyenler orada gruplaşır. Ekonomide ve ticarette ayrıcalık peşinde olanlar da burada sürdürüyorlar. Akademide de bunu düşünmek mümkün. Akademik getto dediğimiz ya da akademik cemaat dediğimiz yapılar da akademik çetecilik yapıyor aslında. Kendi gruplarına akademinin ayrıcalıklarını sağlıyorlar. Parti, aşiret, akrabalık, cemaat, hemşehrilik grup yapıları etrafında da yoğun çeteleşmeler yaşanıyor. Çetecilik artık mafyanın da ötesinde bir sosyolojiye ulaşmıştır bugün.

Bürokraside de çetecilik pratikleri ile karşılaşıyoruz. Çeşitli odaların sağladıkları ayrıcalıklar, çeteleşmenin daha rafine biçimidir. Yıllarca aynı kişi ve ekiplerin yönetimde yer alarak çeşitli ayrıcalıkları ellerinde tutmaları bunun örneğidir. Sendikalarda da görebiliyoruz. Sonuçta toplumda çetecilik yaygınlaşıyor. Yaygınlaşıyor, çünkü herkes kendisine ayrıcalık talep ediyor. Türkiye’de çalışmak, üretmek, emek, donanım gibi özelliklerden daha fazla grup güç dinamiğiyle etkili olacağını düşünüyor insanlar. Pratikler de bunu kuvvetlendirince insanlar gruplaşarak çeteler halinde yaşıyorlar. Belki de mafyayı çok kolay affetmemiz, TV dizilerinde “babaların” önemli adamlar olarak imgelenmesi bununla alakalı.

Çeteleşen toplum, aslında sadece suça bulaşan toplum olmakla kalmaz. Bundan daha fazla toplum suç üzerinde, haram kazanç üzerinde, emeksiz kazanç üzerinde konsensusa varıyor. Bunlara alışıyor. Bunları normal görmeye başlıyor. Herkes ya kendi çetesini oluşturmak için gayrete geliyor ya da çeteye katılmaya gayret ediyor.

Nefsi emmare toplumu dediğim toplum biçimi gelişmeye başlıyor. İnsanlar çalışmaya, emeğe, eğitime ve alın terine önem vermiyor. Norm önemini kaybediyor. Toplum da emek ve üretim yerine ganimet ve talanla seferber oluyor. Bundan dolayı da sadece ahlak ve hukukta değil, ekonomi alanında da bunalımlar ortaya çıkıyor. Bu çete sorunlarıyla başa çıkmamız şart. Bunun için de bütün çeteleşme arayışları ve pratikleri hukuk önünde hesap vermek yanında ahlak açsından da gayri meşru olduğu her zaman hatırlatılmalı. Çete toplumuna dönüşmeden çeteciliğe ve çetelere karşı mesafe bilinci içinde olmalıyız. Onları onaylayan filmlere, dizilere ve sosyal medya içeriklerine müsaade etmemeliyiz. İnsana, emeğe, ahlaka, donamına ve bireye değer vermeliyiz.

#Suriye