Başörtü ve eşcinsellik

04:0010/02/2021, Çarşamba
G: 10/02/2021, Çarşamba
Ergün Yıldırım

Başörtü ve eşcinsellik kavramlarını yan yana koymak bile insana çok itici geliyor. Neden? Çünkü başörtü bir bez parçasından öte bir anlama. Bir anlam taşıyan nesne. Nesneyi nesne yapan o anlamdır. O anlam yok olursa nesnenin kendi başına bir değeri kalmaz. Oysa anlam ile anlamı temsil eden nesne arasında tutarlı ve birbirini tamamlayıcı özellikler olmak zorunda.Başörtü, nesne olarak saçları örterken anlam olarak mahremiyeti temsil eder. Allah’ın bir emrini yerine getirmek demektir. Kızların ve kadınların

Başörtü ve eşcinsellik kavramlarını yan yana koymak bile insana çok itici geliyor. Neden? Çünkü başörtü bir bez parçasından öte bir anlama. Bir anlam taşıyan nesne. Nesneyi nesne yapan o anlamdır. O anlam yok olursa nesnenin kendi başına bir değeri kalmaz. Oysa anlam ile anlamı temsil eden nesne arasında tutarlı ve birbirini tamamlayıcı özellikler olmak zorunda.

Başörtü, nesne olarak saçları örterken anlam olarak mahremiyeti temsil eder. Allah’ın bir emrini yerine getirmek demektir. Kızların ve kadınların “insan hakkımı yaşıyorum” diyerek başörtü taktiğini düşünmüyoruz herhâlde. Çok saçma bir gerekçe olur bu. Helal ve haram, Allah’ın emri, mahremiyet, namus gibi kavramlar etrafında şekillen bir “anlam” vardır burada. Müslüman için başörtünün anlamı budur.

İslam’ın ruhundan bakmayan birisinden başörtüsüne “anlam” üzerinden bakmasını bekleyemeyiz. Onlar iki alan üzerinden bakarlar: İnsan hakları ve dinden özgürleşme. Anglo-sakson laikliği birinci şıkta yer alır. Bundan dolayı bu siyasetle uyumlu ülkelerde başörtüsü insan hakları ve dini özgürlükler temelinde ABD’de kimi Avrupa ülkelerinde başörtülü vekillere yer verilir. Oysa Fransız laikliğini benimseyen ve paradigmada yer alanlar, başörtüyü “kadının özgürlüğünü kısıtlayan” tutum olarak değerlendirilir. Bu Fransız bilinci, uzun süre Fas, Cezayir, Tunus ve Türkiye gibi ülkelerde uygulandı.

Dikkat edersek Müslüman bakışından modern Batı akışına kayan kızlarımız ve kadınlarımız başörtülerini çıkarmaya başlıyorlar. Çünkü özgür tercihlerini kullanmayı önde tutuyorlar artık! Başörtüsünü, “o bakışa” yerleşen bilinçle birlikte bir özgürlük meselesi olarak idrak ederler. Özgürlük öne çıkmıştır. Haram-helal, Allah’ın emri, mahremiyet ve namus etrafında oluşan bakış değer kaybına uğramıştır. Ana bakış olma özelliğini kaybetmiştir.

Eşcinsellik, İslam bakışında Allah’ın kitabında Lut toplumu örneğinde bir “fesat” ve “habis”tir. Yani insanı bozan ve “kötü” olan tutumlar… Burada habis bir tıp terimi olarak kullanılmaz. Hastalık diye ifade edilmez. Ahlak tutumları bağlamında bir “kötü” davranışı olarak tanımlanır. Nitekim kanser için de Türkçede, “kötü” anlamında habis deriz. Sonuçta eşcinsellik Allah’ın haram gördüğü, kötü diye tanımladığı bir davranış. Mahremiyetle ve ahlakla derin bir çatışmayı ifade eder.

Başörtü ve cinsellik bundan dolayı bir araya gelmez. İslam’ın ahlak ilkelerini temel alanlar için bir araya gelemeyecek tutumlar. Birisini Allah helal ve yapılması gerekli emir diye ifade ederken, diğerini haram ve kaçınılması gereken bir kötülük olarak ifade edilmekte. Peki nasıl oluyor da Boğaziçi Üniversitesi’nde başörtülüler eşcinselleri savunuyor? Ya da ABD’de başörtülü kadınlar öne çıkarılıyor?

Burada başörtü tamamen cinselliği hoş gören bakış açısı tarafında konumlanıyor. Yani Allah’ın emri yerine “özgürlük” üzerinden tanımlıyor. Elbette bu özgürlük ve insan hakları anlayışı da seküler, modern ve batılı. Oradan bakarak kendisini algılıyor. Başörtünün İslam’daki anlamı, değer kaymasına uğruyor. Artık İslam’la değil, başka bir düşünce dünyası ve kültürel pratikler içinde tanımlanıyor.

Daha stratejik bir gerçeklik de var elbette. Batı dünyası, başörtülüleri öne çıkararak eşcinselliğe karşı net bir biçimde direnç oluşturan dinin varlığını kendi içinde bunalıma sokuyor. Müslümanlar üzerine ve İslam içine tohumları ekiyor. İslam’ı İslam içi savaşa sürüklüyor. “Bakın bu da başörtülü, ama eşcinselliği savunuyor, demek ki din buna engel değil” mesajını veriyor. Giderek yükselen avradizm akımı ve bilinci, Batının bu stratejik kültür savaşında dini de kendi yanına alarak araç haline getiriyor. Elbette Batılı modern düşüncede din, tarihseldir ve beşeri oluşumdur. Vahiy diye bir hakikat yok. O da beşeri bilincin ürünü. Bundan dolayı İslam denilince doğrudan insanlara bakılır. Böylece başörtü, başörtülü ile eşitlenir.

Batı dünya düzeni, kültürel hegemonyasında eşcinselliğin önünü tutan ve direnen İslam’ın duvarlarını yıkıp geçmek şehvetinde. Bu amaçlarına ulaşmak için başörtülülerin sembolik kudretinden yararlanacak (Elbette ilahiyatçıları da yakın zamanda göreceğiz!). Onların beşeri ve de insani kimi beklentilerine dokunacak. Önemli üniversitelerde bu konularda doktora yaptıracak, sempozyumlarda bu konularda konuşturacak, yine “eliyle” ve “diliyle” çıkarttığı ve adına uluslararası dergi dediği dergilerde makaleleri yayınlanacak. Bütün bunlar için tek şart aranacak. Eşcinselliği savun! Eşcinselliğin de İslam’da yeri olduğunu söyle.

Oysa başörtü İslami anlamda (fenomenolojisinde) hakikattir. Bir özgürlük meselinden ötedir. Başörtülü ise bir insandır. O hakikat değil. Vehimleri, çıkarları, beklentileri ve zaafları ile vardır. Ölçü alınan ve hakikat olan vahiydir. Müslüman ona bakarak kendisini seyreder. Oraya bakarak tutumlarının “iyi” ve “kötü” olup olmadığını belirler. Modern Batı özgürlük bilincinden bakarak değil…

#Başörtü