Post-modern toplum seyyaldir, kaotiktir, akışkandır. Aynı zamanda haz toplumudur. Turizm ve plaj, bunu imgeler. Beden kapitalizmin yoğun ve stresli iş hayatından yıpranır. İsyan, anomi, depresyon, çatışma, yıkıcı göç gibi patolojik olgular tavan yapıyor. Post-modern toplum patolojileri ruhunu ve maneviyatını sarsar. Bunlardan kurtulmak için turizme ve plaja koşar. Turizm diyoruz. Yani tur yapmanın, gezmenin izm olduğu bir yaşama biçimi. Kıyılar, tarihi yerler, dağ tepeleri, deniz ve okyanuslar,
Post-modern toplum seyyaldir, kaotiktir, akışkandır. Aynı zamanda haz toplumudur. Turizm ve plaj, bunu imgeler. Beden kapitalizmin yoğun ve stresli iş hayatından yıpranır. İsyan, anomi, depresyon, çatışma, yıkıcı göç gibi patolojik olgular tavan yapıyor. Post-modern toplum patolojileri ruhunu ve maneviyatını sarsar. Bunlardan kurtulmak için turizme ve plaja koşar. Turizm diyoruz. Yani tur yapmanın, gezmenin izm olduğu bir yaşama biçimi. Kıyılar, tarihi yerler, dağ tepeleri, deniz ve okyanuslar, dini mabetler birer turizm alanıdır. Hatta savaş turizmi bile var. Bunu Bosna Hersek’te katliamlar yapıldığı zaman bazı Avrupalı tur ajansları uyguladı. Savaş alanları, savaş, özneleri, savaş katliam öyküleri bu turların bir parçası. Turizm, haz toplumunu ve yaşam tarzını anlatan önemli bir imge.
Plaj, bunu özetleyen bir sembol. Hazzı, bedenin serbestiyetini, sergilenişini, akışkan hallerini anlatır. Yaşam sanki plajda özetlenir. En fazla seyredilen TV programlarının başında plajda çekilen bir programın olması tesadüfi mi? Türkiye’de insanlar saatlerce bu plaj programını seyrediyorlar. Genç ve yakışıklı erkekler, güzel kızlar ve bayanlar güneşten yanmış bedenlerini cömertçe sergiliyorlar. Erkekler pazulu. Gücü anlatıyorlar. Kadınlar ve erkekler yarışıyor. Kumsal, güneş, palmiye ağaçları, masmavi deniz… Sinema teknolojisi sonuna kadar kullanılır. Kameralar, bedenin bütün atılımlarını haz ve güzellik bileşkesiyle topluma taarruz eder. Beden plajdadır. Hazdır, hareketlidir, çoğunlukla çıplaktır, gençtir, enerjiktir. Programın adı Survivor. Yani hayat. Hayatta ve canlı olmak plaj ile özdeşleştiriliyor.
Yaşadığımız ve izlediğimiz ne plajda kalıyor ne de TV programı saatinde. Oradan topluma akıyor. Bu paket bedenler topluma sarkıyor. Bu alışkanlıklar ve sunumlar sokaklarda, kafelerde, otobüslerde, duraklarda, kampüslerde dolaşıma giriyor. Turizm yaşam ideolojisi artık egemen bir kudrete ulaşıyor. Haz, coşkunluk, enerji ve gençlik bedenin çıplaklığıyla birleşiyor. Beden turizm içinde ve plaj özelinde inşa ediliyor. İnşa edilen bu yeni beden artık toplumun bütün alanlarında yeni model olarak görücüye çıkıyor. Blucin ve şortla her yerde dolaşılıyor. Göğüsler, bacaklar, çıplak sırtlar her yerde vurgulanarak kamuya arz ediliyor. Plaj yerlerinde, tatil yerlerinde üretilen beden, kentlerin ve kasabaların her yerinde arzı endam ediyor. Ütülü gömlekler, ütülü pantolonlar, estetiği olan etekler yok artık. Beden giysiyle estetik üzerinden giderek ilişki kurmuyor. Beden salt beden olarak öne çıkacak biçimde elbiseyle ilişki kuruyor. Bu nedenle bedeni vurgulayan, eti ifşa eden, teni yücelten elbiseler var artık. Elbise yok denecek kadar azdır bu bedenin hayatında. Orada çoğunlukla ya hiçtir ya da gölgedir. Hatta fazlalık olarak durur. Her an atılacak bir fazlalık. Başa bela bir fazlalık.
Bedenin özgürleşmesi mi bu? Bedenin ne olarak özgürleşmesi? Tini yok eden bir tensellik. Sürekli başka bedenlerin dikkatini çeken, onları kışkırtan, libidoya çağrışımlarla hücum eden bir beden özgürlüğü. İçgüdüye indirgenmiş bir beden özgürleşmesi. Başka bedenlere tenselliğiyle hükmetme, alanına girme, onu baştan çıkarmanın cüretkârlığıyla mobilize olan bir beden. Turizmin ve plaj kültürünün pratiğinde üretilen bu beden özgürlüğün tüm felsefi anlamını yerle bir ediyor. Tini, ahlakı, mesuliyeti, başka insanlarla yaşama bilincini yok sayan bir serbestlik bu. Egoist ve bencil bir söylemle bütünleşen bir beden savrulmasıdır bu. Daha 1980’lere doğru bir şarkıcı “hür doğdum hür yaşarım, kime ne kime ne “diyerek bunun erken sözcülüğüne soyunmuştu.
Bedenin toplumda var oluşu salt bir tercih ve hukuk meselesi değil. Aynı zamanda toplumsal psikoloji ile yakından ilgili. Bedeniniz başka bedenlerle etkileşime girer. Bundan dolayı onun sunumu, var oluşu, temsili önem taşır. Başkalarının içgüdülerine hücum eden, onları kışkırtan, tenselliği çıplak sunumlarıyla göze sokan etkileşim tensel sınırları bombalar. Örtünme ve mahremiyet bedenin toplumsal etkileşiminde sınırları korur. Bu nedenle şort giymek, göbeğini açmak ile örtünme nesnel toplumsal etkileşimde hiçbir zaman eşit değildir.
Artık bir turizm toplumu var karşımızda. Ben buna plaj toplumu diyorum. Bedeni güneş, kum, deniz, yemek, eğlence içine gömmeyi yücelten ideal kapitalist toplum bu. Platon’dan beri ideal toplum arayışları var. Kapitalizmin son ideal toplumu da plaj toplumu. Bu ideal toplumda beden merkezdir. Onun tenselliği öne çıkar. Bireysellik ve özgürlük ideolojileri bu defa bedenin bu plaj tarzına eşlik eder. Artık siyasal ve ekonomik özgürlükler yerine bedenin plaj temsilinin özgürlüğü talep edilir.