Müsteşrikler de değişiyor. Artık adları Ayşe, Mücahit, Fatma ya da Cemil. Müslüman baba ve annelerin evlatları. Dini cemaatlerde yetişen ve dini okullarda okuyanlar da var. İslam olarak doğup, İslam olarak büyüyüp ve İslam olduğunu söyleyip bu işleri yapıyorlar. Soluğu ya Amerika’da ya da Avrupa’da alıyorlar. Orada kendilerine güvenli dayanaklar buluyorlar. Sonra yabancılaşıyorlar. Adları Müslüman da olsa, biyografileri İslam da olsa müsteşrikler. Çünkü bilinçleri, İslam’a yaklaşım tarzları ve Müslümanları yorumlama biçimleri oryantalizm ile aynı. Oryantalizm içinde düşünüyorlar, oryantalizm içinde bakıyorlar ve oryantalizmle konuşuyorlar.
Yeni dönemde ABD işgal girişimi ve FETÖ darbe girişiminden daha tehlikeli olan bu yeni tür müsteşriklerin Müslümanlara ve İslam’a saldırıları olacak. Çünkü İslam gözükerek İslam’a hücum ediyorlar. İnkar etmediklerini söyleyerek inkar ediyorlar. Hümanist ve çoğulcu gözükerek dinin esaslarıyla oynuyorlar. İçimizdeki müsteşrikler de diyebiliriz, post-modern yerli müsteşrikler de. Aslında yerlilikleri yok. Çoğu düşünce tarzıyla ya Amerikalaşmış ya da Avrupalılaşmış. Ancak sadece adları yerli.
Bu yeni nesil müsteşrikler tek İslam yok diyorlar. Bunun için çeşitli İslam mezheplerini ve tarikatlarını gösteriyorlar. Bunun için popüler cemaat ve tarikat liderlerini gösterip “bakın kaç İslam var” diyorlar. Okumuş cahiller! İslam her zaman tektir ve meşrepleri çoktur. Tarikatları, cemaatleri, mezhepleri, hareketleri… Hepsi İslam’ın zenginliğini ve çoğulculuğunu gösterir. Ancak hepsi de kendisine İslam der sonuçta. Çünkü İslam tektir. Bu cahil okumuşlar, post-modern çoğulculuk itikadıyla İslam’ı yargılıyorlar. Çünkü bu sosyal teori itikadında hakikat yok, hakikat diye bilinen bir çok şey var. Oysa İslam tek hakikate inançtır. Çoğulluğu ise bu hakikatin prizmadaki farklı yansımalarıdır. Ya da insan ve grupların bu hakikati kendi konum ve muhabbetleriyle yorumlamasıdır. İslam düşüncesinde Hanefilik, Malikilik, Şiilik, Sünnilik, Nakşilik, Kadirilik gibi onlarca yorum var. Ancak hiç birisi bir din değil. Hepsi de İslam’dan anladıklarıyla insanlara anlattıklarını ve temsil ettiklerini söylerler. İbn Haldun gibi bir deha bile yazısının sonunda “En iyisini Allah bilir” diyor.
Yeni nesil müsteşrikler, post-modernlik itikadıyla İslam’ı çoğulculukla okurken, modernliğin itikadıyla da neden İslam tek değil diye yargılıyorlar. Hatta kiliseyi başarı diye bize yutturmaya çalışıyorlar. Modernliğin tekçi ve mutlakçı ruhunu arıyorlar. Çünkü bu zevzek post-modern müritler, temelde batının çamur itikatlarına saplanarak kendilerince İslam’ı hizaya çekiyorlar.
Çarpılan, bozulan, parçalanan İslam değil. İslam’a bakan bu bilinçler. Mürit müsteşriklerin bilinci, ideolojilerle çarpılmış. Batılı ideolojilerle çarpılmış. Bu çarpılmış bilinçlerle İslam’a ve Müslümanlara bakınca İslam yanlış görülüyor. Bu görüşte Nakşibendilik “devletin kullandığı bir tarikat ve Ak Parti de faşist İslamcı” oluyor. Bilinç hastalığıdır bu. İdeolojiye tutularak hastalanan bir bilinç. Bilinç yabancılaşmasıdır bu. Kendi itikadından kaçarak firarileşen itikatların bilinci. Yaralı bilinçtir bu. Dizi dizi ideolojilerle harmonisini kaybeden bir bilinç. Bu bilinçlerde bir çok yalan, zekice bilimsellik, sosyoloji ve antropoloji diliyle ifade edilir. Örneğin “II. Mahmut Nakşibendiliği hiç istemedi” gibi yalanlara sığınılır. Oysa II. Mahmud İstanbul’daki Nakşi şeyhini kendisine Şeyhülislam yapan biridir.
Bu ülkede bir dönem firari ve sürgün bilinçler vardı. Ülkesinden kaçan ve kültürüne yabancılaşan aydınlar bilinci. Başka dünyaya sığınan ve kurtuluşu orada bulan aydınlar. Şimdi sadece kaçmakla kalmıyorlar. Aynı zamanda kaçtıkları yerin gönüllü entelektüel misyonerliğine soyunuyorlar. Post-modern itikadın, hermenötik itikadın ve psikanalist itikadın vaazlarıyla İslam’ı taşlıyorlar. Modernliğin İslam toplumlarında yükselen batınileri bunlar. Dün bu batınilere karşı İslam itikadının birliğini, temizliğini ve hakikatini haykıranlar vardı. Yine olacak. Mürit müsteşriklerin batıni tezleri, yabancılaşarak çarpılan bilinçlerinin hezeyanları. Bu hezeyanlar elbette İslam’ın temiz ruhu karşısında bitmeye ve yalanları yatsıya kadar yanan mum gibi solmaya mahkum. Biz Müslümanlara düşen de sağlam itikadımızla, berrak bilincimizle, ilim ve teorilerimizle onlara karşı mücahede etmektir. İslam’ın entelektüel cehdi içinde olmaktır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.