FETÖ yapısını doğru tanımlamak: Cemaatten darbeciliğe

04:0015/01/2020, Çarşamba
G: 15/01/2020, Çarşamba
Ergün Yıldırım

Ak Parti ve Cemaat adıyla bir kitap yazdım. 2011 yılında yayınlandı. Dönemin havasında yazılmış, Gülen yapısını zahiri boyutuyla ele almış bir çalışma. Daha çok toplumda durarak ve toplum için taşıdığı anlama odaklanarak popüler akademik bir tarzda yazdığım bir kitap. Bu kitapta Gülen yapısını cemaat ve sivil toplum çalışması olarak görüyorum( Ama hiçbir zaman Hocaefendi gibi bir ifade de kullanmıyorum ve hiçbir zamanda kullanmadım!). Ayrıca aynı kitapta cemaatin şirketleşmesi ve politikleşmesi

Ak Parti ve Cemaat adıyla bir kitap yazdım. 2011 yılında yayınlandı. Dönemin havasında yazılmış, Gülen yapısını zahiri boyutuyla ele almış bir çalışma. Daha çok toplumda durarak ve toplum için taşıdığı anlama odaklanarak popüler akademik bir tarzda yazdığım bir kitap. Bu kitapta Gülen yapısını cemaat ve sivil toplum çalışması olarak görüyorum( Ama hiçbir zaman Hocaefendi gibi bir ifade de kullanmıyorum ve hiçbir zamanda kullanmadım!). Ayrıca aynı kitapta cemaatin şirketleşmesi ve politikleşmesi durumunda da büyük bir çürüme yaşayacağını söylüyorum( sayfa 127). Bir akademisyen olarak ne istihbaratla ne de devletin örtük yönleriyle işim oldu. Sosyolog olarak zahiri, nesnel ve fenomen olan ne ise onu yazdım. 2013 yılında yapının mahrem( ki bu kavramı ilk kullananlardan biriyim) boyutları ortaya çıkmaya başladı. Meşru iktidara karşı zehirli propagandaları, cunta girişimleri ve devlet içindeki paralel yapılanmaları…Bunları görünce Yeni şafak gazetesinde, toplumda bu kadar etkili olan ve yaygınlık kazanan bir yapıyı sosyolojik olarak analiz etmeye devam ettim. Sonra da bu yazıları yeni araştırmalarla geliştirerek Öznenin Ölümü adıyla yayınladım.
Şu kanaate vardım, Gülen yapısı devletin de desteği ile önce cemaat olarak yapılanıyor ve daha sonra teröre dönüyor. Hala da bu düşünceyi savunuyorum
.

Gülen yapısı, 1999 yılında dönemin 28 Şubat ekibinin gölgesinde FETÖ olarak tanımlanmıştı. Sol kemalizm, sağ siyaset ile beraber güçlenen bu yapının her zaman üzerine gitti. Ancak 28 Şubatta da önce yararlandı ve sonra da yok etmeye yöneldi. Sol Kemalizm, anti-Amerikan ve Avrasyacı bir siyaset içinde konumlanıyor. Devleti sert seküler bir bağlamda dizayn etmek istiyor. Gülen yapısı da buna tehdit görülüyordu. Sağ siyaset ise her zaman Gülen’in yanında yer aldı. Milli Görüş ve İslamcılar yükselmeye başladığı tarihi zamanlarda( 1990), Gülen de büyük camilerde konuştu, İslamcıları en sert biçimde eleştirdi, başörtüsü yasağını bile onayladı. Demirel, Çiller, Özal başta olmak üzere bütün merkez sağ siyasetçilerle beraber boy boy resim verdi. Yurtdışı çalışmaları için destekte bulundular.

Dün Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan bir belge Bekir Berk ve Gülen’in Nurcular içinde istihbaratçı olarak göreve yaptığı açıklanıyor. Bu belge bile tek başına Gülen’in bir devlet projesi olduğunu göstermeye yetiyor.
Devlet ile 2013 yılında çatışmaya girip İsrail ve ABD’ye taraftar olunca devlet de çok haklı olarak onu tasfiye etti. Tasfiyeyi kabullenemeyince darbe yapmaya kalkıştı.

Her zaman söyledim: Sosyoloji veçhesiyle baktığımızda topluma zahiri yüzüyle cemaat olan bir yapı vardı. Sohbetleri, dini eğitimleri, yurtları vs ile toplumun belli taleplerine karşılık geliyordu. O nedenle yüzbinlerce insan çocukları güvenli bir ortamda kalsınlar, dinlerini öğrensinler diye bunlara teslim etti. Özellikle 28 Şubatın İslamcıları ve milli görüşü tasfiyesi ile ortaya çıkan boşluğu onlar doldurdu. Hatta bir çok İslamcı ve Milli Görüşçü çocuklarını onların okullarına gönderdi. Şimdi kalkıp komplo teorileriyle yorumlamanın manası yok! Gerçekliği çarpıtmanın da…Cemaat formunda yapılanan bir teşkilat ve daha sonra da darbe yapacak kadar gözü dönmüş bir yapı var…Buna karşı mücadele ederken bütün geçmişi FETÖ diye okursak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlarını, Başbakanları, bakanları ve müsteşarları da yargılamamız gerekir. Zaten sol kemalizmin de istediği bu. Bütün sağı, dindarları ve İslamcıları devletten tasfiye etmek istiyorlar. FETÖ’nün siyasi ayağı derken de bunun peşindeler.

Gülen yapısı toplumu neden bu kadar etkiledi, neden devlet içinde bu kadar güçlendi, toplumun hangi taleplerine karşılık geliyordu, biz bu talepleri daha adil bir biçimde nasıl karşılayabiliriz, devlet ve din ilişkilerini nasıl dizayn edelim ki FETÖ tarzı yapılar ortaya çıkmasın…Artık Türkiye’nin sosyal bilimcileri bu sorular üzerinde düşünmeli. Onlarca sosyoloji, siyaset bilimi, ilahiyat araştırması yapılmalı. Devlet içinde ve toplumda bu tür yapıların yeniden yükselmemesi için yeni yollar bulmalıyız.
Eğer FETÖ ötekileştirme, linç etme, makam edinme yarışlarında bir damgalama ve siyasal rekabette bir sopa olarak kullanılmaya devam ederse akılsal bir çözüme ulaşamayız. Yeni FETÖ’ler de doğmaya devam eder.
#Fetullah Gülen
#FETÖ
#Türkiye
#ABD