Beşiktaş, haftalar sonra kendisine nefes aldıracak bir galibiyet aldı. Sahada işlerin kötü gittiği, yönetimin transfer sürecinde sıkıştığı bir dönemde günü kurtaracak bir galibiyet oldu. Bu galibiyet içerisinde en kıymetli olan şey ise genç oyuncu Semih Kılıçsoy’un maçı adeta tek başına kazandırmasıydı. Üretmekte ve organize olmakta zorlanan Beşiktaş’ta adeta yokluktan 2 gol çıkartan büyük yetenek... Semih ve Semih gibi oyuncuların Türk futbolunda sistemin normal işleyişi içerisinde gün yüzüne çıkması
Beşiktaş, haftalar sonra kendisine nefes aldıracak bir galibiyet aldı. Sahada işlerin kötü gittiği, yönetimin transfer sürecinde sıkıştığı bir dönemde günü kurtaracak bir galibiyet oldu. Bu galibiyet içerisinde en kıymetli olan şey ise genç oyuncu Semih Kılıçsoy’un maçı adeta tek başına kazandırmasıydı. Üretmekte ve organize olmakta zorlanan Beşiktaş’ta adeta yokluktan 2 gol çıkartan büyük yetenek... Semih ve Semih gibi oyuncuların Türk futbolunda sistemin normal işleyişi içerisinde gün yüzüne çıkması mümkün değil. En azından bu kadar iyi fırsatlar verilmesi çok mümkün değil. Kabul edelim ki, Aboubakar başta olmak üzere Beşiktaş sıkıntılı bir sezonun içinden geçmese Semih daha arka plana atılırdı. Gelen fırsatları iyi kullandı ve formayı söktü aldı. Sadece Beşiktaş formasını değil, bu gidişatla milli takım formasını da söküp alacak. Bu saatten sonra Vincenzo Montella’nın Semih Kılıçsoy’u milli takıma çağırması bir lütuf değildir elbet, bir hak ediştir... Futbolun ve teknik adamın adaleti de bunu gerektirir.
Geçenlerde attığı bir golden sonra Semih için Christian Vieri benzetmesi yapmıştım. Yazımın altında başta Agüero olmak üzere 10 farklı golcüye benzetildi Semih. Gerçekten öyle; futbol tarihinde forvet mevkinde iz bırakmış birçok ismi andıran bir tarzı var. İki ayağını iyi kullanmasının yanında yaşıyla ters orantılı olan fizik gücü Semih’i ön plana çıkartıyor. Bunların hepsinin yanında oyun içerisinde sürekli araması, vazgeçmemesi, yıkılmaması büyük özellik. Normalde öyle sert darbeler yiyen bir oyuncu faul beklentisiyle düşer, bekler, yılar... Ama Semih’in futbola ve oynamaya olan tutkusu çok ön planda. Bu yönüyle de Avrupa’dan birçok kulübün radarına girecek. Zaten Feyyaz Uçar da maçın ardından “Onu tutabileceğimizi zannetmiyorum” dedi. Bazen bunu anlamak için futbol uleması olmanıza gerek yoktur. Bazı bünyeler bazı liglere sığmaz... Semih için de yol açık, rota belli. Beşiktaşlılar, neredeyse hiçbir şeyin iyi gitmediği simsiyah bir sezonda, takımın peşinden tutkuyla gitmek için bembeyaz bir sebep buldu. Düşünün ki, sırf 18 yaşındaki bir genci izlemek için maçlara giden var. Kadrolar açıkladığında gözler direkt Semih Kılıçsoy’u arıyor.
Tabi bunca övgünün arasında tarihin, böyle yıldız adaylarının kötü biten serüvenleriyle dolu olduğunu da unutmayalım. O yüzden burada iş sadece Semih’te bitmiyor. Teknik heyet, kulüp yönetimi, ailesi, çevresi, menajerler vs. vs. liste böyle uzar gider. Büyük yıldız olmanın yolu sadece yetenekten geçmiyor. Bu yeteneği nasıl yönlendirdiğin ve kullandığın da belirleyici oluyor. Soğukkanlı, ayakları yere sağlam basan, duygularından arınmış ve kendinden emin bir şekilde hedefe kilitlenmiş bir golcü var karşımızda. Umarım; hikayesi çok büyüyüp, dünya klasikleri arasına giren bir romana dönüşür.