Süper Lig’in ilk 4 haftası geride kaldı ve Milli araya girildi. Futbolcuların kulüp takımlarında yaptıkları 50 civarı maç sayısına bir de Uluslar Ligi ile birlikte Milli maç sayıları eklendi. Gerçekten de bu iş çığırından çıkıyor. 36 lig maçının yanı sıra 8 tane ilk evre Avrupa maçı... Bir de buna ön elemeleri eklerseniz, rakam büyüyor. TFF, bu sezon Ziraat Türkiye Kupası’nı da grup aşaması olarak oynatacak. Yani bu yoğunluk içerisinde tek eleme sistemi ile devam etmek herkesin işine gelecekken, bir de orada çokça maç oynanacak. İşte bunca şeyin üzerine bir de araya sıkça giren Milli maçlar...
Bu kadar maç sayısı iyi bir şey değil. FIFA’nın UEFA’nın tamamen para temelli bu politikası bu oyunu sıradanlaştırdığı gibi, futbolcuları da adeta normal insanlıktan çıkartıyor. Rekabeti adil ve mümkün olduğunca eşit hale getirmek için, işi sadeleştirmek ve maç sayısını mümkün olduğu kadar azaltmak lazım. Aksi takdirde, para harcama problemi olmayan kulüplerin derin, kalabalık ve üst düzey kadroları ile ortalama takımların uzun vadede rekabet etme şansı kalmıyor. UEFA’ya bağlı yaklaşık 600 kulübün 590 tanesi, diğer 10 tanesinin Nisan-Mayıs aylarında yarı finaller ve finaller oynaması için sonbahar ve kış aylarında figüranlık yapmak zorunda kalıyor.
Beşiktaş, yeni sezona hem Süper Kupa’da hem Avrupa Ligi’nde hem de Süper Lig’de çok sükseli başladı. Huzur ve oyun olarak rakiplerinin önünde olan siyah-beyazlılarda öne çıkan isimler Rafa Silva, Immobile ve Gedson oldu. Bu isimlere çok bağlı olan Beşiktaş, yukarıda saydığım gerekçeleri de düşünerek, kalan süreçte kadrosuna üst düzey birkaç takviye daha yapması gerekiyor. 3 günde bir maç trafiğine girildiğinde en az 18 adamınızın gözü kapalı ilk 11 oynuyor hale gelmesi lazım. Bunu neden vurguluyorum; Beşiktaş’ın bu sezon çetin bir yarış vereceği rakiplerinin kadro derinliklerine bakmanız yeterlidir... Transferde iyi işler çıkaran yönetim, kendi oluşturduğu bu güzel havanın sürmesi için kadroda boşluk bırakmaması gerekiyor...
