Ankara'da
tarafından “
Insight Turkey Enerji Güvenliği Paneli” düzenlendi. Sabah gazetesinden Okan Müderrisoğlu ve İstanbul
Medipol Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mert Bilgin'in katıldığı ve benim de konuşmacı olarak bulunduğum panelde ana konu,
Rusya'nın Suriye müdahalesi sonrasında enerji denkleminin nasıl şekilleneceğiydi
.
Siyasi gündemin seçime kilitlendiği bu zamanda enerjinin konuşulması, Türkiye'nin enerji politikalarının gündemin arka sıralarına yerleşmemesi adına önemli.
, enerjide bugünden atılacak adımlar,
ülkenin gelecekte siyasi ve ekonomik gücünü belirleyecek
. Bu yüzden enerji konusunu yalnızca bugünün meselesi olarak değerlendiremeyiz.
FIRSATLAR VE RİSKLER KÖPRÜSÜ
Ancak enerji, hem enerjiye sahip olan ülkeler hem de enerjiye ihtiyaç duyan ülkeler açısından fırsatlar ve risklerin kol kola olduğu bir alan. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin, ekonomik büyüme sürecini pozitif seyirde devam ettirmek için enerji talebi artarken,
Rusya, İran, Irak ve Azerbaycan gibi enerji kaynakları açısından zengin olan ülkeler
de enerjiden sağladıkları gelirlerin sürekliliğini garanti altına almak istiyorlar.
Doğal olarak, ülkeler arasındaki siyasi fikir ayrılıkları ülkelerin ekonomik işbirliğine, hele de söz konusu enerji olunca çok fazla yansımıyor. Ancak, Rusya'nın sahip olduğu enerji gücüne fazlasıyla güvenerek
Ukrayna ve Suriye'de attığı adımlar, enerji anlaşmalarının üzerine siyasi hesapların gölgesini düşürdü.
Son günlerde de, Rusya'nın Suriye'de Esed rejimine verdiği desteğin, Türkiye'nin hava sahasını ihlal etmesinin, hatta
Esed'in Rusya'ya davet edilmesinin
enerjide sorun çıkarıp çıkarmayacağı konuşulmaya başlandı.
Anlaşılan o ki, Rusya'nın Suriye'ye müdahil olma, hatta orada aktör olma isteği devam edecek.
Yani Rusya, zaten sahip olduğu enerji havzasını Suriye'de üstünlük kurarak burada da genişletmeye çalışacak.
Diğer yandan, Türkiye geçmişte, Rusya'yla yürüttüğü başta enerji olmak üzere ekonomik ilişkilerine, konjonktürel sorunların yön vermesine izin vermedi. Yalnız, Rusya'nın cesareti ve hırsı bu kez daha fazla. Bu yüzden,
geçmiş dönemlerdekinden daha farklı bir sorunla karşılaşabilir Türkiye.
Panelde özellikle vurgulanan başlıklardan birisiydi bu:
Rusya'nın Suriye ve son aşamada
Doğu Akdeniz'de sağlamak istediği enerji hakimiyeti karşısında Türkiye'nin nasıl bir politika izleyeceği.
Dolayısıyla, riskleri yönetmeye çalışırken fırsatların kaçırılması, yakın dönemde küresel enerji denkleminin önemli
bir değişkeni olabilecek Türkiye'yi denklemden uzaklaştırabilir.
BU COĞRAFYANIN MALİYETİ YÜKSEK
Biliyoruz ki, Türkiye'nin de içinde bulunduğu ve her ülkenin kendine göre bir ajanda belirlediği bu coğrafyanın maliyetini ülke olarak fazlasıyla yüklendik.
Suriye'deki Esed zulmünden kaçan insanlara “
” politikası uygulayarak hem maddi hem de manevi olarak bir bedel ödedi.
Diğer yandan, bu coğrafyada siyasi ve ekonomik güç savaşının devam edeceği de açık. Bu güç savaşının hangi ülke
lehine gelişeceği, enerji denkleminde hangi ülkenin vazgeçilmez olacağıyla birebir ilgili
. Bu yüzden Türkiye'nin bu dönemde enerjide nasıl pozisyon alacağı önemli.
Dolayısıyla konjontürel şartların iyi yönetilmesi, son noktada
Türkiye'nin enerji alanında eksikliklerini tamamlaması
için zaman kazandırırken,
aynı zamanda da bugünden şekillenen enerji denkleminde Türkiye'nin yerini sağlamlaştıracak
.
Bu yüzden, TANAP gibi büyük bir enerji projesinde başlıca aktörlerden biri olan, nükleer santrale ilk kez bu kadar yakınlaşan, Enerji Borsası'nı kuran, İran ve Türkmenistan'ın Güney Gaz Koridoru'na dahil olma çabasıyla adım adım
enerji merkezi olma yolunda ilerleyen Türkiye, enerji politikalarındaki kararlılığını devam ettirmelidir.
Aksi takdirde, Türkiye'nin yürüttüğü enerji politikalarında konjonktürel bir değişim, yakın bir gelecekte daha büyük riskleri beraberinde getirebilir.