Gıda güvenliği ve sürdürülebilirlik konusunun dünyanın gündeminde olduğu bir dönemdeyiz.İLKE vakfı tarafından açıklanan “Sürdürülebilirlik ve Gıda Güvenliği:Türkiye ve İİT Üye Ülkelerinin Karşılaştırmalı Analizi” raporu Erdoğan Burak Ezeroğlu tarafındanhazırlanmış önemli bir rapor.Kovid-19 salgını ile beraber birçok alanda sürdürülebilirliğin gündemde olması nedeniyle özellikle gıda güvenliğinin sürdürülebilirliği tüm dünyada veözellikle yoksul ülkeler için önemli bir tehdit haline gelmişdurumda.Bu
Gıda güvenliği ve sürdürülebilirlik konusunun dünyanın gündeminde olduğu bir dönemdeyiz.
İLKE vakfı t
arafından açıklanan “Sürdürülebilirlik ve Gıda Güvenliği:Türkiye ve İİT Üye Ülkelerinin Karşılaştırmalı Analizi” raporu Erdoğan Burak Ezeroğlu tarafından
hazırlanmış önemli bir rapor.
Kovid-19 salgını ile beraber birçok alanda sürdürülebilirliğin gündemde olması nedeniyle özellikle gıda güvenliğinin sürdürülebilirliği tüm dünyada ve
özellikle yoksul ülkeler için önemli bir tehdit haline gelmiş
durumda.
Bu kapsamda Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü öncülüğünde hazırlanan Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Raporu’na göre
özellikle Kovid-19 salgının da etkisiyle
“2020 yılında dünya üzerinde 2 milyar 300 milyondan fazla insanın günlük hayatını sürdürülebilecek asgari besin miktarını karşılayamadığı, yaklaşık 928 milyon kişinin şiddetli gıda güvensizliği yaşadığı, ortalama 768 milyon kişinin ise açlıkla yüzleştiği tahmin edilmektedir."
Tahmin edilen bu rakamlar gerçekten gıda güvenliği
ve beslenme açısından çok ciddi bir durumu bize arz ediyor.
Bilindiği üzere, Birleşmiş Milletler
2015 yılında, 2030’a kadar 3 önemli amaç olan
aşırı yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlik ve adaletsizlik ile mücadele ve iklim değişikliğini
düzeltme hedeflerini ortaya koymuştur. Tüm bu başlıkları gerçekleştirmek için de 17 küresel amaç hedeflemişti.
Özellikle açlığı ve yoksulluğu sona erdirme
tüm yoksul ülkeler için bir umut olmuştu. Ancak BM tarafından açıklanan açlığı bitirme
çabalarındaki kazanımların birçoğundan
son dönemde uzaklaşıldığı görülüyor.
Özellikle 2019 yılının sonunda Çin’de başlayan ve 2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınının yarattığı kriz ortamı, ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar, çatışmalar, güvensizlik, aşırı hava olayları, tedarik sorunları ve iklim değişikliği
gibi nedenlerle bu amaçlarda gerilemeler oldu. İlke vakfı raporunda da bu durum açık bir şekilde ifade edilmektedir.
İlke Vakfı tarafından açıklanan rapora göre de
“BM’nin yaptığı projeksiyonlara göre 2030 yılında yaklaşık 660 milyon insan açlık çekmeye devam edecektir.’’
Diğer yandan, toplam sera gazı emisyonlarının üçte birinin gıda sistemlerinden kaynaklanması nedeniyle iklim değişikliğiyle mücadele için
neden olduğu sera gazının azaltılması yönünde adımlar atılmasının, gıda israfının azaltılmasının ve bitkisel beslenmenin tercih edilmesinin gıdada
sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşılması bakımından önemli
olduğu raporda özellikle vurgulanmaktadır.
Bu raporda ayrıca Türkiye’nin sürdürülebilir bir şekilde gıda güvenliğini sağlamasına katkıda bulunacak önemli politika önerileri de sunulmaktadır.
Gıda ürünlerinde
fiyat istikrarının sağlanması ve yüksek
enflasyonla mücadele edilmesi.
Gıda israfını üretim ve tüketim seviyesinde asgariye
indirecek tedbirlerin alınması.
İklim değişikliğiyle mücadele, uyum ve Ar-Ge
çalışmalarının gerçekleştirilmesi.
Kuraklığa ve su stresine yönelik eylemler, sulama sistemlerinin modernize edilmesi, kuraklığa dayanıklı tohumlar üzerine Ar-Ge
yapılması.
Tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasını önleme
ve erozyonla mücadelenin hayata geçirilmesi öne çıkan önemli politika önerileri olmuş.
Dolayısıyla, yeni dönemde gıda güvenliği ve sürdürülebilirliğine daha çok önem vermemiz gerekiyor.