Ekonomik kalkınma ve eğitim arasında güçlü bir ilişki mevcuttur. Eğitim ile insanların yaşam seviyesi, ekonominin rekabet gücü, ülkenin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYH), kişi başı millî geliri ve daha bir çok ekonomik ve sosyal göstergede olumlu değişim gerçekleşmektedir. Eğitim ve kalkınma arasındaki bu güçlü ilişkinin yönü bazı ülkelerde eğitimden kalkınmaya olurken bazı ülkelerde kalkınmadan eğitime olmaktadır. Eğitimden kalkınmaya doğru ilişkinin gerçekleşmesi demek eğitime her yıl yüksek
Ekonomik kalkınma ve eğitim arasında güçlü bir ilişki mevcuttur.
Eğitim ile insanların yaşam seviyesi, ekonominin rekabet gücü, ülkenin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (GSYH), kişi başı millî geliri ve daha bir çok ekonomik ve sosyal göstergede olumlu değişim gerçekleşmektedir.
Eğitim ve kalkınma arasındaki bu güçlü ilişkinin yönü bazı ülkelerde eğitimden kalkınmaya olurken bazı ülkelerde kalkınmadan eğitime olmaktadır.
Düşük ya da orta gelirli ülkelerde geçerli bir durumdur.
Yani eğitime ne kadar fazla kaynak aktarılıyorsa kalkınmaya o kadar katkı yapacaktır.
Bu döngünün çalışması, ülke ekonomisinin yüksek gelirli ülke grubuna girmesini hızlandıracağı açıktır.
Bugün zengin olan bir çok ülkenin kalkınma hikayesinde bunu görebiliyoruz.
Güney Kore bunun en iyi örneğidir.
Gelişmiş ya da yüksek gelirli ülkeler zaten yüksek GSYH’ye sahip oldukları için, GSYH’den eğitime ayırdıkları kaynak miktarı da yüksek olmaktadır.
Dolayısıyla, yüksek gelirli zengin ülkeler bulundukları gelir grubunda kalmaları ya da sahip oldukları kişi başı geliri korumaları için eğitime ayırdıkları kaynak miktarını devam ettirmek zorundalar.
Eğitime ayrılan kaynağın miktarının artması, kaynakların verimli alanlara aktarılması anlamına gelecektir.
Bu sayede yetişen nitelikli işgücü ile üretilen ürünlerin teknolojik seviyesi, ihracat, GSYH ve kişi başı gelir artacaktır.