19. yüzyılda kömürün, 20. yüzyılda petrolün ve 21. yüzyılda da doğalgazın öne çıktığı bir dönem yaşandı. Her ne kadar bu dönemde yenilenebilir enerjinin kullanımı giderek artsa da, doğalgaz evde kullanımı, elektrik üretiminde kullanımı ve doğrudan sanayide kullanımı nedeniyle halen ana enerji kaynaklarından birisidir. Bununla beraber, doğalgaz her ne kadar fosil yakıt olsa da temiz olması ve birçok ülkede yaygın kullanımı nedeniyle hem doğalgazı tüketen hem de doğalgaz kaynaklarına sahip olan ülkeler
19. yüzyılda kömürün, 20. yüzyılda petrolün ve 21. yüzyılda da doğalgazın öne çıktığı bir dönem yaşandı. Her ne kadar bu dönemde yenilenebilir enerjinin kullanımı giderek artsa da, doğalgaz evde kullanımı, elektrik üretiminde kullanımı ve doğrudan sanayide kullanımı nedeniyle halen ana enerji kaynaklarından birisidir.
Bununla beraber, doğalgaz her ne kadar fosil yakıt olsa da temiz olması ve birçok ülkede yaygın kullanımı nedeniyle hem doğalgazı tüketen hem de doğalgaz kaynaklarına sahip olan ülkeler açısından birçok yönüyle stratejik bir enerji kaynağıdır.
Doğalgaz kaynaklarına sahip olan ülkelerin ekonomik, siyasi ve uluslararası diplomasi açısından avantajlı konumda oldukları açıktır. Dünyada en fazla doğalgaz rezervlerine sahip ülkelere bakıldığında ilk üç sırayı Rusya, İran ve Katar almaktadır.
Doğalgazda en fazla rezerve sahip olan bu üç ülkeyi Türkmenistan, ABD, Suudi Arabistan, BAE, Nijerya, Venezuela ve Cezayir izlemektedir.
Rusya’nın doğalgazda bu üstünlüğü özellikle de Ukrayna’yı işgali ile başlayan dönemde enerji fiyatları üzerinde ve Rusya’ya bağımlı olan birçok Avrupa ülkesinde sebep olduğu enerji arz güvenliği tehdidinde görüldü.
Bu nedenle, enerjide ve başta da doğalgazda tek ülkeye bağımlılığın azaltılması, ülke çeşitliliğin sağlanması ve hatta bu bağımlılığın farklı enerji kaynaklarıyla sonlandırılması ekonomik ve siyasi açıdan vazgeçilmez hedef olmalıdır.
Türkiye bulunduğu bölgede dünyada en fazla doğalgaz enerji kaynaklarına sahip olan ülkelere yakın hatta bu ülkelerden birisi olan İran’a sınırı olan bir bölgede bulunmaktadır.
Yani, Türkiye’nin her ne kadar doğalgazda yüksek oranda dışarıya bağımlı olsa da doğalgaz kaynaklarına sahip olan ülkelere yakınlığı ve en fazla doğalgaz tüketen ülkeler ile en fazla doğalgaz üreten ülkeler arasındaki merkezi konumu nedeniyle önemli bir avantaja sahip olduğu açıktır.
Ayrıca, Türkiye’nin doğalgaz kaynaklarına sahip olan ve doğalgazı tüketen ülkeler arasında yer alan merkez ülke konumu sayesinde birçok ülkenin de gelecekte enerji arz güvenliğini sağlayacak potansiyeli de bulunmaktadır.
Türkiye bu merkezi konumunu güçlendirmek için hayata geçirdiği TANAP ve TürkAkım gibi uluslararası projeler ile sahip olduğu coğrafi konumunu avantaja çevirdiği gibi enerjide vazgeçilmez olan konumunu daha da güçlendirmektedir.
Bu durum da, Türkiye’yi bölgede enerji denkleminde stratejik bir oyuncu haline getirmektedir.
Karadeniz’de keşfettiği ve kullanıma alacağı doğalgaz sayesinde, Türkiye artık hem en fazla doğalgaz tüketen ülkeler ile en fazla doğalgaz üreten ülkeler arasındaki merkezi konumunda olacak hem de artık bağımlılığını düşüren üretici konumuna kavuşacaktır.
Türkiye’nin, bu konumu sayesinde bölgede kurulacak yeni enerji denkleminde olduğu gibi bölge ülkeleri arasında geliştireceği siyasi ve ekonomik ilişkileri açısından da önemli bir aktör olacağı açıktır.
Bu da enerjide yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır.