1952 yılında Tokat'ta doğdu. İlk ve orta tahsilini memleketinde tamamladı. İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Yeni İstanbul, Tercüman, Hürriyet, Günaydın gazetelerinde çeşitli görevlerde bulundu. Biyografi araştırmaları ve çeşitli makaleleri Meşale, İnanç, Milli Kültür, Türk Edebiyatı, Kültür Dünyası gibi dergilerde yayımlandı. Tarih ve Düşünce dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Bu dergide neşrettiği “Kırkambar" ve “Ayaklı Kütüphaneler” başlığı altındaki yazılarıyla dikkat çekti. Yazarın, Osmanlı Tarihi, Şark Klasikleri ve biyografi sahasındaki çalışmaları devam etmektedir. Aynı zamanda dernek ve vakıflarda Osmanlıca dersleri ve kültür sohbetleri vererek bilgilerini gelecek nesillere aktarmaktadır.
Büyük şairimiz Mehmed Akif Ersoy’un aziz dostları arasında musıki erbabının da bulunduğunu bu konuyla ilgilenen herkes biliyor. Birkaç isim vermek gerekirse Neyzen Tevfik, Şerif Muhiddin Targan, Hafız Sami, Bursalı Hafız Emin Efendi, Hafız Kemal gibi musıkişinasları örnek gösterebiliriz. Akif hakkında en değerli eserleri kaleme alan Eşref Edip Fergan ve Mithat Cemal Kuntay şairimizin bu yönünü; musıkiye olan vukufiyetini bütün ayrıntılarıyla dile getiriyorlar. Mehmed Akif Bey’in musıkiyle esaslı teması Neyzen Tevfik’le başlıyor. 1897 yılı boyunca Fatih’teki Şekerci Hanı’na gidip ney derslerinin yanı sıra nota da öğreniyor. Mithat Cemal Kuntay’ın ifadesine göre, 28 zamanlı devr-i kebir usulünü bile vurmayı öğreniyor. Zaman zaman nısfiye de üfleyen şairimiz, neyzenlikte daha fazla ilerleyemediği için üzüntüsünü aziz dostu Şerif Muhiddin Targan’a, “Aziz Dede olacak değilim ya! Ancak çalışsaydım bugün kendimi bir köşede avuturdum” sözleriyle dile getiriyor.
Tam bir karakter abidesi olan İstiklal Marşı şairimiz ciddiyetinin ve titizliğinin yanı sıra mizahtan da çok hoşlanıyor. Ayrıca dinlemesini bilenlerden olduğu için, dinlemesini bilmeyenleri de -nerede ve ne zaman olursa olsun- hırpalamaktan geri kalmıyor. Eşref Edip anlatıyor: Boğaziçi’nde Yeniköy’de, dostlarından Emniyet Sandığı emeklisi Selahaddin Bey adlı bir zatın yalısında musıki ziyafeti çekiliyor. Akif de davetliler arasındadır. Orada bulunan imam efendinin faslın en canlı eserleri okunurken uyumaya başladığını görüyor. Onun bu vaziyetine canı sıkılan Akif, sofradaki soyulmuş salatalıklardan iki parça alıp uyumakta olan imamın eline koyuyor. Daha da komik olanı şu ki, uyanan ve gözlerini açtığında iki elinde soyulmuş taze salatalıkları gören imam efendi, hiçbir şey olmamış gibi iştahla yemeye başlıyor. Vay, Akif’in başına gelenlere…
Şimdi gelelim, ünlü musıkişinaslarımızdan Sadi Işılay’ın Mehmed Akif’le olan hatırasına… Bilinen bir gerçektir ki, her sanatkârın en fazla arzuladığı şey takdir edilmesidir. Ne yüksek miktarda para, ne de şatafatlı unvanlar, hiçbir sanatkârı samimiyetle söylenmiş, bir-iki cümle kadar memnun edemez. Bu bakımdan uzun yıllar sanatla uğraşan kimselerin en unutamadıkları ve zevk duyarak hatırladıkları anlar, en ziyade alkışlandıkları zamanlardır. Bu mutluluğa erenlerden biri de Sadi Işılay merhumdur. Şöyle ki:
Sadi Işılay henüz 20 yaşındadır. Tekkeler daha kapanmamıştı. Bir gün Üsküdar’da Toygar Tepesi’ndeki Rufai Tekkesi’nin şeyhi Hazım Efendi’nin vefatı dolayısıyla ruhuna kırk mevlidi şerif okunacaktı. Bu zat-ı muhterem çok kıymetli bir kimse olduğu için herkes tarafından sevilip sayılıyordu. Devrin bazı edipleri ve sanatkârları da işte bu dini merasime davet edilmişti. Bunların arasında, Abdülhak Hamid, Mehmed Akif, Celal Sahir, Ziya Gökalp de vardı. Sadi Işılay da Şeyh Efendi’nin torununa keman dersi verdiği için orada bulunmaktadır. Mevlidi o devrin namlı bülbülleri olan Hafız Kemal, Hafız Burhan, Aksaray Valide Camii müezzini Cemal Efendi ve benzeri birçok güzel sesler; ilahiler, tevşihler okudular. Dini merasim bitince yukarıya, şeyhin odasına çıkıldı. Yüksek bir yerde olan tekkeden Boğaz, bütün ihtişamıyla görülüyordu. Kahveler içilirken tanyeri ağarmak üzereydi. Orada bulunanlardan bazıları, “Dini merasim bitti. Aramızda Sadi de var. Şimdi onun bir keman taksimini dinlesek ne kadar iyi olur!” diyorlar ve talebesinin kemanını getiriyorlar. Bu umumi isteğe ilgisiz kalamayan Sadi Işılay, taksime başlıyor. Biraz sonra dinleyenlerin gözlerinden birer katre yaş döküldüğünü görüyor. Bu durum Sadi Işılay’a daha fazla ilham veriyor ve kendisi de ağlamaya başlıyor. Nihayet taksimi böyle hazin bir manzarayla bitiriyor. Tam bu sırada Mehmed Akif, sigara paketinin arkasına, hemen o anda aklına gelen şu kıt’ayı yazıp Işılay’a veriyor:
Bütün eşya, Hüdâ’yı zikreden bir sırr-ı hikmettir
Kemanın bi-gümân, Allahü Ekber’den ibarettir.
Hulusûmla seni tes’îd edersem çok mudur Sa’dî,
Tecelli eyleyen kudret elinde başka hâlettir.
Büyük bir mutluluk yaşayan Sadi Işılay, hayatımda işittiğim en güzel takdir cümlesi budur diyerek, üzerinde kıt’anın yazılı olduğu sigara paketini Akif’e imzalatıyor ve ömür boyu saklıyor.
Tekkedeki bu güzel toplantıdan hemen sonra, Akif’in ona böyle bir kıt’a yazması, sanat çevrelerinde günün konusu haline geliyor. Bir gün Sadi Işılay, o sırada yetmiş beş yaşında bulunan meşhur şaire ve bestekâr Leyla Hanım’ı evinde ziyaret ediyor. Leyla Hanım, söz arasında “Sadi, Akif Bey sana bir kıt’a yazmış. Okusan da dinlesek” diyor. Işılay, kıt’ayı okuyor. Bunun üzerine Leyla Hanım, “Akif Bey çok güzel söylemiş. Ama bizim de, senin hakkında düşüncelerimizi dile getiren bir kıt’amız var. Acaba onu biliyor uydun?” diyerek aşağıdaki kıt’ayı okuyor:
Sâz-ı sînem ile ben nağmeler îcad edeyim
Beni al sevdiğim âğuşâ, kemânın yerine
Bir zemin bulmuş olurdum dil-i dîdende senin
Girmiş olsaydım eğer râz-ı nihânın yerine.
Mehmed Akif’e, Sadi Işılay’a, Leyla Hanım’a rahmet temennisiyle…
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.