Merkez Efendi ve mesir mâcunu

04:0016/06/2024, Pazar
G: 16/06/2024, Pazar
Dursun Gürlek

Önce 11 Haziran 2024 tarihli Hürriyet gazetesinde Hande Fırat imzasıyla yayımlanan şu cümleleri okuyalım: “Bugün gözler CHP Genel Merkezinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in misafiri Cumhurbaşkanı Erdoğan’da. Özgür Özel’in Hürriyet gazetesine yaptığı özel açıklamaları Turan Yılmaz’ın kaleminden okumuştunuz. Siyasi mesajlarının yanı sıra Özel’in Cumhurbaşkanına görüşmede ne ikram edeceğini de yazmıştık. Özel ‘Kendisine sorarız tabii. Ama burada başka yerde olmayan birkaç şey var; mesir çayı, mor reyhan


Önce 11 Haziran 2024 tarihli Hürriyet gazetesinde Hande Fırat imzasıyla yayımlanan şu cümleleri okuyalım:

“Bugün gözler CHP Genel Merkezinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in misafiri Cumhurbaşkanı Erdoğan’da. Özgür Özel’in Hürriyet gazetesine yaptığı özel açıklamaları Turan Yılmaz’ın kaleminden okumuştunuz. Siyasi mesajlarının yanı sıra Özel’in Cumhurbaşkanına görüşmede ne ikram edeceğini de yazmıştık. Özel ‘Kendisine sorarız tabii. Ama burada başka yerde olmayan birkaç şey var; mesir çayı, mor reyhan çayı, keçiboynuzu çayı gibi’ demişti. Özgür Özel biliyorsunuz Manisalı. Manisa denilince de akla ilk olarak meşhur Mesir Mâcunu geliyor. Özel’in bir de özel planı var. O planı da Hürriyet’e açıkladı:

Mesir büyük bir haksızlığa uğruyor. 487 yıllık bir festival, gelenek. Dünyanın en eski halen devam eden halk ilacı, üstelik hâlâ kullanımda. Hem mistik, hem tarihi bir yanı var.

Dokuz boğa deli deli koşuyor, önünden İspanyollar kaçıyor, bütün dünya orayı izliyor. Bizler böyle mucizevi bir şeyi 500 yıldır 100 bin kişiye saçıyoruz. Manisa’ya gelen

6 Çinli turist izliyor.

Dünyaya mal edemedik. Çin büyükelçisine mesir ikram ettim ve faydalarını anlattım. Büyükelçiye, ‘Sizden sadece 6 turist geliyor, oysa

1,5 milyar kişisiniz’ dedim.

Gelecek sene için kendisini Manisa’ya davet ettim. ‘Bu mâcunu ülkeniz insanlarına anlatmanız lazım’ dedim.”

Çin büyükelçisinin 487 yıllık mesir mâcununun Çin halkına anlatmasını bir yana bırakalım, bu mistik ve tarihi geleneği kendi halkımıza yeteri kadar tanıtamadık. Bari ben bu konuda biraz bilgi vermeye çalışayım.

Mesir Mâcunu deyince tabii ki aklımıza ilk önce Merkez Efendi hazretleri geliyor. İstanbul’da türbesi sık sık ziyaret edilen Musa Muslihiddin Efendi de, Akşemseddin hazretleri gibi hem bir gönül sultanı, hem de hâzık bir hekim idi. Kendi icadı olan Mesir Mâcunu ile Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafize Sultanı tedavi etmişti. Merkez Efendi, Denizli’de dünyaya geldi, bir müddet Manisa’da yaşadı, İstanbul’da vefat etti, Topkapı surlarının dışındaki türbesinde sırlandı.

Değerli belediye başkanlarımızdan Murat Aydın Bey’in Zeytinburnu Belediye Başkanlığı sırasında bu bölgemizde epeyce kültür gezileri yaptırdığım gibi, Merkez Efendi Türbesini de, müdavimlerle ziyaret ettim. Ayrıca hakkında yazılan kitapları ve makaleleri de defalarca okudum. Öyleyse yukarıda verdiğim özet bilgileri biraz daha genişletmeye çalışayım:

Cihan hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman, Manisa’da vefat eden annesi, Hafize Sultan adına Sultan Camii ile birlikte bir tekke, bimarhane, hamam ve imaret inşa ettiriyor. Bu bimarhane (hastahane) ile imarethanenin idaresi için İstanbul’da Şeyh Sünbül Sinan’a müracaat edilmiş ve güzel ahlak sahibi bir zatın Manisa’ya gönderilmesi istenmişti. Sünbül Efendi, böyle hayırlı bir müesseseyi çekip çevirmesi ve hastalara nezaret etmesi için Merkez Efendiyi seçip Manisa’ya gönderdi. Çünkü o aynı zamanda mesleğinde uzman bir hekimdi.

Merkez Efendi’nin böyle bir görevle Manisa’da geçirdiği yıllar ve orada gördüğü hayırlı işler kendi hayatında önemli izler bıraktı. Ayrıca gerek Manisa’da, gerekse çevre kazalarda ve köylerde, hatta bütün yurtta nesilden nesile intikal eden hatıraları ve gelenekleri zamanımıza kadar geldi, hâlâ da devam etmektedir.

Âlim ve fâzıl bir zat olan Merkez Efendi’nin Manisa’da bulunduğu sırada şehir bugünkü yerinde değildi. Biraz daha yukarıda, Spylos Dağı’nın yamacında, tahminen 6 kilometre muhitindeki bir surun içindeydi. Şehir Osmanlıların eline geçtikten sonra bulunduğu mevkide gelişemeyeceği düşünülerek, şimdiki yerine indirilmesi kararlaştırıldı. Bu itibarla şehrin indirilmesi istenilen yerlere imaret ve ek binalar yapılmıştı.

Son derece zeki bir insan olan Merkez Efendi, yukarıda yaşayan halkı aşağı indirmek ve iskân ettirmek için kendine mahsus bir yöntem buldu. İmaretten hayli yiyecek ve içecek vererek fakirlerin ihtiyacını kolaylaştırdı. Ayrıca dışarısıyla ticari bir irtibat kurulması için de ticari bir faaliyette kullanmak maksadıyla mesir denilen ve 41 baharattan meydana gelen bir mâcun hazırlattı. Bu macunun çeşitli hastalıklara şifa olduğunu ilan ettirdi. Böylece her yıl Nevruz’da Sultan Camii’nin kubbesinden attırmak suretiyle civar memleket halkının da Manisa’ya gelmesini temin etmiş oldu. İşte bu mâcunu her sene Mart dokuzunda (22 Mart’ta) Sultan Camii’nin kubbesinden saçıp etraftan gelen halka dağıtma âdeti o zamandan kalmadır.

Yukarıda da belirtildiği üzere, Kanuni Sultan Süleyman’ın validesi Hafize Sultan, Manisa’da bulunduğu sırada hastalanıyor. Kendisine Merkez Efendi tarafından tertip edilen işte bu mesir mâcunu yediriliyor. İyileşen Hafize Sultan, bu macundan halka da yedirilmesini emrediyor.

Bimarhanede hastalar için çeşitli terkiplerde kullanılan bu mâcunun tesirleri gün geçtikçe halk arasında efsaneleşiyor. Yiyenleri o yıl içinde yılan çiyan gibi bir takım haşaratın sokmayacağı inancı yaygınlaşıyor. Eskiden mesirin en kudsi tarafı, baharatın deliler tarafından dövülüp, Sultan İmaretinde kaynatıldıktan sonra Bimarhaneye (hastahaneye) getirilip burada hazırlanmasındadır.


#Aktüel
#Siyaset
#Dursun Gürlek