Bir çok Osmanlı padişahı gibi, bazı şehzadelerin de şair olduğu, hatta mürettep divanlarının bulunduğu öteden beri biliniyor. Şiiri, şairliği bir tarafa bırakacak olursak, bu padişah adaylarının arasında âlimlere, sanatkârlara – mesela – musıkişinaslara bile rastlıyoruz. İşte bu özelliklere sahip olan maktul şehzadelerden biri de Sultan İkinci Bayezid Han’ın civanmert mahdumu, Yavuz Sultan Selim Han’ın hakikatli biraderi Şehzade Korkut idi. Bu bahtsız şehzadenin çilekeş hayatı tarih kitaplarında, özellikle merhum Mehmet Zeki Pakalın’ın “Maktul Şehzadeler” isimli eserinde uzun uzun anlatılıyor.
Şehzade Korkut hakkında ayrıntılı bilgi veren bir takım kaynaklar, onun ilmine, irfanına ve kaleme aldığı kıymetli eserlere de temas ediyorlar. Ünlü tarihçilerimizden Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Ekim 1966 tarihli “Belleten”de yayımladığı hacimli makale, Şehzade Korkut’un hem siyasi hayatını hem ilmiye sınıfındaki yüksek mevkiini dile getiren araştırmaların belki de başında geliyor. Aşağıda okuyacağınız cümleleri de, adı geçen araştırma üzerinde kısmen tasarrufta bulunmak suretiyle buraya naklettiğimi de ayrıca belirtiyorum.
Uzunçarşılı’ya göre, Şehzade Korkut, önce dedesi Fatih Sultan Mehmed’in sarayında, sonra da babası İkinci Bayezid’in yanında ilim tahsil ederek kendisini yetiştirmeye başlıyor. Özellikle fıkıh, hadis ve usul-ü hadis sahasında hayli mesafe katediyor. Şehzadenin okumaya olan düşkünlüğüne bakınız ki, Manisa ve Antalya gibi görev yaptığı sancaklarda, yazın yaylalara çıktığı zamanlarda bile kitaplarını develere ve katırlara yüklettirerek naklettiriyor.
Şuara tezkirelerinden birini kaleme alan Kastamonulu Latifi onun bu yönüne işaret edip, “Selatinin ulemasından ve şehzadelerin füzelasındandır. Nice katar cemel (deve), kitaphanesini ve kitaphane hızanesini (hazinesini) çekerdi” diyor.
Aynı kaynak, Şehzade Korkut’un ilm-i edvar denilen musıkide de üstad olduğunu, meclislerinde yüksek seviyeli şairlerin ve ediplerin bulunduğunu, herkesin derecesine ve mertebesine göre saygı gördüğünü, ayrıca mürettep divanının ellerde dolaştığını yazıyor. Meşhur tezkirecilerimizden Kınalızade Hasan Çelebi de, musıkideki maharetini şöyle anlatıyor:
İran’da, kemençedeki ustalığıyla tanınan meşhur Hüseyin Avvad’ın, hocası Zeynelabidin adındaki büyük musıki üstadı Anadolu’ya gelip o sırada Amasya Valisi olan Şehzade Ahmed’in meclisine dahil oluyor. Kendisine günde elli akçe yevmiye, ayrıca yiyecek tayin ediliyor. Şehzade Korkut, bu sanatkârın şöhretini duymuş olmalı ki, kardeşine mektup yazıp -geçici bir süre için- yanına çağırıyor. Korkut, ondan bir fasıl yapmasını istiyor. O da, Anadolu’da musıkinin inceliklerine vakıf bir âlimin bulunabileceğini aklına getirmeyerek sıradan bir fasıl yapıyor. Bu basit faslı dinleyen şehzade, Zeynelabidin’e:
“Sizin bu faslınız şöhretinizle çelişiyor. Bunu bizim anlamayacağımızı zannederek ihmal ettiniz. Bizim de bu konuda cüz’i bilgimiz ve saz çalmada kabiliyetimiz vardır” diyerek, kendisinin icat ettiği “Ruh - Efsâ” adındaki sazını alıp bir fasıl yapıyor. Böylece Zeynelabidin’i çok şaşırtıyor. Büyük mahcubiyet yaşayan Zeynelabidin, tekrar şahane bir fasıl yapıp Korkut’un takdirini kazanmayı başarıyor.
Uzunçarşılı, Şehzade Korkut’un birbirinden değerli kitaplarını sıraladıktan ve onlar hakkında yeterli bilgileri verdikten sonra ilmi hüviyetini de şöyle anlatıyor:
Eserlerindeki derin tetkiklerden anlaşılacağı üzere Sultan Korkut, hadis ve fıkıhta da kudretli bir otoritedir. Eline aldığı meseleleri çeşitli kaynakları incelemek suretiyle bir sonuca varıyor, sonra bu hususa kendi kanaatini ve görüşünü de ilave ediyor. Bir çok dini ve itikadi meselelerde Şafii mezhebini esas almaktadır. İbn-i Kemal, Korkut’un bir çok konuda İmam-ı Şafi’yi tercih ettiğini, doğru kabul ettiği sözde gayreti olup, taassubu olmadığını beyan etmektedir.
Kendisi hem cismen, hem ruhen hasta olup, valilikten, idari işlerden uzaklaşma konusunda ısrar ediyor, gönlünde gizlemek istediği saltanat hırsını zaman zaman dışa vuruyor, sonra yine sükunet buluyordu. Hülasa üzgün, bezgin ve kararsız bir yol takip etmek durumunda kalıyordu.
Şehzade Korkut’un tasavvufa meyli vardı. Lakin zahir ulemasının eserleri kendisini daha fazla etkilediği için vahdet-i vücutculuğa pek yanaşmıyordu. Ancak coşkun hallerinde kitap ve sünnete uygun gördüğü sufiyye mesleğini tercih ediyordu.
İslam filozoflarından Farabi, İbn-i Sina, Nasırı Tûsi ve emsali gibi hükemanın, zahir ulemasının nakillerine ve rivayetlerine aykırı olan mütalaalarını açıkça reddetmiyordu. Bununla beraber, bu hususta zahir ulemasının bu filozoflara aleyhdar olan yorumlarını beyan etmekle yetiniyordu.
Şehzade Korkut’un manevi neşesi vardı. Zahir ulemasının katı taassup çerçevesinde kalmak istemiyordu. Sayı itibariyle çok ve çeşitli eser okuması kendisini zahiri bağların dışına çıkarıyordu. Bunları bizzat kendi manzumeleriyle ve diğer tasavvuf ehlinin şiirleriyle beyan ediyordu. Bu hususta “Aşk”ı esas tutup, ancak aşk ile maşuka ulaşılabileceğini söylüyordu. Mesela:
“Aşk bahrine dal ey ki iresin yekdâneye
Can’a kıyan kaçan vâsıl olur cânâneye”
beytiyle başlayan manzumesiyle âşıkıbillah olduğunu gösteriyordu. Divanında böyle daha başka nazımları vardı. Heyecanı sükunet bulunca taşkın nehrin yatağına çekilmesi gibi, zahiri şeriat hükümlerine tabi oluyordu. “Kitab-ı Davetü’n - Nefsi’t - Tâliha” isimli eserinin mütalaası, Şehzade Korkut’un geçirdiği ruhi halleri göstermesi itibariyle incelemeye değer. Diğer eserleri daha çok fıkıhla ilgili meselelerin hallini ve bu husustaki mütalaalarını göstermektedir.
Şehzade Korkut’un yüzlerce ciltten oluşan kütüphanesinin Manisa Kalesi’nde bulunduğu, biraderi Sultan Selim’e göndermiş olduğu bir mektubundan anlaşılıyor. Onun vefatından sonra bu kütüphanenin Sultan Selim tarafından -herhalde- Topkapı Sarayı’na nakledilmiş olduğu tahmin ediliyor. Nitekim bazı kitapları oradan çıktı.
Osmanlı’nın mukaddimesi Bursa’da, büyük ceddi Orhan Gazi’nin türbesindeki kabrinde mahşer gününü bekleyen merhum Şehzade Korkut’a, bu vesileyle biz de rahmet ve mağfiret niyazında bulunalım.
Kabrin nurla dolsun, aziz şehzadem!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.