Büyük İslâm âlimi: Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi

04:0012/01/2025, Pazar
G: 12/01/2025, Pazar
Dursun Gürlek

İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in asıl büyük eserlerinin dışında bazı divanlara ve kitaplara yazdığı ciddi ve ayrıntılı mukaddimeler vardır ki, onlar için de biyografi tarzında kaleme alınmış mukaddimeler kültür dünyamız için büyük bir önem arz etmektedir. Üstadın Hersekli Ârif Hikmet Bey’in divanına 78 sayfa, Şeyhülislam Yahya Divanı’na 65 sayfa, Leskofçalı Galip Bey Divanı’na 47 sayfa, Mustafa Âli’nin “Menâkıb-ı Hünerveran”ına 133 sayfa tutan mukaddime yazdığını biliyoruz. İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in

İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in asıl büyük eserlerinin dışında bazı divanlara ve kitaplara yazdığı ciddi ve ayrıntılı mukaddimeler vardır ki, onlar için de biyografi tarzında kaleme alınmış mukaddimeler kültür dünyamız için büyük bir önem arz etmektedir. Üstadın Hersekli Ârif Hikmet Bey’in divanına 78 sayfa, Şeyhülislam Yahya Divanı’na 65 sayfa, Leskofçalı Galip Bey Divanı’na 47 sayfa, Mustafa Âli’nin “Menâkıb-ı Hünerveran”ına 133 sayfa tutan mukaddime yazdığını biliyoruz.

İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in hayli uzun ve ayrıntılı bir mukaddime yazdığı diğer önemli bir eser ise, Müstakimzâde Süleyman Sadeddin Efendi’nin “Tuhfe-i Hattâtin” isimli mühim kitabıdır. Türk Tarih Encümeni Külliyatı arasında yayımlanan ve hat sanatıyla hattatları konu alan bu klasik eserin baş tarafındaki takdim yazısı da tam 85 sayfadır. Hattatların başucu kitabı kabul edilen “Tuhfe” mukaddimesinde İbnülemin, karşılaştığı bazı zorluklarla beraber, bir takım ilgi çekici anekdotları da şöyle anlatıyor:

“Hazreti müellif, her şeye ebced hesabıyla tarih söylemek merakında olduğundan müstensihler (kopya edenler) tarih beyitlerini ve cümlelerini, bahusus rakamlarını, Arabi ve Farisi ibarat ve eş’arı ekseren yanlış yazmışlardır. Bunları ıslah eylemek ve pek çok defa birinci mısraları kayıt edilmeyen ta’miyeli tarih mısralarını tetkik ile ta’miyelerini bulup tarihlerini hakikate takrib ve muamma şeklindeki tarihleri halletmek için pek çok zahmet çektim. Kitabın istinsah ve tab’ı (basımı) hususlarında giriftar olduğum mihen ve mezahim-i gûnâgûn da (türlü türlü mihnetler ve zahmetler de) bir bahs-i müellemdir (Elem verici bir konudur).”

İbnülemin, aynı yazısının devamında maruz kaldığı sıkıntıyı bir kere daha dile getirme ihtiyacı duyup şöyle diyor:

“Vücudumda bir ameliyye-i mühimme (önemli bir ameliyat) yapıldıktan sonra yatakta kemal-i meşakkatle tebyiz ettiğim (temize çektiğim) mukaddimenin müsveddelerini -matbaaya götürmek üzere- tevdi ettiğim adamın, yolda düşürdüğü andan, sokakta bir zat tarafından bulunup da bana teslim edildiği zamana kadar geçen müddette hissettiğim âlâm (elemler) ise kabil-i tarif değildir.”

Üstad, yine aynı mukaddimede, Müstakimzâde Süleyman Sadeddin Efendi hazretlerinin “Mecelletü’n-Nisab” isimli eseriyle ilgili diğer bir hatırasını da keza şöyle anlatıyor:

Vaktiyle kitap âşıklarının gezinti yeri olan Bedesten ağzındaki Sahaflar Çarşısı’nın müdavimlerindendim. Sabah akşam oradan geçtikçe sahaflar davet ederler, kitap yahut herhangi bir yazı gösterirlerdi. Tahminen yirmi beş yıl önce, bir akşam geç vakit görev yerimden döndüğüm sırada bütün dükkânların kapandığını, yalnız bir sahafın dükkânını henüz kapatmak üzere olduğunu gördüm. O sahaf beni davet ederek bir kitap göstereceğini söyledi. Dağınık ve perişan yüzlerce kitabın içinde aradığı kitabı bulmaya çalıştığı sırada ben de dükkânın önüne atılmış olan kitap ve kâğıt parçalarının bir kısmını karıştırmaya başladım. Bir kitabın parçalarından on dört sayfa buldum.

Ben, daha bu sayfaları incelemeden sahaf efendi, aradığı kitabı bulamadığını, yarın gelmem gerektiğini söyledi ve elimdeki kâğıtları sordu. Süprüntü içinde bulduğumu söyledim. Cahiller kafilesinin ileri gelenlerinden olduğu anlaşılan bu adam, kâğıtlara baktıktan sonra ben bunları nice zamandan beri arıyordum deyince hangi eserin parçası olduğunu sordum. Tabii, cevap veremediği için öfkelendim. İşi şakaya vurup benden birkaç kuruş aldıktan sonra kâğıtları verdi. O gece gözden geçirdim. Müstakimzâde’nin hattıyla yazılı “Mecelletü’n-Nisab”a ait müsveddeler olduğunu anladım. Diğer sayfaların da bulunma ihtimalini düşünerek çarşıya koştumsa da ortada bir şeyin kalmamış olduğunu gördüm.

Bu vak’a aklıma geldikçe üzülmekten kendimi alamam.

İbnülemin’in bu sözleri, Müstakimzâde Süleyman Sadeddin Efendi’nin kaleme aldığı kitapların çok önemli eserler olduğunu dile getiriyor.

Merhum Müstakimzâde’nin Tuhfe-i Hattatin ve Mecelletü’n-Nisab’ın yanı sıra Tefsir-i Sure-i Fatiha, Şerh-i Hilye-i Nebeviyye, Şerh-i Evrad-ı İmam-ı Süheyli, Şerh-i Sâlâvat-ı Kâdiriyye, Mektûbât-ı Kudsiyye, Âhidname, Risâle-i Tarikat-i Nakşibendiyye, Risâle-i İskender, Meşâyihnâme-i İslâm, Ayasofya Vaizleri isimleriyle daha birçok eser kaleme aldığı biliniyor. İbnülemin, bahsini ettiğimiz Tuhfe-i Hattatin mukaddimesinde sayıları hayli kabarık olan bütün bu kitapları bize haber veriyor.

Buraya kadar verilen îzâhattan sonra, şimdi kısacık da olsa bu büyük İslam âlimini, biraz daha yakından tanımaya çalışalım:

Müstakimzâde Süleyman Sadeddin Efendi, miladi 1718 yılında Hırka-i Şerif Camii’nin yakınındaki Kabakulak Muhtesip İskender Mahallesinde dünyaya geldi. İlk eğitimini ve öğretimini -çocukluk yıllarında- babasından aldıktan sonra İstanbul’un meşhur hocalarından okuyarak tahsilini tamamladı. Arapçayı mükemmel bir şekilde öğrendikten sonra başta fıkıh olmak üzere diğer dini ilimlerde de hayli mesafe kaydetti. Farsçayı da Şeyh Abbas Rasim Efendi’den öğrendi.

Fahreddin-i Râzi, İmam-ı Gazâli, Muhiddin-i Arabî gibi İslam büyüklerinin bütün eserlerini gözden geçirdi. Hat sanatına meraklı olduğu için, ünlü hattatlardan gerekli malzemeyi toplayıp yazı meşketti. Yukarıda bahsini ettiğimiz Tuhfe-i Hattati’ni bu merakın bir nişanesi olmak üzere hazırladı.

Tecessüs ve merak sâhâsı hayli geniş olduğu için hemen hemen her konuda çeşitli kitaplar yazdı. İlk zamanlar Halvetilik tarikatının önde gelen şeyhlerinden Muhammed Salih Sahvî isminde bir zata intisap ettiyse de, daha sonra Mehmet Emin Tokadi hazretlerinin ilim ve irfan halkasına dahil oldu ve ömür boyu bu bağlılığını devam ettirdi. Müstakimzâde’nin Mehmet Emin Tokadi hazretlerine duyduğu muhabbet her türlü takdirin üstündedir. Nitekim, vefatından sonra şeyhinin ayak ucuna gömülmeyi vasiyet etmek suretiyle bu muhabbetini de fiilen göstermiş oldu. Müstakimzâde, diğer bir eseri olan Hazreti Ali Divanı’nda yer alan bir şiirinde, bu muhabbetle, bu sıkı bağlılıkla ilgili olarak şu beyti söylemiştir:

Mûrâd halk ederse Hak mûtiim
Mürîd-i hizmet-i Hâce-i Emînim

Müstakimzâde Süleyman Sadeddin Efendi, şeyhinin, yirmi gün sonra da annesinin vefatı üzerine Bursa’ya gitti ve burada tarihi mekanları ziyaret ederek elemini ve kederini -bir parça da olsa- dindirmeye çalıştı. Emsali olan bazı âlimler gibi o da, ilim tahsiline engel teşkil edebilir düşüncesiyle evlenme gereği duymadı. Bu büyük âlim ikinci bir acıyı babasının vefatı üzerine yaşadı. Ne garip bir tecellidir ki, girdiği müderrislik imtihanında sakalının hafif ve seyrek oluşu bahanesiyle başarısız sayıldı. Bu durum onu çok sarstı. Dedelerinin mesleğine girmesi böyle tuhaf bir gerekçeyle engellendiği için büyük üzüntü yaşadı. Bütün bu olan bitenlerden sonra geçim sıkıntısı da baş gösterdiği için başkalarının kitaplarını istinsah etmeye başladı. Ömrünün son yıllarında Şeyhülislam Salihzade Muhammed Efendi tarafından Bolu’ya bağlı Çağa kasabasında bir göreve atanması kendisine teklif edildiyse de, buna gücünün yetmeyeceğini gerekçe göstererek kabul etmedi.

Müstakimzâde Süleyman Sadeddin Efendi, 12 Haziran 1788’de bu fani dünyayı terk etti. Cenaze namazı Fatih Camii’nde kılındıktan sonra Zeyrek Camii’nin yakınındaki küçük hazireye, yukarıda da belirtildiği üzere, şeyhi Mehmed Emin Tokadi hazretlerinin ayak ucuna defnedildi.

Rahmetullahi aleyh!..

Bir kere daha hatırlatmak gerekirse, merhumun hayat hikâyesi, eserleri ve daha birçok ilgi çekici konu İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in güçlü kaleminden çıkan bu mukaddimede yer alıyor. Şu hususu da belirtmezsek bu yazı eksik kalır. Hat ve Hattatlar hakkında en sağlam ve en hacimli kaynak kabul edilen bu eser Prof. Dr. Mustafa Koç tarafından, büyük bir titizlikle Latin harflerine de aktarılıp yayımlandı. Güzel ve faydalı eserleri okumak suretiyle zamanlarını değerlendirmeyi arzu eden okuyucularımıza tavsiye ederiz.

#Aktüel
#Din
#İslam
#Dursun Gürlek