Yeni Şafak

Ulak

22:001/02/2008, Cuma
G: 29/08/2019, Perşembe
Dücane Cündioğlu

Çağan Irmak''ın yönettiği ''Ulak'' filmi, sadece kültür ve edebiyat dünyamıza yapabileceği derinlikli katkı nedeniyle değil, ilim ve irfan dünyamızla düzeyli bir irtibat kurmaya yönelik cesareti nedeniyle de üzerinde konuşulmayı hakediyor.Filmin ''ulak'' kavramsallaştırması üzerinden odaklandığı ana konu fevkalâde çetin. Kabul etmek lâzım. Yönetmenin simgeleri dönüştürmeye yönelik radikal müdahaleleri ise muhteşem.İlâhî olanı insanîleştiren, ''masal'' ve ''umut'' üzerinden içimizdeki insana dokunan,

Çağan Irmak''ın yönettiği ''Ulak'' filmi, sadece kültür ve edebiyat dünyamıza yapabileceği derinlikli katkı nedeniyle değil, ilim ve irfan dünyamızla düzeyli bir irtibat kurmaya yönelik cesareti nedeniyle de üzerinde konuşulmayı hakediyor.

Filmin ''ulak'' kavramsallaştırması üzerinden odaklandığı ana konu fevkalâde çetin. Kabul etmek lâzım. Yönetmenin simgeleri dönüştürmeye yönelik radikal müdahaleleri ise muhteşem.

İlâhî olanı insanîleştiren, ''masal'' ve ''umut'' üzerinden içimizdeki insana dokunan, değen, değinen, onu uyaran bu sanatçı eli, heyecanla ve hürmetle sıkmak isterim.

Niçin?

İmgeyi, simgelerin zamanla duyarsızlaştırıcı hâle gelmiş parlaklığına feda etmediği için.

Sinema tarihimizin önemli bir işaret taşı olacak ''Ulak''. Ben, en azından, öyle olmasını umuyorum. Bu yüzdendir ki simgeleri öne çıkaran bu ''dil'' üzerinde dikkatle durulmalıdır diye düşünüyorum.

Zahir ile Bâtın''a (açık ile gizli''ye/görünen ile görünmeyen''e) ilişkin kadîm hassasiyetlerini yitirmiş olan bir toplumda, Ulak, ne kadar anlaşılacak? Simgelerin örttüğü imgeye yönelik yönetmenin keşifleri ne denli deşifre edilebilecek? Bilemiyorum.

Simgeleştirmenin ne denli ince bir ustalık istediğini erbabı bilir. Çağan Irmak, anlamları kesinleşmiş simgeler dizgesini bile isteye yapıbozuma uğratmakla kalmamış; masallarımızdaki umudu, açık bir dil kullanma gayretkeşliğine kapılmadan pekâlâ güncelleştirebilmiş: Herkes en nihayet kendi masalını okur. Masalını, yani kıssasını.

Lâkin bu masalın her hâlukârda bir kökü, ihmâl edilemeyecek bir kökeni vardır. Her masal, başka bir masalın devamıdır. Sabit gibi durmasına, hiç değişmeyecekmiş gibi görünmesine rağmen, efsaneler her telâffuz edilişinde değişir. Değiştikçe güncelleşir.

Sırf insana dair umudumuzu canlandırmak istediği için, bizden sadece masallara saygı duymamızı taleb ettiği için dahî Ulak seyredilmeli.

* * *

Ulak''ta din dili ile dindışı dil öylesine içiçe sokulmuş ki dinî hassasiyetleri olanların bu bilinçli seçimin değerini takdir edebileceklerini sanmıyorum. Nitekim Yeni Şafak''ta yayımlanmış Ulak''la ilgili bir eleştiri yazısının başlığı şöyleydi: "Ulak''a, Mesih''e ne hacet; inananlar için İslâm yeter!"

Talihsiz bir başlık! Başlık değil, slogan.

Talihsiz, çünkü bir film eleştirisinin başlığını işgal etmiş. Üstelik filmin içeriğini tartışmıyor, mahkum ediyor.

Oysa tek başına ''ulak'' sözcüğünün hakkı verilseydi, verilebilseydi, bu kadarlık bir simge analizi bile filmin dilini daha derinlikli tartışmaların eşiğine taşıyabilirdi. Bu vesileyle olsun, Türk sinemasının, —düzeyini yükseltebilseydi eğer— pekâlâ faydalanabileceği o zengin ''simge'' hazinesinden kendisini nasıl da mahrum ettiği üzerine konuşulabilirdi. (Koreli yönetmen Kim Ki-duk''un "İlkbahar-Yaz-Sonbahar-Kış... ve İlkbahar" adlı filmi hatırlanmalı meselâ.)

Bu filmin Türk entelijensiyasını hazırlıksız yakaladığı inancındayım. Yönetmenin kullandığı simge dizgesini çözmenin/çözümlemenin bir maliyeti var, ve aydınların çoğunluğu bu maliyeti karşılayabilecek birikimden mahrum ne yazık ki.

Olsun. Derslerini çalışabilirler. Kovalarını, geleneksel simgelerin saklı olduğu o derin kuyulara salabilirler. Lost''u anlayabilmek için gençlerin gösterdikleri gayretin bir benzerini pekâlâ onlar da gösterebilirler.

''İslâmcı'', ''milliyetçi'' gibi kelimelerin temsil ettikleri kütleyi/kitleyi usulca bir yana koyup muradımı ifade etmeye daha elverişli bir tanımdan yararlanmak istersem, bu filmin mesele edindiği ''şey''le alâkalı görünen çevrelerin, yani dinî kültürleri, hiç değilse hassasiyetleri olan kimselerin, filmin kendine mesele edindiği ana konuyla temasa geçmekte isteksizlik göstereceklerini sanıyorum.

Geçmişte saklı ''şimdi''nin ustalıkla bir ''gelecek'' tasavvuruna, yani umuda aracı kılındığı ve bu umut sayesinde sevgi ve merhametin insanın özünü belirleyen en köklü unsurlar oldukları gözden kaçırıldığı takdirde, bu karamsar sonuç kaçınılmaz gibi.

Çağan Irmak, insanı seven, insana saygı duyan bir sanatçı. Belli ki bir meselesi var. Filmleriyle mesele çıkarmayı tercih etmiyor. Meselesini dile getirmeye çalışıyor. Bize masal söylüyor. Kararınca, kaderince.

Türk seyircisine masalın da, umudun da bir geleneği olduğunu, sırf bu yüzden bir geleceği de olacağını hatırlattığı için teşekkürler.

Yorumlar

Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.

Henüz yorum bulunmuyor

İlk yorumu siz yapın.

Kapat

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.