PKK’nın kuruluş tarihi için her ne kadar 1978-Lice ve ilk terör faaliyeti olarak Celal Bucak’a suikast dense de PKK’yı oluşturan unsurları görmek için bundan daha geriye gitmek gerekiyor.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları dönemi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dönemi, çok özel zamanlar olduğu için anakronik bir hata yapıp, bugünün ruhu ile o günü yargılamanın doğru olmadığını düşünüyorum. Bu dönem ve öncesinde dünyanın sömürgeci ülkeleri, kendi coğrafyalarından çok uzaklarda sömürü amaçlı kurdukları kolonilerin ham madde ve iş gücünden faydalanıp zengin olurken, sömürdükleri coğrafyaları fakirleştirmekle birlikte burada içsel siyasi, toplumsal, dini sorunlar oluşturdular, işgal ve savaş ile bu sorunların kalıcı olmasını sağladılar.
Kürt Meselesi’nin Osmanlı ve Abdülhamit Han döneminde de var olduğu, bir şekilde yumuşatıldığı, Mustafa Kemal döneminde ise ilk olarak pragmatik bir niyetle Kürtlere bir takım hakların verileceğinin vaat edildiği, “Kürt-Türk kardeşliğinin vurgulandığı”, Kürt mebusların seçildiği, “Kürdistan” ifadesinin kullanıldığı bilinen bir gerçek. Sonrasında dönemin “milliyetçilik” ruhu ile bir takım isyanların çıktığı, kısmen anlaşılabilecek bu isyanların, sert bir şekilde bastırılmasının temel ayrılık noktasını oluşturduğu, iki tarafın da karşılıklı olarak olumlu adımlar ya da birbirlerine karşı olumsuz tutumlar geliştirdiği de bilinen bir gerçek. En önemlisi ise bu dönem, Kürt Meselesi’nin, bu toprakların iç meselesi olduğu kadar dış meselesi olduğu da anlaşılması ancak “terör ve güvenlik konusunda” en büyük hata, çok uzun yıllar bu konuya yalnızca “iç mesele” olarak bakılması konusunda yapıldı.
Osmanlı Dönemi’nde olan isyanlar: Babanzade Abdurrahman Paşa isyanı (1806- Musul)Babanzade Ahmet Paşa isyanı (1812 – Musul)Zaza’ların isyanı (1820)Yezidilerin isyanı (1830- Hakkari)Şerefhan isyanı (1831- Bitlis)Bedirhan isyanı (1835- Botan)Garzan isyanı (1839- Diyarbakır)Ubeydullah İsyanı (1881- Hakkari)Bedirhan Osman Paşa ve kardeşi Hüseyin Paşa isyanı (1872-Mardin-Cizre)Bedirhan Emin Ali isyanı (1889- Erzincan)Bedirhaniler ve Halil Rema isyanı (1912-Mardin)Şeyh Selim Şehabettin ve Ali isyanı (1912- Bitlis)Koşgari isyanı (1920- Koşgiri)
Her bir isyanın bir yazı konusu olacak genişlikte olması nedeniyle burada sadece başlıkları paylaştım, buradan çıkaracağımız sonuç; uzun soluklu ve temel bir sorunun olduğu. Yani Kürt meselesi ve terör sorunu bir döneme ve bir kişiye hasredilemez.
1960 Darbesinin de Türkiye içerisiyle olduğu kadar Türkiye’nin dışıyla da alakası var, bu dönem dünyada Soğuk Savaş ruhunun hakim olduğu bir atmosfer var, ABD ve Rusya, dünyayı kapitalizm ve sosyalizm olarak ikiye bölmüş, faydalanacakları tüm ülkeleri kendi uydu ülkeleri yapma arzusundalar… Buna bağlı olarak ülkelerin iç işlerine müdahale ediyorlar, bir takım darbelere destek veriyorlardı, Rahmetli Menderes’in hatası (!) da yönünü bir miktar Rusya’ya çevirmek olmuştu.
Bu atmosfer içerisinde Kürt hareketleri genel olarak sol ideoloji ile harmanlandı, 1960 Darbesi sonrası anayasadaki kısmi rahatlama ile birlikte sosyalist bir parti olan TİP kuruldu, TİP Kürt gençleri de heyecanlandırmıştı ancak TİP, ilk yıllarda Kürt Meselesi’ni gündemine almadı.
Bu dönem, zaten salt iç mesele olmayan Kürt Meselesi, dışarıyla bağını bir daha ortaya koydu; “Irak Kürt mücadelesi sınır ötesine sıçradı. 1958‟de Irak monarşisi devrildikten sonra kurulan yeni Irak hükümeti, Kürt lider Molla Mustafa Barzani‟nin, sürgünde olduğu Sovyetler Birliği‟nden dönmesine izin vermişti. Barzani, 1940‟ların başlarında Irak‟ta isyan başlatmış, aynı zamanda 1946 Mahabad-İran Kürt Cumhuriyeti‟nin müdafaasına destek olmuş ünlü bir savaşçı, ulusalcı bir figürdü. Ne isyanın bastırılması ne de Sovyet destekli Mahabad Cumhuriyeti‟nin bir yıl bile ayakta kalamaması önemliydi: Barzani Kürtler nezdinde gerçek bir kahraman mertebesine yaklaşmış tek figürdü; Irak‟a dönüşü de bütün Kürt ulusalcıları canlandırdı. Fakat Bağdat‟la kurulan ilişkiler, Kürtlerin özerklik talepleri nedeniyle üç yıl içinde çöktü ve Barzani yeni bir isyan başlattı. Bu ayaklanma Türkiye‟deki Kürtleri de harekete geçirdi; 1965 yılında bazı Kürt gruplar Türkiye Kürdistan Demokratik Partisi‟ni (TKDP) kurdu. Devletin 1938‟de bastırdığı son isyanın ardından bu, Türkiye‟de kurtulan ilk Kürt ulusal partisiydi. Türkiye sınırları içinde bir Kürt federasyonunu hedefliyor ve en azından teorik olarak, bu hedefe ulaşmada silahlı eylemi savunuyordu. Parti, ideolojik olarak Barzani‟nin partisine yakındı, fakat Kürtlerin birliğine ilişkin sorunlar kısa süre de kendini gösterdi: Türkiye‟deki partinin, Barzani‟ye destek olma teklifinde bulunduğu mektubu yanıtsız bırakıldı. Parti üyeleri bunu, Barzani‟nin Türkiye‟yle ilişkisini bozmaktan çekindiğine dair bir işaret olarak değerlendirdiler.” Kan ve İnanç/Aliza Marcus
Öcalan, 1974’te Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Derneği‟ne katıldı ve bu dernek onun bir takım faaliyetleri için perde vazifesi görecekti. Burada “çevre” edinen Öcalan, 1975’te 15 kişiyle birlikte Marksist-Lenininst bir grup kurma fikrini ortaya attı ancak ilk etapta pek taraftar bulamadılar. Hemen hemen aynı dönemlerde Iraklı Kürt lider Molla Mustafa Barzani ağır bir yenilgi aldı. (Bu gelişmede ABD ve İran’ın Kürtlerden desteğini çekmesinin de payı vardı, bu konuya nasipse haftaya değinelim.)
Sıkı durun; şimdilerde PYD adıyla ABD’den destek alan PKK’nın Öcalan’ı, o dönemlerde Barzani’nin aldığı yenilginin nedeninin ABD ile İran’a yaslanması olduğunu savunuyordu. Öcalan’a göre Kürtlerin refahı için o dönem, ABD ya da Sovyetler Birliği gibi bütün büyük güçlerden uzak durulması gerekiyordu.
Uzun yıllar PKK’yı vareden ortamın 1980 Darbesi ve Diyarbakır zindanları olduğunu konuştuk, bunun gerçeklik payı da vardı ancak PKK ilk suikastını bir Kürt’e, iftar sofrasında, yanında 8 yaşındaki oğlu varken yaptı. PKK’nın ilk terör faaliyeti 1979'da Adalet Partisi Şanlıurfa milletvekili Mehmet Celal Bucak'ın evine yapılan baskın oldu. Bu baskından Celal Bucak ölmeden kurtulabildi. Henüz isim yapmamış PKK, yine bu dönemlerde bölgedeki Kürtlere yönelik birçok şiddet olayının faaliyidi ancak Öcalan Kürt halkına yönelik bu baskı maksatlı saldırıların kendileri dışındaki gruplardan geldiğini iddia ediyordu.
PKK ve Öcalan sanki lavanta tarlasında instadevrimci olmaya çalışırken tespit edilmişler gibi her durumda PKK’yı aklamaya çalışan iç ve dış ağızlar bir kenarda duracak olursa, 1980 ve sonrası yönetimin, Türkiye’deki resmi ideoloji dışındaki her gruba baskı ve şiddet uyguladığı bir gerçek ancak Kürt meselesi daha köklü ve çetrefilli olduğu için ayrıca PKK şiddet menşeili olduğu için “Apo’cular” bu dönem silaha sarılmayı tercih etti. Bunu yaparken de önüne kim çıkarsa Kürt-Türk demeden katletti. Elbette isim olarak PKK ve Öcalan tek değil, çeşitli sol menşeili şiddet grupları da vardı ve bu grupların Suriye, Irak, İran dahası dışarıdan “dostları” da vardı, unutmamalı ki Türkiye’nin yanlış tutumları da vardı.
PKK’nın dışarı ile ilişkisi ve 1980 sonrası tutumu birbiriyle bağlantılı, nasip olursa bundan sonrasına haftaya devam edelim.
Tarihine kısaca giriş yaptığımız PKK’nın çocuk öldürmek konusundaki pervasızlığı yeni değil, PKK’lı teröristlerin yaptığı katliamlar:
"22 Ocak 1987'de Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Ortabağ köyünde düğün evine PKK'nın gerçekleştirdiği bombalı eylem sonucu 2'si çocuk, 4'ü kadın toplam 8 köylü vahşice katledildi. Düğün yapılan evin damına çıkan PKK üyeleri düğüne katılanlara el bombalarıyla saldırdı.
7 Mart 1987'de Mardin'in Nusaybin ilçesi Açıkyol Köyü'nde 6'sı çocuk 8 kişi kurşuna dizildi.
21 Mayıs 1987'de Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Yolçatı köyünü gece vakti basan terör örgütü PKK, köy öğretmeni Asım Özden'i ve köyün imamı Mehmet Bayram'ı evlerinden alıp kurşuna dizerek katletti.
12 Haziran 1987'de PKK'lı teröristler Milliyet Gazetesi Dicle ilçesi muhabiri Mehmet Çağdaş'ı öldürmek için düzenlediği saldırıda Çağdaş'ın yeğeni 13 yaşındaki Yaşar Sabur'u katletti.
20 Haziran 1987'de PKK'lı teröristlerin saldırısı sonucu Mardin'in Ömerli ilçesindeki geçici köy korucusu ailelerin yoğunlukta olduğu Pınarcık köyünde 16'sı çocuk 30 kişi vahşice öldürüldü.
8 Temmuz 1987'de Mardin'in Midyat ilçesine bağlı Yuvalı (Anıklı) köyü Haraberk mezrasına saldıran PKK'lı teröristler aynı aileye mensup 7'si çocuk 2'si kadın 9 kişiyi katlettiler.
19 Ağustos 1987'de Milan mezrasına saldıran teröristler, 3 günlük ve 6 günlük iki bebeği katletti. Saldırıda 25 kişi öldü, 34 kişi ağır yaralandı. Öldürülen sivillerden 14'ü 18 yaşın altındaydı.
21 Eylül 1987'de Şırnak'ın Güneyce köyü Çiftekavak mezrasını basan PKK'lılar, 2'si hamile 5 kadın, 4'ü çocuk 11 kişiyi katletti, 2 kişiyi ağır yaraladı.
10 Ekim 1987'de Siirt'in Şırnak ilçesine bağlı Çobandere mezrasını basan teröristler, birçoğu yaşlı, kadın ve kundaktaki bebek olmak üzere 13 kişiyi katletti, 9 kişiyi ağır yaraladı.
28 Mart 1988'te Şırnak'ın Yağızoymak Köyü'ne saldıran terör örgütü PKK, 9 masum çobanı boğarak öldürdü.
9 Mayıs 1988'te Mardin'in Nusaybin ilçesi Taşköyü'nün Behmenin mezrasını basan PKK'lı teröristler, aynı aileden 8'i çocuk, 2'si kadın 11 kişiyi öldürdüler. Saldırıda 2 çocuk ise ağır yaralandı.
22 Haziran 1992'de Batman'ın Gercüş ilçesine bağlı Seki köyündeki iki korucunun evine saldıran teröristler 8'i çocuk, 10 kişiyi vahşice katletti, 2 kişiyi ağır yaraladı.
5 Temmuz 1993'te terör örgütü PKK militanları Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde 28 kişiyi köy meydanında toplayarak kurşuna dizdi. Hainler, ateşe verdikleri evlerde 5 kişiyi de diri diri yaktı. PKK'lılar katliamdan sonra "Sivas'ın intikamı alındı" şeklinde bildiri bıraktı.
7 Ekim - 2 Kasım 2014'te HDP, DAİŞ'İ protesto etmek ve Kobani'ye destek olmak için "sokağa çıkma, alan tutma ve harekete geçme" çağrısında bulundu. Meydana gelen şiddet olaylarında, 31 kişi hayatını kaybetti, 2 polis şehit oldu, 221 vatandaşla 139 polis yaralandı.” Anadolu Ajansı
Fırat Simpil, Yasin Börü, Elif Şimşek… bu çocukların hepsini PKK katletti.
PKK’nın son maktülü ise Eren Bülbül, 15 Yaşında, “İyiki varsın Eren” demeyişimize bozulmuş,haksız da değil! Eren, kavruk yüzünün, yüreğimize oturan bakışlarının olduğu bir fotoğrafına bakarak tanıdığımız bir çocuk. PKK’nın son katliamının maktülü, Eren’in başka bambaşka bakışları var, o fotoğrafı gördüğümüz andan beri gözümüzün önünden gitmeyen bir ifadesi var, sanki yüzümüze PKK’nın tarihini haykırır gibi başka bir yerden yakıyor yüreğimizi…
Nasip olursa burada terör üzerine bir yazı dizisi kaleme almaya niyetim var, bu ilk yazı “İyiki varsın Eren Bülbül”, “İyiki varsın Ömer Halisdemir”, “İyiki varsın Muhammed Fatih Safitürk” demek için geç kalmış olduğumuzu düşünenlerimize, terör üzerine biraz daha kafa yormamız gerektiğini naçizane hatırlatma niyetiyle kaleme alındı; “İyiki varsın Eren!”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.