Faiz lobisinin yurtdışı ayağının bazı yayın organları var, Financial Times gibi, Economist gibi. Bu iki yayın organının merkezi Londra"dır. Londra dünyanın finans merkezi konumundadır. Çeşitli hedge fonlar buradan idare ve kontrol edilir.Türkiye eski Türkiye olmadığı için istedikleri faizleri alamayan lobi zaman zaman medyası üzerinden yöntemler deniyor. Birkaç gün önce Economist Başbakan Erdoğan"ı kastederek "Democrat or Sultan?" başlıklı bir yazı yayınladı. Aklınca Erdoğan"a demokrat biri mi yoksa
Faiz lobisinin yurtdışı ayağının bazı yayın organları var, Financial Times gibi, Economist gibi. Bu iki yayın organının merkezi Londra"dır. Londra dünyanın finans merkezi konumundadır. Çeşitli hedge fonlar buradan idare ve kontrol edilir.
Türkiye eski Türkiye olmadığı için istedikleri faizleri alamayan lobi zaman zaman medyası üzerinden yöntemler deniyor. Birkaç gün önce Economist Başbakan Erdoğan"ı kastederek "Democrat or Sultan?" başlıklı bir yazı yayınladı. Aklınca Erdoğan"a demokrat biri mi yoksa padişah mı göndermesinde bulunuyor.
Bu yazının bir benzerini 29 Mart 2012"de Financial Times "Türkiye"nin Gaddar Hükümeti" şeklinde yayınlandı. Bu habere göre Başbakan Erdoğan daha da otoriterleşiyormuş. Bak sen! Gördüğünüz gibi ara ara faizcilerin medyası bu tür yazılar yayınlıyorlar. Şaşırıyor muyuz böyle haberlere? Hayır. Türkiye"yi askerlerin yönettiği, siyasetçilerin piyondan öteye geçemediği dönemde faiz lobisi ve yurtdışı ortakları Türk ekonomisini söğüşlerken akıllarına hiç demokrasi gelmiyordu bu arkadaşların.
28 Şubat"ta, başka dönemlerde Financial Times ya da Economist"in aklına hiç demokrasi gelmiyordu? Ne zamandan beri demokrasi özlemi duymaya başladılar acaba? Yoksa bir yerlerden emir alıp artık ekonomisini hortumlayamadıkları Türk hükümetine ayar mı vermeye çalışıyor? "Hımm, sen bana istediğim faizi vermezsin ha, ben de seni otoriter ilan ederim" demenin başka yolu bunlar. Hatta Economist"te 2011 seçimlerinde, "CHP"ye oy verin" deme cüretinde bile bulundu!
Türkiye"deki soluyla bu medyanın hali çok uyumlu. Ara ara gazetelerde şöyle haberler okursunuz… Türk siyasetinde hiç de önemli olmayan bir figür çıkar ve "Türkiye"nin yeni bir sol partiye ihtiyacı vardır" diye bir şeyler yumurtlar. Ya da, "Türkiye"nin umudu sol" gibi kime hizmet ettiğini hiç bilmediğimiz laflar türer. Aslında Türkiye"de kimsenin böyle bir talebi yoktur. Türkiye yapı olarak muhafazakâr ve gelenekçidir. Mevcut siyasi yelpazede kendisine sol diyen bayağı parti var. Tabii hepsinin solculukları çok tartışma götürür.
Her halkın bir mayası vardır ve halk o mayayla yoğrulur. Türkiye Cumhuriyeti sevseniz de sevmeseniz de Osmanlı İmparatorluğu"nun devamıdır ve hepimiz Osmanlı"nın torunlarıyız. Bana inanmıyorsanız Halil İnalcık"ın "Devlet-i Aliyye" kitabına bakabilirsiniz. 1923"de kurulan Cumhuriyet kimseye uymayan bir elbiseyi zorla giydirmek istedi. Ama 1950"de çok partili hayata geçtikten sonra ve eğitim düzeyi arttıkça bazı şeyler daha da açığa çıktı. Halk daha bilinçlendi. 1960"larda İsmet İnönü biz ortanın solundayız deyince Türk siyasetinde saflar iyice netleşti
Ve kendisine sol diyen partilerin solla uzaktan yakından ilgisi olmadığı ortaya çıktı. Sol dediğin halka, işçiye, emekçiye, garibana çok yakın olur. En azından sözlük tanımı böyledir. Kendi siyasetinin merkezine onları alır. Mesela CHP böyle bir parti midir? Yoksa bu kesimlerden nefret eden, onları hor gören, dağdaki çoban olarak algılayan zengin azınlığı mı temsil eder?
Solun ne olduğunu anlamak için darbe dönemlerine bakmak lazım. Örneğin 28 Şubat dönemi… Liberal solcular hariç bütün sol 28 Şubat darbesine destek verdi. Mesela 27 Nisan e-muhtırası… Türkiye"deki sol bu muhtıraya da destek verdi, çünkü iktidarda sevmediği bir parti vardı.
İlhan Selçuk da böyle biriydi… Demokrasiye inanmazdı, istediği kendi ideolojisine uygun bir darbeydi. Ama başarılı olamadı. Seçimleri hep kötümsedi, çünkü hep gericiler (!) sandıktan çıkıyordu. Kendisini sevenler dışında görüşlerini ciddiye alanlar da yoktu.
Hadi bunları da geçtim. Siyaset halka hizmet için yapılır. Yol yaparsınız, köprü yaparsınız, hastane, okul açarsınız. İstihdam sağlarsınız.
Şimdi şöyle bir düşünün ve bu ülkedeki önemli hastane, köprü, yol, okul, havaalanı vb kim yaptı bir düşünün. Rahmetli Menderes"in ve Özal"ın yaptıklarını anlatmaya bu sayfalar yetmez. Aynı şekilde Erdoğan"ın da, ki bütün olan bitene rağmen hâlâ niçin tek başına iktidar olduğunun ve bugün seçim olsa yine tek başına iktidar olacağının cevabı da burada saklı.
Türkiye solu yıllardır sadece ve sadece konuştu. Her ne kadar inkar etseler de din düşmanlığı yaptı. Bu halkın hiçbir değerine saygı duymadı. (1977"deki Ecevit"in CHP"si hariç.) Halkı aptal, göbeğini kaşıyan ayı olarak gördü. Anadolu insanın nasıl bir değişim ve dönüşüm içinde olduğunu anlamadı. Geleneklerine bağlı ve dindar olduğunu kabul etmedi. Hep küçümsedi ve yok saydı. Her seçimde de böyle düşünmesinin ceremesini ağır ödedi.
Şimdi aynı şeyi Gezi Parkı meselesinde deniyorlar. Seçilmiş hükümete haklı olan eylem resmen vandalizme döndü. Tayyip Erdoğan"ı hedefe koyarak bu işin içinden çıkamazsınız. Türkiye solu şu devrim hayalinden vazgeçmiyor ve hep kaybetmeye mahkum.
Twitter.com/cemkucuk55