Türkiye’nin birikimi ve dijital hafızası milli gururumuz Yeni Şafak 30’uncu yılına girdi

04:0010/10/2024, Perşembe
G: 9/10/2024, Çarşamba
Bülent Orakoğlu

Yeni Şafak 23 Ocak 1995’te “Türkiye’nin Önü Aydınlık’’ manşetiyle, bu ülkenin birikimini kamuoyuna yansıtmak için yayın hayatına başladı. Postmodern 28 Şubat darbesinin yaşandığı yıllarda vesayetçi yapılara karşı milli ve yerli iktidarlara destek veren gazete bu hassasiyetini millet iradesini devlet-millet iş birliğini öne alan yayın politikasını günümüze kadar 30 yıl boyunca ilk günün heyecanı ile sürdürdü. Yeni Şafak, yayın hayatına atıldığı ilk dönemde Türkiye, yeni bir sosyolojik yapılanmaya

Yeni Şafak 23 Ocak 1995’te “Türkiye’nin Önü Aydınlık’’ manşetiyle, bu ülkenin birikimini kamuoyuna yansıtmak için yayın hayatına başladı. Postmodern 28 Şubat darbesinin yaşandığı yıllarda vesayetçi yapılara karşı milli ve yerli iktidarlara destek veren gazete bu hassasiyetini millet iradesini devlet-millet iş birliğini öne alan yayın politikasını günümüze kadar 30 yıl boyunca ilk günün heyecanı ile sürdürdü. Yeni Şafak, yayın hayatına atıldığı ilk dönemde Türkiye, yeni bir sosyolojik yapılanmaya gidiyor, Refah Partisi’nin yükselişine şahit oluyordu. Milletimiz Refah Partisi’ni koalisyon ortağı olarak iktidara taşımıştı. Bu gelişmeler kendilerini Türkiye’nin sahibi olarak gören vesayet odaklarını harekete geçirdi, 28 Şubat 1997’de MGK toplantısında “Bin Yıl Sürecek” denilen yeni bir süreç başlatıldı. Yeni Şafak bu sürece de sessiz kalmayan nadir gazetelerden biri oldu.


YENİ ŞAFAK GAZETESİNİN DEMOKRASİ KARNESİ

1998’de nöbeti Albayrak ailesi devraldı. Başta Ahmet Albayrak olmak üzere, Nuri, Mustafa, Kâzım ve diğer Albayraklar, vesayet yapılarıyla mücadelede maddimanevi hiçbir fedakârlıktan kaçınmadı. 28 Şubat sonrasında, faşist yönetim, Yeni Şafak ve Albayrak ailesine baskı ve zulmü adeta politika haline getirdi. Ancak Albayrak ailesi, bütün bunlara, bir nebze bile yılgınlık göstermeden göğüs gerdi. Yeni Şafak, 11 Ekim 1998’de, ‘Başörtüsüne Özgürlük’ eylemlerine öncülük etti, ‘Batık Banka’ olayları ve yolsuzlukların 28 Şubat’ın simgeleri haline geldiği günlerde Yeni Şafak bu olayların üzerine gitti. Öyle ki ‘yolsuzluk’ haberlerinden rahatsız olan iktidar, kolluk kuvvetlerini Yeni Şafak’ın üstüne saldı, baskınlar yaptırdı, gazete sahiplerini gözaltına alıp işkence yaptırdı. 11 Eylül saldırısının ardından ABD’nin Irak’a yönelik işgal hazırlıkları Türkiye’yi cenderede bırakıyordu. Irak’ta askerimizin başına çuval geçiriliyor ve Irak tezkeresine “Evet’’ dememiz dayatılıyordu. Yeni Şafak tezkereye karşı yoğun bir “Hayır’’ kampanyası yürüttü, 1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçmedi. 2007 yılında ülkemizde 367 Krizi, 27 Nisan E-Muhtırası, 22 Temmuz Genel Seçimi ve 21 Ekim Anayasa Değişikliği Referandumu dâhil olmak üzere birçok siyasi ve sosyal olay yaşandı. Bu kritik süreçte Yeni Şafak her zaman olduğu gibi demokrasi ve milli iradeden yana tavır aldı, bütün Türkiye örnek bir tutum sergiledi. Ayrıca FETÖ’nün başarısızlıklarla sonuçlanan 2012 tarihli MİT kumpası, 2013 tarihli Polis-Yargı Darbesi ve 15 Temmuz 2016 tarihli Türkiye’yi işgale zemin hazırlama ve iç savaş çıkarmaya yönelik darbe görünümlü kalkışmada Yeni Şafak gazetesi attığı manşetlerle FETÖ terör örgütüne ve arka plandaki azmettiriciler MOSSAD ve PENTAGON’a karşı amansız bir mücadele verdi.


17/25 ARALIK POLİS YARGI DARBESİNE KARŞI “BOYUN EĞMEYECEĞİZ” MANŞETİ

24 Şubat 2014’te Selam-Tevhid isimli hayalî örgüt üzerinden on binlerce insanın dinlendiğini ortaya çıkaran Yeni Şafak, “Derin Kulak Pensilvanya” manşetiyle Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehlikeye dikkat çekti. 7 Haziran 2015’te AK Parti, tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edememişti. Bunun üzerine Yeni Şafak, “Erken Seçim’’ manşetiyle 1 Kasım’ı işaret etti. Yapılan erken seçimde halk AK Parti’ye tekrar ‘tek başına iktidar’ yetkisi verdi. Yeni Şafak 2 Kasım’da “Kirli İttifaklar Çöktü: AK Parti Tek Başına İktidar’’ üst başlığını kullanarak “Muhteşem Zafer’’ manşetini attı. 15 Temmuz ihanetinden bir gün önce, “18 Paşaya FETÖ Suçlaması” manşetini atan Yeni Şafak’ın darbe kalkışmasının olduğu günkü manşeti “FETÖ’nün İnfaz Timi”ydi.


ABD VE İSRAİL ŞER İTTİFAKI’NDAN 28 ŞUBAT CUNTASINA DARBE YAPIN EMRİ?
ABD Dış İşleri Bakanı Warren Cristopher’ın Ankara Büyükelçiliğine gönderdiği kriptolu ulusal güvenlik belgesinin içeriği oldukça ilginç. Bu belgeye göre,
ABD 15 Ekim’de REFAH-YOL iktidarının devrilmesi için örtülü olarak düğmeye basmış görünüyor.
ABD Dışişleri Bakanı Warren Cristopher imzası ile Ankara ABD Büyükelçiliğine gereği için, Beyrut, Moskova, Atina ve Sofya elçiliklerine de bilgi için gönderilen ulusal güvenlik belgesini Başbakan Erbakan kamuoyuna açıklamıştı. Belgeden yapılan alıntılarda Refahyol iktidarı ile ilgili değerlendirme ve iktidardan düşürme yöntemine yer verilen belgede, ilk yorum koalisyonun büyük ortağı ile ilgili olarak yapılıyor:
Türk hükümetinin milli eğilimlerinden ve Başbakan Erbakan’ın ideolojisinden ilham alarak dış politikayı Batı’dan ayırıp, Arap ve Müslüman dünyasına doğru yeniden yönlendirmesinden dolayı derin endişe içerisindeyiz.
Kanaatimizce
Türkiye’nin İran, Libya, Irak, Nijerya ve Sudan ile bağlarını kuvvetlendirmek
konusundaki mevcut tutumu
bizim milli menfaatlerimize aykırıdır, düşmancadır.
İkinci yorum Koalisyonun küçük ortağı DYP ile ilgili. DYP, Erbakan’ın radikal İslami söylemlerini ılımlaştırmada başarılı olamadığına göre, kendisinin RP ile koalisyonu verimsiz görünmektedir. Biz inanıyoruz ki Tansu Çiller’in Koalisyondan çekilmesi Erbakan’ı düşürür ve ülkeyi genel seçimlere götürür.
Sonuç kesin olmamakla beraber RP büyük ihtimalle seçimlerden daha güçlü çıkacaktır. Türkiye, birleşik devletlerin anahtar stratejik ortağı olarak kalmak mecburiyetindedir ve onun bu pozisyonunu gerçekleştirip sürdürmedeki başarımız, bizim milli menfaatlerimizi doğrudan etkileyecektir. Türk askeriyesi bu sonucu elde etmeye doğru daha büyük çaba sarf etmesi için harekete geçmeye zorlanmalıdır. Bu konudaki aksiyon ve planlarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

“İRTİCA PKK’DAN TEHLİKELİ” PSİKOLOJİK HARP SÖYLEMİ CIA-MOSSAD MENŞELİ Mİ?
Ordu içinde Çevik Bir’e bağlı bir ekibin üst düzey PKK’lı yetkililerle görüşmesi MOSSAD ve CIA’nın telkinleriyle başlamıştı. 28 Şubat’ta Çevik Bir’in, İsrail’in menfaatlerini Türkiye’den daha çok koruma refleksi ile hareket etmesi, Cunta’nın üst düzey yöneticileri ile İsrail arasında kurulan dostluklar, Türkiye’deki postmodern darbenin başarılı olması için İsrail’in Cuntaya 17 milyar dolar göndermesi ilişkileri daha da
pekiştirmişti
. Bu paranın 6 milyar dolarının apoletli medyaya verilmesi sivil cuntacıların neden askerlerden daha öne çıktıklarını da izah ediyor sanırım. Çevik Bir’in tarihten 24 yıl önce bir ABD dergisine yazdığı makale açık çift taraflı bir itiraf niteliğinde. Darbenin yalnızca irticaya karşı değil İsrail dostluğunun sürmesi için yapıldığı itiraf ediliyor. Çevik Bir’in İsrailli analist Martin Sherman ile birlikte kaleme alınan makalede
“Türkiye’de laik Cumhuriyeti korumakla yükümlü ordu Erbakan’a açıkça dedi ki: “Ülkenin yüzünü İslam’a dönmesini ve İsrail-Türk askeri ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izlemeyeceğiz. Erbakan kontrol altında tutuldu. Türkiye ve İsrail MGK baskısıyla İslamcı başbakan istifasını sundu.’’
Cunta Türkiye’nin iç ve dış tehditlerinin belirlendiği MGSB ve MASK’ta İsrail’in güvenliğini sağlama adına PKK tehdit olarak aşağı sıralara indirilirken Türk Milletinin milli ve manevi değerleri irtica yaftalamasıyla 1’inci tehdit olarak kabul edilmişti. Bu Konjonktürde Ortadoğu’da yeni yeni ittifaklar kurulurken, CUNTA eliyle Türkiye’de kutuplaşma ve kamplaşmaların önü açılarak Türkiye bir kez daha içe kapatılıyordu.

31 MART 2024 MAHALLİ SEÇİMLERİNDE AK PARTİ İKİNCİ PARTİ KONUMUNA DÜŞTÜ

AK Parti’nin kurulduğu süreçten 23 yıl geçti. AK Parti'nin kurulduğu süreçte vesayetçi yapıların kurduğu 28 Şubat benzeri otoriter yapılar onlarca yıl önce tesis edilmiş bir düzenin kendini yenilemek ayakta kalabilmek için son çırpınışlarıydı diyebiliriz. Ülkemiz her bakımdan ciddi bir ideolojik, siyasi, toplumsal ve yönetim krizi içindeydi. Yolsuzluk, kötü yönetim, adaletsizlik ve kısıtlamalardan halkımız bezmiş usanmıştı. AK Parti bu şartlar içinde kuruldu ve kuruluşundan 15 ay sonra yüce milletimiz AK Parti’yi tek başına iktidara getirdi. Ak Parti ülkenin içinde olduğu vesayetçi yapıların yarattığı derin krize rağmen ülke tarihinin en etkili ve başarılı reformlarını projelerini hayata geçirdi. Bu sayede hem kalkınma hem de devlet-millet ilişkisi noktasında ülke baştan sona yenilenmiş oldu. AK Parti'nin 23 yıllık iktidarı süresince ülkemizde iyi kötü birçok olaylar yaşandı. AK Parti iktidarı yaşanan olumsuzluklara büyük çapta çözümler buldu ancak çözüm bulamadıkları olaylar partiyi aşırı yıprattı. Bu yıpranmada AK Partinin kuruluşunda iktidarı devraldığı bir durumdan bambaşka bir Türkiye’de yaşamamızın da ciddi bir katkısı var. Çok değil yaklaşık 1 sene önce 2023’te yapılan çifte seçimlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 27 milyon oy aldı. 10 ay sonra bu oylardaki düşüş Başkan Erdoğan tarafından ciddi irdeleniyor. İnşallah Türkiye 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 tarihli seçim sürecini yeniden yaşar ve AK Parti hak ettiği oy oranına erişir İnşallah!

#Yeni Şafak
#30. yıl
#Bülent Orakoğlu