31 Mart yerel seçimlerinde AK Parti’yi hezimete uğratmak ve iktidarın hukuki meşruiyetini kaybetmesi için ciddi bir oy kaybına uğramasını bekleyen şer güçler yine hiç ummadıkları bir yenilgiyle karşılaştılar. Devlet-millet işbirliğinin en üst düzeyde tezahür ettiği, beka tehdidi karşısında Cumhur İttifakı’na oylarıyla destek veren milletimiz bu yerel seçimde de ferasetini gösterdi.
Yaklaşık yüzde 52 oyla 16 büyükşehir, 24 il, 538 ilçe ve 200 belde olmak üzere toplam 778 belediye başkanlığının kazanılması üzerine Başkan Erdoğan AK Parti’nin 15 kez zafer kazandığına dikkat çekmişti. Erdoğan her seçim zaferinden sonra mutat hale gelen balkon konuşmasında Türkiye’nin 31 Mart seçimlerini demokratik bir olgunluk içinde tamamladığını vurgulayarak “Milletimiz bir kez daha iradesini yüksek bir katılım oranıyla sandığa yansıtmıştır. Beka konusunda verdiğimiz mesajın milletimiz tarafından da gayet iyi algılandığını görüyorum. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bu seçimle birlikte kökleşti. Ülkemize diz çöktürmeye çalışanlar bir kez daha hüsrana uğramıştır. Bu onurlu duruşları sebebiyle 81 vilayetimizdeki her bir vatandaşımıza teşekkür ediyorum” demişti.
Oysa 28 Şubat Cuntası’nın akil adamı olduğu bilinen Cindoruk 31 Mart seçimi öncesinde tekrar ortaya çıkarak 31 Mart, “Cumhuriyetin kurucu rejimi parlamenter demokrasinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden intikam alma” seçimidir şeklindeki açıklaması bu darbeci monşerler Türkiye’de gene ne melanetler peşinde sorusunu sormamıza neden olmuştu. 31 Mart seçimleri sonrasında Vatan Partisi lideri Perinçek’in Başkan Erdoğan’ı hedef alan açıklamaları ve parti kılıfı altında yapılan illegal çalışmalar 28 Şubat’çıların faaliyete geçtiklerinin açık işaretlerini veriyordu. 31 Mart seçimlerinde binde 23 oy alan büyükşehir, il, ilçe ve beldelerde sıfır çeken Vatan Partisi lideri Perinçek dünya lideri Erdoğan’a Ulusal Kanal’da “İstifa et” çağrısında bulunarak “AK Parti iktidarının tek başına devam etme şansı yok. Cumhurbaşkanlığı Sistemi içerisinde bir çözüm yok. Cumhurbaşkanlığı seçiminin yenilenmesi ve Cumhurbaşkanının istifası dışında görülen bir çözüm yok. Türkiye büyük bir karar verecek. Türkiye çalkantılı bir döneme giriyor. Türkiye, parlamenter sisteme dönecek” şeklinde haddini aşan ifadelerde bulunmuştu. Aydınlık gazetesinde 1 Nisan’da kaleme alınan bir köşe yazısında bazı AKP’li yöneticilerden seçim öncesi yapıldığı iddia edilen açıklama veya konuşmalarda sözde bu yöneticiler “Ankara’yı kaybedersek siyasi sonucu olur, ama İstanbul’u kaybedersek ‘çöküş’” demişler! Bu iddiaların nedense birebir aynı kelimeler ile olmasa bile Türkiye aleyhindeki haberleriyle dikkat çeken Le Monde, Amerikan New York Times ve İngiliz Guardian gazetelerinin haberlerinde yer alan “Erdoğan’a darbe” açıklamalarıyla örtüşmesi de bir o kadar manidar doğrusu. Zira 28 Şubat davasını görüldüğü Ankara 5’inci Ağır Ceza mahkemesinin gerekçeli kararında 28 Şubat’ın küresel bir darbe olduğu, Türkiye’nin 28 Şubat’ta hedef alınmasında pilot bölge olarak seçildiği açıklanmıştı. Türkiye’de 28 Şubat’ın başarılı olamamasında Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde AK Parti’nin vesayetçi yapılar karşısında millet iradesine verdiği desteğin katkısı asla inkar edilemez. Avrupa’da yaşayan Müslümanlar bilhassa başörtüsü konusunda Global 28 Şubat’ın baskı ve cenderesi altında yaşarken Türkiye’de ordu ve polis başta olmak üzere başörtüsünün serbest olması bilhassa Yeni Zelanda katliamı sonrasında Başkan Erdoğan ve Türkiye’nin hedefe konması sonrasında ülkemizde yeni bir 28 Şubat gerçekleştirmeye yönelik faaliyetlerin dışarıdan beslendiği de inkar edilemez bir gerçek.
Türkiye’nin 28 Şubat’ın sivil ayaklarına operasyon yapmaması veya yapamamasının şüphesiz önemli nedenleri arasında 28 Şubatçılardan intikam alınıyor algısı yaratılması olmuştu. Bir diğer sebep ise ilk yargılamanın başlatıldığı Ankara 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde ağırlaştırılmış hapis cezası istenen sanıkların tümünün serbest bırakılması olmuştu. 28 Şubat davasına bakan Ankara 5’inci Ağır ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında sivil ayaklara operasyon yapılmaması konusu tenkit ederek bir an önce savcılıkların faaliyete geçmesi ve yeni bir iddianame hazırlamaları konusunda uyarılar yapılmıştı. Ancak görüldüğü gibi Cindoruk-Perinçek ikilisi iktidarı tehdit ederek yeni Cumhurbaşkanlığı Sisteminden intikam alınacağı çağrıları yapıyor. Aydınlık gazetesi ve Perinçek sanki 28 Şubatçılara verilen cezaları umursamıyor veya tanımıyor. Zira Perinçek 28 Şubat davasının 1 numaralı sanığını açıkça korumaya alıyor. Genelkurmay Başkanı Karadayı’nın TSK içinde FETÖ örgütlenmesinin önünü açtığı iddialarına rağmen! Üstelik Karadayı’nın Genelkurmay’da FETÖ heyetlerini kabul ederek şilt verdiği ziyaret resimlerinin şeref salonunda yer aldığı iddiaları birçok medya kuruluşunda boy göstermesine rağmen Aydınlık gazetesinin bu gerçekleri görmezden gelmesi epey enteresan doğrusu? Yoksa Perinçekgillerin Apo, Mihraç Ural ve Esed muhibbi olmaları yanı sıra FETÖ ilişkileri de mi söz konusu? 28 Şubat sürecinde Perinçek ve ekibinin cunta ile işbirliği içinde olması çok normal bir durum. Zira İşçi Partisi 18 Nisan 1999 tarihinde 1’nci Olağanüstü Genel Kongresi’nde parti olarak halka yaptığı hizmetleri açıklarken 1’nci sırada 28 Şubat’ın önünü açtıkları ve programını ürettiklerini kamuoyuyla paylaşmışlardı. FETÖ ile Perinçek’in diğer bir ortak noktası ise Karadayı dışında TSK’ya sızma konusundaki maharetleri olmuştu.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.