Sınırlarımıza nükleer bomba mı yerleştirecekler?

04:0021/09/2020, Pazartesi
G: 21/09/2020, Pazartesi
Bülent Orakoğlu

Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi 10 Ağustos’tan bu yana Doğu Akdeniz’de donanma gemilerinin korumasında faaliyetlerini sürdürüyordu. Ancak Oruç Reis’in yeni Navtex ilan etmesine rağmen donanma gemileriyle birlikte Antalya’ya dönerek limana demir atması başta Yunanistan olmak üzere Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de geri adım attığına yönelik iddialara neden olmuştu. Doğu Akdeniz’de şımarık Yunan palikaryalarının gerilimi tırmandıran sayısız provokasyonlarına karşı AB Parlamentosu ve ABD’nin açık bir şekilde

Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi 10 Ağustos’tan bu yana Doğu Akdeniz’de donanma gemilerinin korumasında faaliyetlerini sürdürüyordu. Ancak Oruç Reis’in yeni Navtex ilan etmesine rağmen donanma gemileriyle birlikte Antalya’ya dönerek limana demir atması başta Yunanistan olmak üzere Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de geri adım attığına yönelik iddialara neden olmuştu. Doğu Akdeniz’de şımarık Yunan palikaryalarının gerilimi tırmandıran sayısız provokasyonlarına karşı AB Parlamentosu ve ABD’nin açık bir şekilde haksız ve hukuksuz olarak Yunan tezlerini desteklemeleri manidardır. ABD’nin Yunanistan ile birlikte böylesine gergin bir ortamda Türklerin yaşadığı bir sınırda tatbikat girişimi Almanya’nın öncülüğünde Ankara ve Atina’yı masada buluşturma çabalarına vurulmuş bir darbe niteliğindedir. ABD’nin bölgede barış istemediğinin açık bir göstergesidir. ABD’nin İncirlik’teki üssünü boşaltarak nükleer bombalarını Dedeağaç, Ege’de bir ada veya Güney Kıbrıs’a taşıma ihtimali Yunan medyasınca iddia edilmişti. ABD’nin bir taraftan Türkiye ve Yunanistan’a gerilimi düşürme çağrıları yaparken diğer taraftan bölge halklarının güvenliğini ve huzurunu tehdit eden hamlelere yöneldiğini görüyoruz. Tarafları diyaloğa teşvik etmek yerine diyalog ihtimalini zedeleyen hegemonik gücünü kullanan bir Batı ile karşı karşıyayız.

ORUÇ REİS’İN GERİ ÇEKİLMESİ DİPLOMASİYE ALAN AÇMAYA YÖNELİK BİR STRATEJİDİR

Oruç Reis gemisinin Antalya limanına çekilmesi Türkiye açısından asla geri bir adım değildir. Olsa olsa stratejik bir taktik girişimidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada ‘’ Eğer biz Oruç Reis’i çektiysek bunun bir anlamı var. Bu önemli bir yaklaşımdır. Diplomasiye imkan verelim. Yunanistan bu yaklaşımımızı olumlu karşılasın bir adım atalım diye yaptık ‘’ demişti. Türkiye’nin diplomatik çabalarına karşın Yunan tarafı tarihten gelen kalleşçe ve alçakça tavırlarına devam etmektedir.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’A KÜFÜR EDEN GAZETECİ KILIKLI ŞEREFSİZ ALÇAKLAR

İşte Yunanistan budur. ABD ve BATI’nın desteğiyle Türkiye’ye kafa tutmaya çalışan gazeteci kılıklı şerefsizler ve alçaklar güruhu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alırken kendi meşreplerini de ortaya koydular. Türkiye ve Yunanistan’ın NATO’nun devreye girmesi ile başlatılan görüşmeler devam ederken Yunanistan Cumhurbaşkanı’nın MEİS’e giderek ‘Barış için savaşa hazırlıklı olmalısınız’ provokasyonu balık baştan kokar atasözünü hatırlattı. Emin olalım ki Yunanistan’da bu gazetenin iki kez Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alması organize bir harekettir. Bu manşetten Yunanistan’daki sözde üst düzey güruhun haberi olmaması mümkün değildir. Yunan Dışişleri Bakanlığı’nın konuyla ilgili açıklaması bizi tatmin etmez. Adalet Bakanı Gül’ün “Bir Yunan paçavrasının, Sayın Cumhurbaşkanımız’ı alçakça hedef alan çirkin manşetleri kabul edilemez. Bir hukuk devletinde bu apaçık suçtur. Yunan makamları bu terbiyesizliğe ve suça ortak olmamalı, hukukun gereğini acilen yapmalıdır” açıklaması önemlidir. Zira Yunan makamlarının Türkiye’nin en üst düzey kişisini hedef alan bu psikolojik harp söyleminde aradan geçen zaman içinde suçluları bırakın cezalandırmayı, kınamamışlardır, bir özür bile dilenmemiştir.

ARTIK YETER

Yunanistan’ın müzakere masasına oturma niyeti yok. ABD ve Batı’nın bazı hegemonik devletlerini arkasına alarak Türkiye’ye kafa tutmalarının hesabı bu şımarık güruhtan bir an önce sorulmalıdır. Türkiye’nin devamlı barış ve diplomasiden söz etmesi karşısında Yunanistan’ın savaş söylemlerine artık yeter demeliyiz. Cihat Yaycı, Türkiye’nin Doğu Akdeniz konusunda hukuk nezdinde elinin güçlü olduğunu vurgulayarak, savaş ve çatışma söylemleri üzerine Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni hatırlattı: “Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin 2’nci ve 6’ncı maddesi var. Bu maddelere göre, ticaret gemileri, gündüz geçiş yapmak durumundalar. Kılavuzluk, zorunlu kılınabilir. Geçişi Türkiye’nin göstereceği geçiş rotalarından yapmak durumunda kalırlar. Yunanistan’ın turizmden sonra ikinci büyük gelir kaynağı deniz taşımacılığıdır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) birinci gelir kaynağı deniz taşımacılığı. Türk Boğazları’ndan senede 45-50 bin gemi geçiyor bunların büyük çoğunluğu Yunan ile Rum bandrollü gemiler. Türkiye geçişleri yavaşlatabilir, bekletebilir. Kılavuz aldırmayı söyler, rotaları belirler.

Boğazlar kapatılabilir

Türkiye, kendini savaş tehdidi altında hissetmesi durumunda Boğazlar’dan geçecek gemileri bekletebilir. Geçişleri geciktirebilir.” Her beklemenin ciddi ekonomik külfet olduğunun altını çizen Yaycı, “Avrupa Birliği 24-25 Eylül’deki toplantıdan sonra ekonomik yaptırım uygulamaya kalkarsa Türkiye de bunları masaya koymalıdır” dedi.

#Oruç Reis
#Doğu Akdeniz
#Recep Tayyip Erdoan
#Yunanistan
#ABD