|
Provokatörler

Türkiye bölgesel ve küresel güç olmaya aday bir ülke olarak eski Türkiye’den nerelere geldi. ‘Bağımsız Türkiye Konsepti’nde stratejik öneme sahip, yerli savunma sistemlerinin dışa bağımlılıktan kurtarılması ve millileştirilmesi adına, Türk Savunma Sanayii’nin son yıllarda yaptığı büyük atılım ve hamleler Türkiye’nin caydırıcı gücünü kat be kat artırarak dost ülkelere güven verirken düşman ülkelere de korku saldı.



AK Parti’nin iktidar olduğu 2002 yılından başlayarak günümüze değin vesayet mekanizmalarının bitirilmesi ve millet iradesinin tecelli etmesi yönünde siyasi iradenin açıkça ortaya koyduğu tavır demokrasinin sürekli geliştiği dinamik bir süreci gözler önüne seriyor. Bu süreç bölgesinde ve dünyada yeni ve güçlü bir Türkiye perspektifini, demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerini öne çıkaran reformlar ile taçlandırılmış bir döneme işaret ediyor.

Vesayet mekanizmaları ve arkasındaki azmettirici devletler, 12 yıl önce 27 Nisan’da darbeler tarihimizde bir ilk olarak Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki siyasi iktidarın milli irade ve demokrasiyi koruyup kollayan darbe karşıtı dik bir duruş sergilemesi karşısında ‘dumura ‘uğradılar. 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunun ardından 27 Nisan gecesi Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayımlanan e muhtıraya karşı dönemin Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek çok sert bir açıklamayla yanıt vermişti: “ Genelkurmay internet sitesinde yapılan açıklama hükümete karşı bir tutum olarak algılanmıştır. Kuşkusuz, demokratik bir düzende bunun düşünülmesi dahi yadırgatıcıdır. Öncelikle söylemek isteriz ki; Başbakana bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı’nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması, demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez. Genelkurmay Başkanlığı, hükümetin emrinde, görevleri Anayasa ve ilgili yasalarla tayin edilmiş bir kurumdur. Anayasamıza göre, Genelkurmay Başkanı görev ve yetkilerinden dolayı Başbakana karşı sorumludur. Bu metnin basın yayın organlarına verilmesi ve Genelkurmay’ın internet sitesinde yayınlanmasındaki zamanlama manidardır...’’

27 Nisan e muhtırası öncesinde askeri ve sivil cuntacılarla millet iradesi ve demokrasiyi savunan Erdoğan liderliğindeki siyasi iktidar arasında yaşanan gerilim ve demokrasi mücadelesinde Erdoğan cuntacılara taviz vermedi. Seçim dönemine, irtica, laiklik ve türban tartışmalarıyla gelinmişti. Ülkenin çeşitli yerlerinde Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) ‘Cumhuriyet’e sahip çık’ çağrısıyla düzenlenen “Cumhuriyet Mitingleri” laiklik bahanesiyle Meclis’in, yani milletin iradesinin yansımasını engellemek adına gerçekleştirdiği gövde gösterileri olmuştu. ADD Başkanı Şener Eruygur ve gazeteci Tuncay Özkan’ın başını çektiği Cumhuriyet mitinglerinin ilki 14 Nisan’da Ankara Tandoğan’da tertip edilmişti. Bu mitingler daha sonra İzmir, İstanbul, Çanakkale, Antalya ve Diyarbakır gibi illerde de yapılmıştır. Tandoğan mitingi e-muhtıra öncesi gerçekleşen tek miting olması sebebiyle üzerinde durulması gereken bir organizasyondur. Mitinglerin ortak özelliği “Mustafa Kemal’in askerleri” olduklarını söyleyen kimselerin sivilliklerini unutup “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganına geri dönmeleri ve askere davetiye çıkarmalarıydı.

Cumhuriyet Mitingleri ile birlikte PKK terörü yeniden hortlatıldı. Şehit cenazelerinde hükümete karşı atılan sloganlar bir merkezden organize edilerek provokatörler devreye sokuldu. Gösteriler hükümet karşıtı ,siyasi iktidarı ve meşruiyetini hedef alan bir konuma dönüştürülmeye çalışılıyordu. Amaç iktidar partisinin kendi siyasal çizgisinden bir ismi cumhurbaşkanlığına seçmesi engellenmek istenmesiydi. Askeri ve sivil cuntacılar “Cumhurbaşkanı eşi başörtülü olamaz” düsturu ile anayasal organları dahi hukuk dışı bir şekilde kullanmaktan çekinmiyorlardı. Nisan 2007’de Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin 11’inci Cumhurbaşkanlığı adayını “Abdullah Gül” sözleriyle duyurmasının ardından TBMM’de seçim süreci başladı. Ancak bu noktada da “Gül’ün seçilebilmesi için Meclis’te en az 367 milletvekilinin bulunması gerekiyor” tezi (Toplantı yeter sayısı) ortaya atıldı. Gül’ün yeterli oyu alamadığı ilk turda CHP, Meclis’i boykot etti, MHP ise geldi ama ret oyu kullandı. Asıl sürpriz 27 Nisan 2007’nin gece yarısı yaşandı ve TSK, ‘e-muhtıra’ olarak adlandırılan bir bildiri yayınladı. Anayasa Mahkemesi 1 Mayıs’ta verdiği kararla, 367 iddiasını kabul ederek yapılan birinci tur oylamayı iptal etti. Bunun üzerine 6 Mayıs’ta yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının (367) bulunamayışı yüzünden 11. Cumhurbaşkanı seçilemedi. Hükümet bu gelişmelerin ardından erken seçim kararı aldı. Ancak Meclis kapanmadan önce Anayasa’daki Cumhurbaşkanı’nın seçilmesiyle ilgili maddeleri değiştiren bir düzenleme yaptı. Düzenleme ANAVATAN Partisi’nin de desteğiyle Meclis’ten geçti. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Sezer, bu düzenlemeyi referanduma götürdü.

Seçimlerden yüzde 47 gibi ezici bir çoğunlukla çıkan AK Parti, bir kez daha 367 sorunuyla karşı karşıyaydı. CHP, yine Meclis’i boykot ederse seçim için yeterli katılım oranı yani 367 yeter sayısı nasıl sağlanacaktı. İşte tam bu notada AK Parti’ye sürpriz destek geldi. MHP “AKP kimi isterse aday gösterebilir. Biz Meclis’e gireriz, 367 sorunu yaşanmaz” açıklamasıyla krizin çözülmesini sağladı. 3’üncü tura 448 milletvekili katıldı ve Gül, 339 oyla 11’inci Cumhurbaşkanı seçildi.

28 Şubat’tan 10 yıl sonra, ekonominin düzlüğe çıkarıldığı, yasakların bir bir kalktığı, huzur ve refah ikliminin tüm ülkeye yayıldığı dönemde 28 Şubat’ı andıran bir kalkışmaya meyleden cuntacılar, 27 Nisan’da yine boy göstermişlerdi. Peygamber Efendimiz’in anıldığı kutlu doğum etkinliklerini ve Kur’an okuma yarışmalarını ‘tehdit’ olarak algılayan Kemalist cuntacılar bu kez de laikçi bir darbe kalkışmasının işaret fişeğini veriyorlardı. Cumhurbaşkanlığı seçimine ve ‘’ sözde değil özde rejime bağlılık” ilkesine bağlanmasıyla bildiri; hükümetin içişlerine tamamıyla karışarak muhtıra hüviyetine bürünmekteydi.

Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 27 Nisan e muhtırasına karşı dik duruş 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinde de millet devlet işbirliğinin en üst seviyede gerçekleştirilmesi ile devam ediyor. Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta asker veya sivil cuntacıların günümüzde ne kadar güvenilir olduklarıdır. Zira FETÖ ile mücadele kapsamında hükümetin yanında tavır almış gibi gözüken sivil cuntacıların samimiyeti daima test edilmelidir. Bilhassa geçmişte ‘sızma ‘ konusunda uzmanlaşmış olanlar başta olmak üzere!

#Türkiye
#Türk Savunma Sanayii
#AK Parti
#E-muhtıra
#28 Şubat
#15 Temmuz
#17/25 Aralık
5 yıl önce
Provokatörler
Ülkelerin gelir grupları
Temmuz’da mahalli idarelerdeki memurların ilave ödemeleri arttı
Türkiye’ye karşı bu operasyonun bir bedeli var!
Hicret ruhu: Direniş, Diriliş ve Yenileniş yolculuğu 
Avrupa ve Türk/İslâm korkusu