Dönemin, Cumhurbaşkanı Demirel’in 28 Şubat Cuntası üst düzey askerleri üzerindeki ağırlığı bilinen bir durum. Zira Cunta bir taraftan demokratik bir seçimle iş başına gelmiş Refahyol iktidarını irticai faaliyetler iddiasıyla devirirken atama ile iş başına gelmiş Yılmaz hükümetini oy kaybetmesin savıyla korumaya alıyordu. Üstelik Demirel’in 28 Şubat’ın 1 numaralı sanığı Genelkurmay Başkanı Karadayı’ya “Devlet Şeref Madalyası” vererek ödüllendirmesi ne anlama geliyor? 12 Eylül başta olmak üzere darbelerde önemli roller aldığını övünerek anlatan bu darbeci Genelkurmay Başkanı’nı hukuken koruma altına almaya çalışan Demirel Stockholm sendromuna mı yakalanmıştı?
Karadayı savcılığa verdiği ifadesinde, “28 Şubat sürecinde demokrasiyi korumak için yakışanı yaptığına dair Cumhurbaşkanı Demirel’in çeşitli gazetelerde yayınlanan 1 sayfalık sözlerinden oluşan internet çıktılarını savcılığa teslim ediyor. ’Karadayı darbeyi önledi’ başlıklı bir sayfadan oluşan internet çıktısı ortalığa saçılan garabeti daha da kasvetleştiriyor.” Aslında Cumhurbaşkanlarının emekliye ayrılan Genelkurmay Başkanlarına ‘devlet Şeref Madalyası’ vermeleri devlet teamüllerimizde bir gelenek olarak devam ettiriliyor. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in 28 Şubat darbesinin 1 numaralı sanığı Genelkurmay Başkanı Hakkı Karadayı’yı koruma altına alma amaçlı kamuoyuna intikal etmemiş internet çıktısı herhalde inandırıcı olmadığı için olsa gerek hiçbir şekilde işleme konmuyor. Aslında madalya konusu ve Karadayı darbeyi önledi iddiası madalyadan daha ağır bir nedene dayanıyor. 9’uncu Cumhurbaşkanı Demirel’in Karadayı’ya verdiği ‘devlet şeref madalyası’ ve Karadayı darbeyi önledi iddiası olsa olsa Masonik bir dayanışma olarak siyaset tarihimizde yerini alıyor.
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası’na bağlı olarak faaliyet gösteren Erdem Locası’nda Üstad-ı olarak görev yapan Kızıltan, Türkiye’nin en önemli mason örgütlerinden birisi olarak görülen ‘Büyük Kulüp’ün, 28 Şubat sürecinin önemli aktörlerin birisi olan İsmail Hakkı Karadayı için verdiği taziye ilanıyla ilgili şu çarpıcı tespitlerde bulundu: “Ben bu kadar derneğe girdim çıktım, her derneğin bir sicil kaydı vardır. Ama mason locaları haricinde bu sicil numaraları insanın ismiyle birlikte anılmaz. Bu sadece masonlarda vardır. ‘Matrikül Numarası’ adı verilir. Bir kişinin bağlı bulunduğu dernekte sicil numarasıyla birlikte anılması masonik bir uygulamadır. İsmail Hakkı Karadayı öldüğünde vefat ilanını üye numarasıyla birlikte verdiler. Normal bir dernekte görülmemiş bir uygulama. O halde adı geçen kulübü sıradan bir dernek olarak görmek mümkün değil.”
1995 yılında Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Gülen örgütünün üst düzey yöneticilerini Genelkurmay Başkanlığı’nda ağırlayarak plaket vermiş ve Gülen Örgütü’nden övgülerle söz etmişti. Bu kabule ilişkin görüntüler basında yer almıştı. 28 Şubat soruşturması ve kovuşturma aşamasında dönemin üst düzey bürokrasisi hakkında tutuklama kararları çıkarıldı. Ancak, bizzat 2.Başkan Çevik Bir’in ifadelerine de yansıyan ve 28 Şubat sürecini başlatan kişi olduğu belirtilen Karadayı, paralel yapının yargıdaki uzantıları sayesinde, bu süreçte dışarıda kaldı. Çevik Bir davanın 81’inci duruşmasında Karadayı’nın FETÖ’yü koruduğunu TSK içinde FETÖ’nün Karadayı döneminde güçlendiğini iddia etmişti.
27 Mayıs Milli Birlik Komitesi Genel Sekreteri Şükran Özkaya’nın arşivinden çıkan orijinal resmi belgeler, FETÖ’nün masonlarca kurulduğunu gösteriyor. 1991’de Özal’a sunulan rapora göre Gülen, Kasım Gülek ve Yaşar Tunagür’ün yanısıra 21 kişilik icra heyetinin 14’ü mason. Sıkıyönetim Komutanlığı’nın 1972’de hazırladığı “Teokratik Devlet Yapılanmaları” başlıklı raporda, FETÖ ile masonların irtibat ve işbirliği ortaya konuluyor. Örgütün 1968 İzmir Kestanepazarı’nda kurulduğu belirtilen raporda, masonlarla FETÖ’nün irtibatının yanı sıra faaliyet usullerinin de aynı olduğuna dikkat çekiliyor. “Bu gizlilik nedeniyle sıradan bir insan masonluk faaliyetlerinin iç yüzünü bilemez” denilen raporda, aynı durumun FETÖ için de geçerli olduğuna işaret ediliyor. Aynı rapora göre FETÖ’yü CIA ve MOSSAD’ın finanse ettiği, FETÖ elebaşı Gülen’in Erzurum’da Komünizmle Mücadele Derneklerinin kuruluşunda yer aldığı, Bu dernekler ABD’nin Truman doktrini doğrultusunda özellikle NATO’ya üye ülkelerde açtırdığı Sovyet karşıtı yapılanmalardı.
1991 yılında rahmetli Turgut Özal’ın isteği ile hazırlanan ve Gülen’in Sızıntı dergisinde Özal’ı ölümle tehdit ettiği raporda ise FETÖ’nün CIA ile irtibatının mason Kasım Gülek tarafından sağlandığı belirtildikten sonra şöyle deniliyor: “CIA Orta Asya’da ve Ortadoğu’da 1971 yılında uygulamaya koyduğu ‘Yeşil Kuşak Projesi’ ile bölgedeki enerji yollarının kontrolünü ele almak için ‘ılımlı İslam’ stratejisine en uygun cemaat önderi olarak Türkiye’de F. Gülen’e destek verdi...”.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.