28 Şubat davası aklandı mı?

04:0016/04/2018, Pazartesi
G: 16/04/2018, Pazartesi
Bülent Orakoğlu

Daha önceki yazılarımızda ele aldığımız gibi 28 Şubat davasının FETÖ tarafından başlatıldığı gerçeği 15 Temmuz sonrasında iddianameyi hazırlayan savcı Mustafa Bilgili’nin ve davanın 65 celsesine bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi bazı üyelerinin FETÖ suçlamalarıyla tutuklanmalarının ardından ortaya çıkmıştı. Bu durum 28 Şubat sanıklarının lehine işlemesine neden olurken ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanan 103 sanığın tamamının Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık 2013 tarihindeki duruşmalarda

Daha önceki yazılarımızda ele aldığımız gibi 28 Şubat davasının FETÖ tarafından başlatıldığı gerçeği 15 Temmuz sonrasında iddianameyi hazırlayan savcı Mustafa Bilgili’nin ve davanın 65 celsesine bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi bazı üyelerinin FETÖ suçlamalarıyla tutuklanmalarının ardından ortaya çıkmıştı. Bu durum 28 Şubat sanıklarının lehine işlemesine neden olurken ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanan 103 sanığın tamamının Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık 2013 tarihindeki duruşmalarda tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmaları ve sanıklara mahkeme heyetinin gösterdiği aşırı hoşgörü 28 Şubat ile FETÖ arasındaki örtülü işbirliğini ortaya koyarken, FETÖ’cü hakim ve savcıların 28 Şubat darbecilerinin yargılanmasını sulandırarak önlemeye yönelik faaliyetlerini açık bir biçimde deşifre ediyordu.



Eğer FETÖ 17/25 Aralık darbe girişiminde başarılı olsaydı 28 Şubat sanıkları ile FETÖ arasındaki çarpık ilişki ve arkalarındaki azmettirici aynı gücü Pentagon ve MOSSAD’ı milletçe acı bir şekilde öğrenecektik!

28 Şubat davası Mart 2014 tarihinde (FETÖ’nün başarısızlıkla sonuçlanan 17/25 Aralık polis ve yargı darbesi sonrasında) Ankara 5’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne devredilmiş 27 Haziran 2014 tarihinde yeni heyet 66. celse ile birlikte duruşmalara başlamış ve 28 Şubat davasını karar aşamasına getirmişti. Ankara 5’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 28 Şubat davasının son celsesinde tarihi karar açıklanmıştı. 103 sanıklı 28 Şubat davasında 21 sanık ‘’darbeye teşebbüs suçundan’’ müebbet hapis cezasına çarptırıldı, 68 sanık beraat etti. Hakkında müebbet hapis cezası verilen 21 sanığa sağlık ve yaş durumu nedeniyle Yargıtay süreci tamamlanıncaya kadar adli kontrol ve yurt dışı yasağı getirildi. Cezaların Yargıtay’da kesinleşmesinden sonra sanıkların TSK’dan ihracı ile rütbelerin sökülmesine hükmedildi. Yargı sürecinin tamamlanması ve kararın kesinleşmesi ardından müebbet hapis cezası alan asker sanıkların rütbeleri sökülecek er statüsüne inecekleri için orduevlerini dahi kullanamayacaklardı. Bu kararın açıklanması sonrasında 21 sanığa müebbet hapis cezası verilmesine rağmen yaş ve sağlık nedenleriyle tutuklanmamaları kararı toplumda medyada çeşitli tepkilere neden oldu. Bazı gazeteler açıkça farklı manşetlerle 28 Şubat’ın aklandığını yazdılar.

Aslında 28 Şubat davası sanıklarının psikolojik harekat ve harp uzmanı olmaları nedeniyle savunmada ürettikleri argümanlar davanın tanığı olan dönemin önemli siyasi aktörlerini etki altında bırakmıştı. Örneğin ‘Erbakan ölmeseydi bu dava açılmazdı. 28 Şubat Erbakan’ı değil Çiller-FETÖ işbirliğini hedef aldı’ gibi asparagas psikolojik harp söylemleri karşısında, 28 Şubat davasına tanık olarak çağrılan dönemin önemli siyasi aktörleri Çiller ve rahmeti Hasan Celal Güzel haricindekilerin tümü, 28 Şubat darbecilerinden davacı olmamışlardı. 28 Şubat davası dönemin önemli siyasi aktörlerince kendi kaderlerine terk edildiği için FETÖ bu fırsatı kaçırmamış 28 Şubat’ı da sulandırarak darbecilerin yargılanmaları ve ceza almalarını engellemeye çalışmıştı. Heyet karara varırken sanıklar hakkındaki delillerin tümünü bir sarraf hassasiyetle incelemiş görünüyor. Doğrusunu söylemek gerekirse FETÖ savcısı Mustafa Bilgili’nin hazırladığı iddianamede 60 şüpheliye ağırlaştırılmış hapis cezası istemi beni çok şaşırtmıştı. Birçok televizyon programında da bu durumu açıkça belirtmiştim. Bu nedenle müebbet hapis cezası alan 21 sanığa darbeye teşebbüs suçlamalarında hangi delillerin öne çıkarıldığını ve dikkate alındığını araştırdım.

28 Şubat darbe teşebbüsü öncesinde darbe toplantılarına katılan ve darbe belgelerinde ıslak imzası bulunan asker sanıklar birden fazla belgede ve toplantılara katılmış görünüyorlar. Bu konuda gerek savcılıkta ve duruşmalarda yapılan itiraflar da önemli delil niteliğinde. 7 Nisan 1997 tarihli ’İrtica’ konusunda alınacak tedbirler başlıklı belgede toplantıya katılan isimlerin büyük bir bölümü, Batı Çalışma Grubunun Kurulmasına ilişkin 10 Nisan 1997 tarihli toplantıya katılıp belgede ıslak imzası ve parafı olanlar, Batı Çalışma Grubu Kriz Masası Kurulu’nda görev alanlar, Batı Eylem Planında icra makamı olarak gösterilen birimler ve o dönemde bu birimlerin başında olan şüpheliler.

Ankara 5’nci Ağır Ceza Mahkemesi 21 sanığa darbeye teşebbüsten verdiği ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla 28 Şubat’ın bir darbe olduğunu açıkça ortaya koydu. Batı Çalışma Grubu’nun yasadışı Türkiye’de darbe şartları yaratma amacıyla kurulan illegal bir oluşum olduğunun altı çizildi. Mahkeme heyeti FETÖ Savcısı Mustafa Bilgili’nin hazırladığı iddianameyi nerdeyse baypas ederek sanık sayısını gerçek delil ve ıslak imzalı belgelerle 21’e düşürerek FETÖ’nün 28 Şubat davasını sulandırmasını engelledi. En önemlisi de 28 Şubat darbesinin beyin takımı deşifre edilerek hak ettikleri cezayı almaları da sağlandı.

Mahkeme heyeti aldığı demokratik ve insan haklarına saygılı kararlarıyla 28 Şubat Davası’nın Yargıtay’da, Anayasa Mahkemesi’nde ve en önemlisi de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden geri dönmesinin tüm kapılarını sanıklara kapattı.

Haklarındaki müebbet hapis cezalarının üst yargıdan döneceği hesabını yapan darbecilere şimdiden geçmiş olsun.

#FETÖ