Endişeli modern alternatif sağcılar…

04:0019/10/2019, Cumartesi
G: 19/10/2019, Cumartesi
Ayşe Böhürler

Geçen haftayeni nesil siyasetüzerine yazmıştım. Bu hafta bu yeni siyasetin dünyaya nasıl egemen olduğunu ve aslında ‘’politik doğrular’’ denilen kalıpların yıkılabilir olduğunu gördük. Dünya siyasetini izlerken ezber bozan bu yeni nesil siyasete daha çok odaklanmak gerektiğini düşünüyorum. Eskiden solculuk nedir onu anlamaya çalışıyorduk şimdi ise yeni sağı anlamaya çalışıyoruz. Talihsiz kuşağız vesselam, ömrümüz bir şeyleri anlamaya çalışmakla gelip geçti. Bu çabayı devam ettirmek adına, 2012

Geçen hafta
üzerine yazmıştım. Bu hafta bu yeni siyasetin dünyaya nasıl egemen olduğunu ve aslında ‘’politik doğrular’’ denilen kalıpların yıkılabilir olduğunu gördük. Dünya siyasetini izlerken ezber bozan bu yeni nesil siyasete daha çok odaklanmak gerektiğini düşünüyorum. Eskiden solculuk nedir onu anlamaya çalışıyorduk şimdi ise yeni sağı anlamaya çalışıyoruz. Talihsiz kuşağız vesselam, ömrümüz bir şeyleri anlamaya çalışmakla gelip geçti. Bu çabayı devam ettirmek adına, 2012 ve 2015 sonrasında daha görünür hale gelen alternatif sağ harekette ne var ne yok bir özet yapmak isterim.

Yeni nesil sağ siyaset seçmene tepeden inerek ya da tam tersi olaylar kendiliğinden akıp giderken şekillenerek ortaya siyasi bir yol koyuyor. Bu yolun kuralları var!

Karşımızda “bilindik” kitle halinde ortaya çıkan bir sağ hareket yok. Öyle azınlık bir gurup olarak görülemezler. Kodları, beğenileri, tepkileri farklı.

‘’Politik doğru’’ kalıplarına da “politik aldatmalara” da karşı çıkıyor. Kalıpları kır, aldatmalara karşı çık, dikte fikirleri sorgula derken bizim gençlik dönemlerimizde olduğu gibi aşırı özgürlükçü akımlara tepkisel yaklaşıyor.

Marksistler, liberaller, milliyetçiler, İslamcılar bu tepkilerden nasibini alıyor.

Alternatif sağın eskiden gelen tüm akımların içinden benimsedikleri de var karşı çıktıkları da var. “İşin suyu çıktı’’ diyerek tepki geliştirdikleri şeyler ortalama duyguları yansıtıyor.

Yandaşlarının çoğunluğunu beyaz erkekler oluşturuyor. İyi eğitimli, profesyonel iş hayatı olan, orta Amerikalılar bu harekette başı çekiyor. Kendi nüfusunun çıkarlarını ön plana çıkaran, yeni kimlik politikasını sahiplenen ve bundan da gurur duyan bir profil çiziyorlar. Devletin varlığını siyaseten sorgulamıyorlar. Çoğulculuk yanlıştı diyerek öze dönüşü ve askerliği sadece kendi toprakları için savunuyorlar.

Taraftarlıkları güçlü değil, ittifakları esnek.

En karşı oldukları gurupların başında liberaller geliyor. Onların tabularını kırıyor, ırkçı görüşlerle yakınlaşıyorlar. Liberalizmi istila eden sol terminolojiye tepkililer… Liberallere İslam’ı tehlikeli görmedikleri için de tepkililer… Liberallere pedofiliyi savundukları için de tepkililer. Amerika’da 13 yaşında bir çocuğun bir yetişkinle ilişkisi pedofili değildir diyen bir yazarın kitabını protesto ettiler…

Sadece İslam’a tepki göstermiyor. Post-modern sanata, çok kültürlülük politikalarına da tepki gösteriyorlar.

Çok kültürlülük 2012’ye kadar dünyanın gözde kavramları arasında yer alırken artık bu kavram ‘out’. Çoğulcu toplum lafları da neredeyse aynı muameleyi görüyor. “Benim kültürüm’’ ise yeni dünyanın sloganı. 60 bin dolar kişi başı geliriyle Danimarka, Hollanda ve İngiltere bu fikirlere sahip insanlarıyla başı çekiyor.

Marksist sol fikirlere karşılar, kültürel Marksizmi tartışıyorlar.

Eski sağı eleştiriyor, ancak onların sol baskıya direnişi bir tavır olarak koruyorlar. Irkçılık ve hatta beyaz ırkın üstünlüğünü ortaya koyan teorilere sahip çıkarken muhafaza edilmesi gereken temel şeylerin arasına beyaz kültürün üstünlüğü ve orijinal cinsiyet yerleşiyor.

İnançsızlık artsa da kültür içinde din yeniden konumlanıyor. Sembollerle korunan kültürel dindarlık geri dönüyor. Dindarlık da farklı boyutta ilerliyor. Bizim kuşağımızın dini tartışmaları bugün bir anlam taşımıyor.

Yaşam şekline müdahale edilemediği sürece refleks göstermiyorlar. Daha bireyseller, kolektif bir akımın içinde olmaya karşılar, kendilerince doğru olanın peşinden gidiyorlar. Tepkileri bireysel aynı zamanda çevreciler.

Feministlerle kafa buluyorlar. Aralarında anti feminist kültür olan Manosphere’den beslenmiş kadın düşmanları da var. Kürtajın karşısında, sivil hakların ve de silah kontrolünün de karşısındalar.

Feministnazi dedikleri kadın hakları savunucularına, eşcinselliği savunmayı dayatanlara tepkililer. Anti semitik, anti feminist, anti eşcinsel olana gösterilen tepkiye de tepkililer.

“Trump’ın seçimde strateji danışmanlığını yapan Bannon ‘alt-right platform’ dediği Breitbart News’in sahibi. French new right, White nationalist, alt-right The Robert A.Taft Club ve Alternativeright.com’un kurucusu Richard Spencer’i takip edilen siteler. Bir konuşmasında “Hail Trump! Hail our people! Hail victory!” demiş, dinleyiciler Nazi selamı ile karşılık vermişti. Richard Spencer da “Trump, kimlik sahibi bizler için cazipti çünkü conservative’lerden daha sert ve üstün biri” diyor.

“Kullandıkları 14.88 diye bir kod var. 14, neo-Nazi ve white supremacistler için “beyaz çocukların ve halkımızın geleceğini güvence altına almalıyız’’ anlamı taşıyor. 88 ise ‘h’nin alfabedeki 8. harf olmasından kaynaklı “Heil Hitler’’ anlamına geliyor.’’ Aralarında dünyanın geleceğinden endişe eden, üçüncü dünya savaşına karşı önlem alan, spor yapan, iyot stoklayan, dağa taşa kendini vuran tipler de var.

Görsel ve anlık savunmacı mizah ortak yönleri olan birçoğu bilgisayar oyunu delisi bu nedenle sosyal medya en iyi at koşturan gençlerin de etkilediği alternatif sağ hareketi savunanların hepsi bu kadar keskin değil elbette. Onlara “endişeli modernler’’ diyebiliriz. Tarhan Erdem’in geçmişte AK Parti iktidarı karşısındakiler için kullandığı bu kavram bugün alternatif sağ için tıpatıp uyum sağlıyor.

#Dünya
#Modern
#Siyaset
#Sağcı