Trump’tan Selin Sayek Böke’ye…

04:009/04/2016, Cumartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Ayşe Böhürler

Amerika'da “İslam karşıtlığı” nın oyları artırmasına karşı gelişen düşmanlığın çıtası giderek yükseliyor. Önce Trump'un dev duvarından başlayalım. Amerika'nın en güçlü başkan adayı Donald Trump, Amerika'yı güçlü yapmak için iki büyük tehditle mücadele stratejisini ortaya koydu. Ve kendisine iki büyük düşman tanımladı: Meksikalılar ve Müslümanlar… İş dünyasına da ilk emrini verdi. O da ABD-Meksika sınırı etrafında bir duvar inşa ederek Meksikalıları dışarıda tutmak. Duvarın 10-20 milyar dolar arası bir maliyeti olduğu ve tamamlanmasının dört yılı bulacağı söyleniyor. Duvarın kesin yüksekliği henüz hesaplanmamış fakat Trump garanti ediyor; “Gerçekten dev bir şey olacak.” Dev duvarın inşasında çalışacak işçileri de göçmen Meksikalılar oluşturuyor. Bu konu Trump'a sorulduğunda ise “Ben iş adamıyım” diye cevaplıyor. Göçmen işçilerin kullanılması duvarın bitimine kadar işçi maliyetlerini önemli ölçüde düşürecek.



Trump'ın ikinci düşmanı Müslümanlarla ilgili stratejisinin temelinde ise ağır silah kullanımı var. Netanyahu'dan tavsiye almış. Müslümanları kimlik kontrolüyle tespit edip, kuşatılmış bir alanda tutacak. Trump, beyaz Amerikalıları biraz gevşek buluyor. Buna kızıyor ve kendini savunabilecek araçlara sahip olmalarını çözüm olarak görüyor. “Silahlı çatışmaya bıçak getirmeyin. Tam bir ağır silah getirin!” diyor…



Bu açıklamaların sahibi Trump'a hak vermesek de anlamak mümkün. Peki ya Amerika'da bir toplantıda, Türkiye'yi radikal İslam'la eşitleyen ve bu sebeple kadınların istisnasız kötü koşullarda yaşadığı bir ülke olarak gösteren CHP başkan yardımcısı Selin Sayek Böke'ye ne demeli?



Nisan'ın ilk haftası New York'da önemli bir kadın konferansı yapıldı. “Kadınlar Dünyayı Değiştirmek İçin Buluşuyor” başlıklı toplantının “Müslüman kadınların geleceği” konulu paneli en çok tartışılanlardan birisi oldu. Türk konuşmacıların sözleri uluslararası arenada Türkiye'yi, Erdoğan'ı, hükümeti şikayetin ötesinde hiçbir değer taşımıyor. Ayrıca bu çok aşina olduğumuz bir durum. Her uluslararası kadın toplantısında Müslüman ülkelerden çağrılan kadın konuşmacılar illa ki “ülkesinden nefret eden, onu yerin dibini batıran” potansiyelden seçilir. Neredeyse her toplantının sonunda “İslam'ı ehlileştirme zorunluluğu” üzerine sonuçlar raporlara eklenir. New York'da yapılan toplantı İslam karşıtlığının oy artırdığı bir döneme denk geldi. Türkiye konuşmacıları da elbette ortama uydu. Haberlere göre şunları söylemiş: “Bugünün son derece ayrıştırıcı, kadın karşıtı dilini belirleyen siyasi ideoloji Ak Parti'nin benimsediği İslami radikal görüşlerdir… Türkiye'de bu tehdidi hissetmeyen tek bir kadın bulamazsınız.”



Haber şöyle devam ediyor: “Politikaya 1.5 yıl önce girdiğini ve Türkiye'de hayatı boyunca fiziksel şiddete uğramamış şanslı kadınlar arasında yer aldığını söyleyen Böke, “Ancak ben de söyleme maruz kaldım. Çünkü etekli politikacı olarak tanımlandım.” dedi. Böke'nin, bunun Türkiye için yeni bir eğilim mi yoksa öteden beri devam eden bir durum mu olduğu yönündeki soruya cevabı “Bunun sebebi hükümetin benimsediği İslami radikal görüşlerdir” şeklinde oldu.



Doğrusu “kendisine etekli politikacı denmesi” nedeniyle yaşadığı acılar eminim ki salondakilere “ne büyük acılar bunlar” dedirtmiştir. Kılıçdaroğlu'nun sözleri kendisine hatırlatıldığında gerekçe olarak Cumhurbaşkanı'nı göstermesine ise kuracak alaka bulamadım: “Cumhurbaşkanı'nın kendisinden başlayıp kendi partisi içindekilere genişleyecek biçimde, sizin ve bizim temel insan hakkı olarak tanımladığımız kadın haklarına karşı savaşan şimdiki hâkim siyasi figür nedeniyle derinleşti.” Bu ilham verici(!) konuşma; Avrupa standartlarında kadın yasalarını çıkartan Ak Parti politikalarıyla radikal İslam'ı eşitleyen yaklaşım, bayağı bir kafaları karıştırmıştır eminim! “Kendinden nefret eden Müslüman” diye bir kategori var. Hem Müslümanlığından hem de ülkesinden nefret eden bu profil Batı tarafından büyük destek görür. Genelde bu kategorinin kadınları yaşadıkları her şeyi ağlayarak anlatırlar ki duygusal etkisi daha fazla olsun. Hollanda milletvekili Somali'li Ayaan Hirsi Ali de bunların en namlılarından birisidir. Ne zaman bir İslam ve kadın paneli yapılsa Bayan Hırsi baş konuşmacı olur ki yine öyle olmuş. Ancak bu sefer sözleri Somali kökenli olan Hibaaq Osman ve Libya'dan Zahra Langhi tarafından tepkiyle karşılanmış. Ortaya çıkan tartışma da ortamı germiş, izleyici de tartışmaya katılınca mevzu dağılmış. Amerikalıların Müslümanlara karşı negatif tutumu bugüne kadarki en üst seviyesinde olduğu bir zamanda yapılan bu tartışmanın yorumlarını başka bir yazıya bırakalım. Trump'un “Amerika'yı yeniden güçlü yap” sloganı Müslüman düşmanlığıyla birleşirken bu söyleme kendinden nefret eden Müslümanların katkısı büyük olacak. İslam düşmanlığı yaparak oylarını artıran Trump'a öykünmek CHP'nin de oyunu artırır mı acaba? Denemesi bedava!


#Selin Sayek Böke
#Trump
#Kadınlar Dünyayı Değiştirmek İçin Buluşuyor