Şeydâ bir Türk milliyetçisi olarak Atatürk

04:0027/07/2024, Cumartesi
G: 27/07/2024, Cumartesi
Ayşe Böhürler

Cumhuriyet’i inşa eden fikirlerin arka planını anlamak için, bilimcilik ve materyalizme, ordu-devlet ilişkilerine ve Atatürk’ün zihniyet dünyasına yön veren kitaplara birlikte bakmak gerekiyor. Şükrü Hanioğlu’ndan notlarla bu süreci takip ederken II. Meşrutiyet döneminde Türk-İslam sentezinin ön plana çıktığında kalmıştık. Temeli önce Kahire’de, sonra İskenderiye’de çıkan Türk dergisinde atılan seküler Türkçülük ise erken Cumhuriyet döneminde daha güçlü bir şekilde gündeme gelir. Atatürk çok genç


Cumhuriyet’i inşa eden fikirlerin arka planını anlamak için, bilimcilik ve materyalizme, ordu-devlet ilişkilerine ve Atatürk’ün zihniyet dünyasına yön veren kitaplara birlikte bakmak gerekiyor.

Şükrü Hanioğlu’ndan notlarla bu süreci takip ederken II. Meşrutiyet döneminde Türk-İslam sentezinin ön plana çıktığında kalmıştık. Temeli önce Kahire’de, sonra İskenderiye’de çıkan Türk dergisinde atılan
seküler Türkçülük
ise erken Cumhuriyet döneminde daha güçlü bir şekilde gündeme gelir. Atatürk çok genç yaşlardan itibaren bu seküler Türkçülüğün etkisi altında kalır. 1918’de not defterine yazdığı bir küçük ifade fikrini özetler:
”Türklük mefkûresi!”
Kendisine çok yakın olanlardan Yakup Kadri diyor ki:
“Atatürk çok koyu şeydâ bir Türk milliyetçisiydi.”
Bilimcilik tek başına bilime önem vermek değil bunun ötesinde bir şey.
Hanioğlu, kendisiyle yaptığımız sohbette bu farkın altını özellikle çiziyor: “Bilimcilik dediğiniz zaman bilimin sonunda bütün toplumsal sorunları halledeceğini ve yeni bir toplumun ahlâkî temelleri de dâhil olmak üzere bütün temellerini hazırlayabileceğini düşünüyorsunuz. Bilimden başka hiçbir şeye ihtiyacınız yoktur. Bilim sonunda toplumun ahlâkını da düzenleyecek, yeni toplumsal ilişkileri de kuracaktır. Atatürk burada Jean Marie Guyau’nun fikirlerinden etkileniyor. Guyau kitabında ‘geleceğin toplumunda din yokluğunda ne yapılacağını’ ele alıyor. Kitabı çeviren de Abdullah Cevdet’tir. Atatürk’ün ‘En hakiki mürşid ilimdir’ sözü bilime verilen öneme indirgenemez. Bu söz aslında
‘bundan başka hiçbir şeye ihtiyaç yoktur’
anlamına gelir. Atatürk’ün bu fikirlerini daha keskin şekilde ifade eden sözleri de var. Diyor ki; ‘
Biz sadece ilme dayanırız ve bunun dışında hiçbir şeye ihtiyacımız yoktur.’
Atatürk’ün dünyaya bakışını şekillendiren ikinci temel sütun da bu.”

Cumhuriyet ideolojisi; hiç sorgulamadan modern Türkiye’nin sadece bilime dayanması gerektiğini savunan bir ideolojidir.

GOLTZ VE SİLAHLANMIŞ MİLLET

Sadece M. Kemal Paşa’nın değil Celal Paşa’nın, Enver Paşa’nın da askeri stratejilerini, fikirlerini şekillendiren en önemli isim Von der Goltz’tur.

Goltz Paşa aslında Almanya’da Harbiye mektebi türünde bir akademide ders veren bir kuramcıdır. 1883 yılında yayımladığı Das Volk in Waffen (Silahlı Millet) isimli kitabı, 1885 yılında Millet-i Müsellâha başlığıyla Türkçeye tercüme edilir. Enver Paşa bir mektubunda “Goltz’un kitabı benim hayatımın rehberidir” diyor. Aynı şekilde bütün o kuşağın ciddi biçimde bu teoriden etkilendiğine dikkat çeken Hanioğlu,
“Kendilerini toplumun yön göstericileri, toplumu gitmesi gereken yere götüren kılavuzlar olarak gördüler”
diyor. Onlar sadece komutan değil aynı zamanda toplumu geleceğin büyük çatışmalarına hazırlaması gereken liderlerdi.

HANGİ ATATÜRK SORUSU

Şükrü Hanioğlu “Hangi Atatürk?” sorusunun anlamlı bir soru olmadığını söylüyor.

“Çünkü” diyor, “Atatürk çok genç yaştan itibaren dünya görüşünü belirlemiş birisi. Bunun bir parantezi İstiklal Harbi oluyor. Bu dönemde yaptığı konuşmalar daha sonra Atatürk’ü İslamcı ya da sosyalizme yakın bir lider olarak gösterilmek için kullanıldı. İstiklal Harbi’nin motor gücünü oluşturan Müslüman milliyetçiliği olarak ifade edilen bir milliyetçilik anlayışıydı. Buradaki parantez Atatürk’ün gerçek fikirlerini ifade etmiyordu. Bu dönemdeki sözleriyle Atatürk’ün ciddi anlamda İslam birliğine inanan bir lider olarak resmedilmesi mümkün. Ama gerçek görüşü bu değil. Lenin’e, Stalin’e yazdığı mektuplarda da bir Bolşevik gibi konuşuyor, ama öyle de değil.”

Yine Hanioğlu’nun anlatımıyla Atatürk’ün entelektüel portresinde etkili olan belli başlı isimler şunlar:


LE BON VE SEÇKİNLERİN YÖNETİMİ

Atatürk’ün zihniyet haritasını oluşturan yazarlardan birisi de Gustave le Bon. Le Bon, toplumun seçkinler tarafından yönetilmesi gerektiğini, seçkinlerin toplumların dizginlerini kaybetmesi halinde Avrupa medeniyetinin çökeceğini söyleyen bir düşünür. Cumhuriyetçiliğe yaptığı atıf ise eşitliğe değil, Fransa’da geliştirilen cumhuriyetçi ruhadır.


H. G. WELLS
Atatürk’ü en çok etkileyen kitaplardan birisi o dönemde H. G. Wells’in satış rekorları kıran kitabıdır. Fransızcasını okuyunca çok etkileniyor ve hemen Türkçeye çevrilmesini istiyor. Kitap “Cihan Tarihinin Umumi Hatları” adı ile çevriliyor. Wells, 19. asır sonu
bilimciliğinin, sosyal Darwinizminin sözcüsü olan bir yazar.
Dönemin tarih ders kitaplarının ilk bölümleri de tamamen Wells’in kitabının tercümesi gibidir.

LEONE CAETANİ

Oryantalistlerin prensi de denilen Leone Caetani, uzun süre Mısır ve Arap coğrafyasında geziyor. İslam tarihini kronolojik olarak anlatan bir kitap yazıyor. 1905-1926 yılları arasında büyük boy on cilt halinde basılan Annali dell’Islam kitabı Türkçeye çevrildiği zaman Hüseyin Cahit önsözünde diyor ki: “Bu kitapta bizi rencide edecek çok şey var ama unutmayalım ki bunu yazan bir Hristiyan ve oryantalist!” Caetani, İslâm’ı vahye dayalı bir din saymaz, vahyin tamamen hayal mahsulü olduğunu, İslamiyet hakkındaki düşüncelerin İslamiyet’in doğuşundan 200 yıl sonra ortaya atıldığını, bütün hadislerin o dönemin gerçekliğine uyarlandığını savunur.

Atatürk bu kitabın ilk dokuz cildini çok ciddi şekilde okumuş, notlar almış. 1930’larda yayınlanan lise tarih kitaplarının ikinci cildi tamamen Caetani’den aktarılmış. Hanioğlu, Atatürk-Entelektüel Biyografi kitabına buna dair bir bölüm de koymuş. “Caetani’nin yazdığı ne, Atatürk’ün yaptığı özet ne, tarih kitabına giren bölüm ne? Bunlar tamamen birbirinin aynı” diyor.

Erken Cumhuriyetin dine bakış açısında bir yandan Wells’in etkisi, diğer yandan Caetani’nin İslamiyet yorumu etkili oluyor.


JÖN TÜRKLER

Mustafa Kemal 5. Ordu’da yüzbaşıyken harekete katılıyor. Hanioğlu’nun yorumuyla hareketin bu dönemdeki mensuplarına “ikinci kuşak Jön Türk” diyebiliriz. Bu Jön Türkler Fransız İhtilalindeki gençlik gibi sabırsız, bir an önce değişim isteyen, beklemeye tahammülü olmayan yeni bir ihtilalci kuşak. Ve daha ihtilalci diyebileceğimiz metotları benimsiyorlar. Daha sonra Cumhuriyetin kurucu kadrosunda yer alacak pek çok isim bu hareketin içinde.

Bu başlıklarla özetlediğimiz Şükrü Hanioğlu ve çalışmalarını konuşmaya 28 Temmuz Pazar günü (yarın) devam edeceğiz. Bu sefer rotamız erken Cumhuriyetin modernleşme projesi olacak. Bu basit bir Batılılaşma projesi miydi? Bunun ötesine geçen tarafları var mıydı? Fikrî arka planı neydi? Atatürk’ün inşa etmeye çalıştığı yeni milliyetçilik neydi? Günümüzde anladığımız türden bir milliyetçilik miydi? Yoksa Atatürk’ün vizyonu çok daha farklı mıydı?

#Tarih
#Milliyetçilik
#Atatürk
#Ayşe Böhürler