Mülteciler için büyük, Avrupa için küçük sorunlar…

04:0024/10/2015, Cumartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Ayşe Böhürler

Şu anda Midilli'de Avrupa'ya gitmeyi bekleyen ortalama 4.000 insandan söz ediliyor. Bunların büyük bölümü Türkiye'den botlarla geçti. Midilli Adasına günlük ortalama 50 kişiyi taşıyan 6 bot yanaşıyor. Bu yıl içinde sadece Türkiye-Yunanistan hattında botların batması sonucu 100 ölü ve 3100'den fazla kayıplara karışan kişi var. BM kayıtları, ölümlerin sebepleri arasına “mültecilerin yaşadığı hayal kırıklıklarının kontrolden çıkması sebebiyle ortaya çıkan gerginlik” notunu da düşmeye başladı. 16 Ekim'de

Şu anda Midilli'de Avrupa'ya gitmeyi bekleyen ortalama 4.000 insandan söz ediliyor. Bunların büyük bölümü Türkiye'den botlarla geçti. Midilli Adasına günlük ortalama 50 kişiyi taşıyan 6 bot yanaşıyor. Bu yıl içinde sadece Türkiye-Yunanistan hattında botların batması sonucu 100 ölü ve 3100'den fazla kayıplara karışan kişi var. BM kayıtları, ölümlerin sebepleri arasına “
mültecilerin yaşadığı hayal kırıklıklarının kontrolden çıkması sebebiyle ortaya çıkan gerginlik
” notunu da düşmeye başladı. 16 Ekim'de 4'ü çocuk 7 kişinin ölümüne sebep olan bu gerginliğin sebepleri arasında mültecilerin Avrupa sınırlarının kapanmasından duyduğu endişe de var.

Avrupa ise tüm bu gelişmeler karşısında telaşsız bir sükunet içerisinde, mültecileri sistematize bir şekilde kabul edip, içlerine dahil ediyor. Geçen hafta Avrupa'da konuyla ilgili görüşmeler yaptım. Buna ilişkin bir dosya hazırlıyorum. Henüz çok başındayım. Ancak edindiğim izlenimleri sizinle paylaşmak istiyorum. Elbette mülteciler meselesi Avrupa'nın durağan gündemi içinde küçük bir hareketlilik yaratmış. Ancak buradan görüldüğü kadar da büyük bir başlık değil.

Biz kişisel hikayelere odaklanırken Avrupa sisteme odaklanmış. Sınırlardan giren her mülteci; karşılama, kayıt, geçici barınma, kalıcı barınma, ev eşyası yardımı, hayatını sürdürebilecek bir gelir, yabancı dil eğitimi, çocukların eğitimi, işe yerleştirme gibi alanlarda Avrupa'nın sosyal güvenlik siteminin içine belediyeler vasıtasıyla entegre ediliyor. Zaman alması, daha fazla işgücünün istihdam edilmesi, halkın 'sosyal hak ve yardımlar azalacak' endişelerinin sebep olduğu protestolar dışında göze batan bir kriz yok.

Sivil toplum, sosyal medya üzerinden örgütlenmiş. Türk kuruluşlar azınlıkta. Almanya'da Islamic Relief, Hasene en iyi çalışan örgütlü kuruluşlardan. Ancak sivil toplum ya da kişiler kafasına göre yardım yapıp iletişim kuramıyor. Kamplara giriş, mültecilerle görüşmek zor alınan izinlere tabii.

Her mülteci için dil öğrenimine ilişkin bir bütçe ayrılmış durumda. Yaklaşık 1.5 yıl içinde bulundukları ülkenin dilini öğrenmeleri bekleniyor.

Gidenlerin çoğunluğu erkek. Bu nedenle Hollanda'nın ultra sağcı lideri onları “testosteron bombaları” olarak tanımlıyor. Bu söylem halkta da akis bulmuş. Belediye başkanını protesto eden bir Hollandalı, erken evlilik yapmaları nedeniyle mültecilere “pedofili' diyebiliyor. Bu ve benzeri marjinal tepkiler haberlerde yer bulsa da, bu tür aşırı ifadelere toplumun geneli prim vermiyor, bunları tehlikeli görmüyor, fikri özürlükler kapsamında değerlendiriyor.

Mülteciler Avrupa'da sağ partilerin oyunu artırıyor. Ancak analistler onlara iktidar şansı vermiyor. Mesela Hollanda'da kralın Wilders gibi birisine hükümet kurma görevini asla vermeyeceği kanaati hakim.

Avrupa'ya giden mültecilerin hemen hemen hepsi iyi eğitimli, iyi giyimli, sosyal medyayı aktif kullanıyorlar. Avrupa'nın her ülkesinin sosyal sistemlerinden ve haklarından haberdar ve talepkarlar. Bu da onları Afganistan ve Somali, Eritre gibi ülkelerden gelen mültecilerden ayırıyor. Bu arada mülteci akınının içinde sadece Suriyeliler yok.

Avrupa toplumunda mültecilere kapıları açmayı bir vazife olarak görenler de var, “refahta azalmaya sebep olacağı” gerekçesiyle tehlike olarak görenler de.

Avrupa'nın her ülkesinde selefi akımlar yıllardır yakından izleniyor. Ancak selefilerin kamplara gitmesine, diyalog kurmalarına engel olunmuyor.

Kısaca her şey kontrol altında!

EN BÜYÜK ON SİLAH FABRİKASININ MERKEZİ AMERİKA VE BATI AVRUPA'DA

Oradaki konuşmaların içinde konu Batı Avrupa ülkelerinin silah satışlarındaki artışa da geldi! Buradan kazanılanlarla mültecilere harcanan bütçe arasındaki fark 'devede kulak' misali kalıyor.

Mesela İngiltere 2013'te dünyanın ikinci en büyük silah satan ülkesi olmuş. Silah satışlarında en önemli artışlar ise Fransız şirketlerinde görülüyor. En büyük on silah fabrikasının genel merkezi Amerika ve Batı Avrupa'da. 2013'teki toplam silah satışındaki payları yüzde 50,3. 2010-14 yılları arasında temel silahların transfer hacmi, 2005-9 yıllarından %16 daha fazla. 2010-14 arasındaki dünyadaki en büyük beş ihracatı ABD, Rusya, Çin, Almanya ve Fransa gerçekleştirmiş. Bunlar, toplamın %74'ünü oluşturuyor. Bu silahların satıldığı bölgeler ise aynı. Afrika'da silah ithalatı %45, Asya ve Okyanusya'da %37, Orta Doğu'da %25 artmış. (Sipri Fact Sheet 2015/ Trends In Internatıonal Arms Tranfers 2014-2015)

ÇETİN ALTAN'A VEDA

“Bir Avuç Gökyüzü”, Çetin Altan'ın ilk okuduğum kitabıydı. Sanırım lise yıllarımdı. Kuvvetli kelimeleri ve itirazları vardı. Hep severek okudum. Televizyonlara çıkmayı hiç sevmezdi, yine de bir gün bir kez daha şansımı denemek istedim. Bir televizyon programı için ikna etmek üzere aradım, uzun bir telefon sohbetinde yaptığı bir tanımlama hala belleğimde canlıdır. Türkiye'de siyaseti “
bataklıkta bale yapmak
” olarak tanımlamıştı. Çarpıcı bir tanımlamaydı. Daha iyi nasıl anlatılırdı bilmiyorum.

Bırakın siyaseti, insana dair söyleyecek sözü ve güçlü kelimeleri olan bir yazarı kaybettik. Allah rahmet eylesin. Ailesine ve okurlarına başsağlığı diliyorum.
#Midilli Adası
#mülteciler
#ABD
#Rusya
#Çin
#Almanya