Eğitimde düalizm ve Kapadokya örneği

04:0028/07/2018, Cumartesi
G: 28/07/2018, Cumartesi
Ayşe Böhürler

“Türkiye, derin bir eğitim uçurumundan muzdarip bir ülkedir. Hane geliri bağlamında ‘orta direk’ eğitim de sağlanabilmiş değildir…”Alev Alatlı’dan dinlediğim bu tespitin ne kadar çok soruna sebep olduğunu seçim döneminde sahada bizzat görme imkanı buldum. Toplumda en çok yakınılan sorun olan eğitim ve işsizlik de yukarıdaki tespit ile bağlantılı olarak gelişiyor. Çözüm ise bir tarafıyla imkanlı bir tarafıyla da imkansız görünüyor. Şöyle ki…Bir tarafıyla hiçbir donanıma sahip olmayan ama ailelerini

“Türkiye, derin bir eğitim uçurumundan muzdarip bir ülkedir. Hane geliri bağlamında ‘orta direk’ eğitim de sağlanabilmiş değildir…”

Alev Alatlı’dan dinlediğim bu tespitin ne kadar çok soruna sebep olduğunu seçim döneminde sahada bizzat görme imkanı buldum. Toplumda en çok yakınılan sorun olan eğitim ve işsizlik de yukarıdaki tespit ile bağlantılı olarak gelişiyor. Çözüm ise bir tarafıyla imkanlı bir tarafıyla da imkansız görünüyor. Şöyle ki…



Bir tarafıyla hiçbir donanıma sahip olmayan ama ailelerini geçindirmek zorunda kalan yetişkin ya da genç kitleler var. Nitelikleri de istihdam alanları da müphem. Diğer tarafıyla da eğitim gördükleri alan ile piyasa ihtiyaçları arasında bir paralellik olmayan diplomalı işsizler var. İşin piyasa tarafına geçince ise bir başka resim karşımıza çıkıyor. Orada da ihtiyaçlarına göre eleman bulamayan ya da iş ve maaş beğenmeyenlerden şikayet eden işverenler var. Çalışmak yerine boş oturup işsizlik maaşını almayı tercih edenler olduğunu söylüyorlar. Kalite, güvenilirlik, azim eksikliği şikayetlerin bir başka boyutu. Aranıp bulunamayan elemanlardan söz eden çok sayıda işveren var!

Eğitim ve istihdam arasında uyumlandırma sorununun çözümü ise eğitimde kilitleniyor. Bu konulara dair Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk başta olmak üzere pek çok uzmanın katılımıyla ortaya çıkan ve Alev Alatlı’nın kaleme aldığı eğitim raporunun girişinde Alatlı önerisini yükseköğretimde “düalizm“ başlığıyla özetliyordu. “Hemen ifade edelim ki, ‘düalizm’den kastımız, eğitimi eşzamanlı olarak ‘hem kendi içinde başlı başına bir amaç hem de bir araç’ olarak ele alacak olan bir sistemdir. Türkiye, ununu elemiş eleğini asmış bir ülke değildir. İçinde bulunduğumuz koşulların, bizi, bir yandan ve eşzamanlı olarak ‘yeni ve cesur dünyanın ihtiyaç duyduğu patent, lisans, tasarım’ üretirken, diğer yandan da ar-ge sonuçlarını üretime tahvil edebilecek saha çalışanları yetiştirmek mecburiyeti ile karşı karşıya bıraktığını; bu mecburiyetin akademik ve mesleki olmak üzere düalist bir milli eğitim sistemi üzerinde düşünmeye davet ettiği kanaatindeyiz. Akademik ve mesleki anlamda düalist bir eğitim bizi sıçratabilir. Gençlerin Allah vergisi yeteneklerini hakkıyla değerlendirecek, fıtrat ve şakileleri doğrultusunda layıkıyla eğitecek, gereğinde pozitif ayrımcılık uygulayabilecek eğitim kurumları ‘bilimin bağımsız bir insan etkinliği olarak örgütlenebildiği’ tam donanımlı üniversiteler olmak durumundadır.“

Alev Alatlı’nın geçen hafta Anadolu Ajansı’na verdiği röportajları ve “Liyakat ve kriterleri” üzerine uyarılarını okurken eğitim konusundaki görüşlerini kuvveden fiile geçirmek için verdiği çabanın sonucunda ortaya çıkan bir eğitim kurumunun hikayesini özetlemek istedim. Bu konu benim açımdan çok özel bir öneme de sahip! Alev Alatlı’nın en büyük hayallerinden birisi olan “Kapadokya Üniversitesi” kurularak bu yıl öğrenci almaya başlıyor…

2005-2006 yılında Alev Alatlı bu Kapadokya’da hem de benim memleketimde sessiz sedasız 26 bölümde eğitim veren meslek yüksek okulu açarak yükseköğretimde düalizmin bir bacağını oluşturmaya başlamıştı bile. Koca Mustafa Paşa’da tarihi bir binada bir küçük ünitede açılan yüksek okullar bugün tüm bölgeye yayılmış durumda. Bulunduğu şehirde; kaldırımlarından alt yapısına, çehresinden çalışan kalitesinin değişime sebep olduğu gibi mezunlarının % 90’ının da işe yerleştirme başarısı göstererek en tercih edilen Meslek Yüksek Okulları arasında yer alıyor. Alatlı’nın “eğitimde dinamizmi sağlamanın yeri yüksekokullardır” tespiti doğruluyor.

Bu yıl öğrenci almaya başlayan Kapadokya Üniversitesi ise “yükseköğretimde düalizmin” ikinci bacağını oluşturuyor.

Kapadokya MYO ilk kurulduğu yıllarda ziyaret etmiştim. Alatlı güzel atların ülkesi Kapadokya’da Anadolu’dan yükselen bilim ışığının hayalini orada anlatmıştı. Birçok insan hoca bulamazsınız, öğrenci bulamazsınız demesine rağmen ille de Anadolu’nun ortasında olacak demişti. Eğitim verecek bölümler hem bölgenin hem de ülkenin kalkınma ihtiyaçları çerçevesinde şekillenecekti; standartlar korunacak ancak sürekli güncellenen bir yönetim anlayışı hakim olacaktı. Bunların hepsi gerçekleşti ve bugün Kapadokya Üniversitesi karşımızda duruyor. Kapadokya projesinin şanslı bir başka tarafı da yönetici ekibin kalitesi. Funda Aktan’ın titiz, adanmış, çözüm odaklı yönetim anlayışı, idealist ekip yapısı, detayları bütünden ayırmayan yaklaşımlarıyla 24 saat işbaşı mantığıyla okulları yöneten Kapadokya ekibi eminim ki Üniversite’yi de aynı titizlikle yönetecektir. Alanında tanıdığım en iyi ve en detaycı yöneticilerden birisi olarak Funda Aktan başta olmak üzere ekibin de bu başarıda emeği büyük. Funda bir şeyi “biliyorum” diyorsa mutlaka çok iyi biliyordur.

“Türkiye dünyanın iyiliği için gelişmeli ve büyümelidir ve istediğim odur ki “dünyanın iyiliği için Türkiye” kavramının altını hep birlikte doldurabilelim” diyen Alev Alatlı’nın bu hayalinin sadece Kapadokya’da değil tüm üniversitelerde gerçekleşebilmesi en büyük dileğimiz.

#Türkiye
#NATO