Ankara Keçiören Belediyesi her yıl yurtdışındaki bir kardeş şehrinde iftar programı düzenliyor. Başkan Mustafa Ak, Kazakistan’ın Yesi (Türkistan) şehrinde Kadir Gecesi düzenleyecekleri iftara davet etti. Hem Kazak Müslümanlarla kucaklaşmak, hem de temaslarda bulunmak üzere heyete dahil olduk. İstanbul’dan 4,5 saatlik bir uçuşla, Güney Kazakistan Eyaleti’nin başkenti Çimkent’e vardık. Oradan, uçsuz bucaksız bozkırın içinde 2 saatlik bir yolculukla tarihi Yesi (Türkistan) şehrine ulaştık.
Çin’in doğusundan Anadolu’ya kadar olan geniş alan tarih boyunca Türkistan olarak isimlendirildi. Ruslar, bu alanın önemli bir kısmını işgal edince, Türkler arasında birliği bozabilmek, bölgeye sınırlar çizebilmek için Türkistan coğrafi tanımlamasını ortadan kaldırmaları gerektiğini düşündüler. Kazakistan’daki Yesi şehrinin ismini değiştirdiler, Türkistan ismini bu küçük şehirle sınırlandırdılar.
Yesi, Pir-i Türkistan, Türk-i Türkan, Pir-i Piran-ı Türkistan olarak da anılan, 1166’da vefat etmiş Hoca Ahmet Yesevi’nin şehri. Şehrin merkezinde, Orta Asya bozkırlarında görkemli bir eser olarak yükselen Ahmet Yesevi Türbesi bulunuyor. Türbenin inşa emrini, 1400’lü yılların başında Emir Timur veriyor. Timur, inşaatta bizzat çalışıyor ve her aşamasını takip ediyor. Türbe bitmeden Timur ölüyor ve inşaat yarım kalıyor. 1864’de Rus işgali sırasında türbe bombalanıyor ve hasar görüyor. Türbe en son TİKA tarafından restore edildi.
Yesi’de, 1992’de Türkiye-Kazakistan ortaklığıyla inşa edilmiş bir de üniversite bulunuyor. Ahmet Yesevi Üniversitesi, Türk hoca ve öğrencileriyle, Kazakistan’ın en saygın üniversiteleri arasında yer alıyor.
Uçsuz bucaksız ve ıssız bozkırın ortasında yetişmiş Ahmet Yesevi kimdir? İsmi nasıl olup da asırları ve sınırları aşıp bugüne, bu topraklara kadar ulaşmıştır?
Türkler, Hazreti Peygamber’in Hakk’a vuslatının hemen ardından, 650 yılından itibaren Müslüman olmaya başlıyorlar. İslam, Orta Asya bozkırlarında çok hızlı bir şekilde yayılıyor. 11’inci Yüzyıl’a gelindiğinde, Kaşgar, Belh, Merv, Yesi, Nişabur, Balasagun, Hive, Sayram, Rey, İsfahan, Harezm ve elbette Semerkant, Buhara gibi Türk şehirleri, Medine’den sonraki en büyük ilim ve medeniyet merkezlerine dönüşüyorlar. Farabi’den Gazali’ye, Feriduddin-i Attar’dan Buhari’ye, Harezmi’den İbn-i Sina’ya kadar çok sayıda İslam alimi bozkırın bu ilim merkezlerinden yetişiyorlar. Bu ilim şehirlerinden, dünya tarihini etkileyecek 3 tarikat da çıkıyor. Nakşıbendiyye, Kübreviyye ve Yeseviyye, bozkır’da doğuyor, dünyanın neredeyse yarısında etkili hale geliyorlar. Buhara’da Yusuf Hamedani’nin öğrencilerinden Gücdüvani’ye nispet edilen Nakşıbendi Tarikatı, güneyde Bangladeş, Hindistan, Pakistan’ın, Batı’da Hazar güneyinin Müslümanlaşmasını sağlıyor, Anadolu’ya kadar uzanıyor ve bugün bile ayakta duruyor.
Yeseviyye tarikatının nispet edildiği Ahmet Yesevi de Yusuf Hamedani’den ders alıyor. Tarikat, doğuda Kaşgar, kuzeyde Sibirya, Kazan’a kadar yayılıyor, Anadolu’yu İslamlaştırıyor, Balkanlar’a kadar uzanıyor.
Yesevi dervişleri, halkalar halinde sınır boylarına yerleşip gönül fetihleri yapıyorlar. Ordular, dervişlerin arkasından geliyorlar. Ahiyan-ı Rum, Gaziyan-ı Rum, Bacıyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum, Türkistan, Horasan, Anadolu Erenleri, Yesevi tarikatıyla bağlantılı şekilde Anadolu ve Balkanlar'ı Osmanlı’nın fethine hazır hale getiriyorlar. Mevlana, Yunus, Hacı Bektaş da Yeseviyye’nin ikliminde doğuyorlar.
Yeseviyye, bir tarikat olarak 19. Yüzyıl’da Ruslar tarafından tamamen ortadan kaldırılıyor. Ancak, Yesevi dervişlerinin yaktıkları ışık, coğrafyamızı aydınlatmaya, ayakta tutmaya, tutkalımız olmaya devam ediyor.
Bugün sahip olduğumuz toprak, bayrak, istiklal ve maneviyat, hiç şüphesiz, Mekke ve Medine ile birlikte Orta Asya’daki Türk İslam şehirlerinin parlak dönemlerinde şekillendirilmiştir. Önce Moğollar, ardından Rus Çarlığı o topraklarda medeniyetimizin izlerini silmek istese de, gönül coğrafyamızın her köşesine etki edememiştir.
Yeni bir medeniyet tasavvuru, hiç kuşkusuz, Mekke ve Medine ile birlikte, Semerkant, Buhara, Yesi’nin mirasını keşfe bağlıdır.
Nereden ve nasıl geldiğimizi bilmeden, karşımıza çıkan sorunlarla başedemeyiz.
Fetullahçılık denilen illet, biraz da köklerimizle irtibatın kesilmesiyle kendisine alan buldu; en çok da köklerimize saldırdı. Fetullahçılık, Mekke, Medine, Kudüs, Semerkant, Buhara, Yesi, Konya, İstanbul’un, Vaşington’a taşınması gibi alçakça, sinsice bir projeden başka nedir ki?
İşte o illet, Fetullahçılık illeti, şimdilerde Kazakistan’a nüfuz etmeye, orayı işgal etmeye çalışıyor. Moğol ve Rus işgalinin ardından medeniyet merkezlerimizdeki tüm izleri silmek için Fetullahçılık bölgeyi tehdit ediyor. Bunu da gelecek yazıya bırakalım.
Okuma Notu: Ahmet Yesevi’yi anlamak için Hayati Bice’nin “Hoca Ahmet Yesevi” kitabı. 2016, Ankara. Ahmet Yesevi Üniversitesi Yayınları
Anadolu’nun Müslümanlaşmasını anlamak için Ercan Yıldırım’ın “Anadolu’da İslam Ruhu” kitabı. 2014, İstanbul. Dergah Yayınları
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.