Partili cumhurbaşkanı

04:002/02/2017, Perşembe
G: 17/09/2019, Salı
Aydın Ünal

Türkiye'de 27 Mayıs darbesine kadar cumhurbaşkanları partiliydi. 1961 Anayasası ile cumhurbaşkanlarının partileriyle ilişiklerinin kesilmesi hükmü getirildi. 1982 Anayasası da bu hükmü korudu.



Nisan ayında halkoyuna sunulacak yeni Anayasa teklifi, “partisiz ve tarafsız cumhurbaşkanlığı” kandırmacasına bir son verecek. 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinin bir izi daha silinmiş olacak.



Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nisan ayında yapılacak halkoylamasının hemen ardından, eğer dilerse, AK Parti'nin üyesi olabilecek, yeniden AK Parti Genel Başkanı seçilebilecek.



Muhalefet, darbe ürünü olan “partisiz cumhurbaşkanlığını” savunuyor. Partisiz cumhurbaşkanının “tarafsız” olacağını iddia ediyor.



Meseleye pratik tarafından bakalım ve hemen şunu soralım: Türkiye'de bugüne kadar hiç tarafsız cumhurbaşkanı oldu mu?



Tek tek sayalım:



Mustafa Kemal Atatürk

: CHP'nin kurucusuydu ve ölümüne kadar da hem cumhurbaşkanı, hem de CHP Genel Başkanı'ydı. “Ben tarafsız değilim. Ben bir tarafım. Fırkam, Cumhuriyet Halk Fırkası'dır” demişti.



İsmet İnönü

: 1938-1950 arasında hem cumhurbaşkanı hem de CHP Genel Başkanı'ydı.



Celal Bayar

: Demokrat Parti'nin iktidara gelmesiyle Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçildi. Demokrat Parti Genel Başkanlığı'ndan ayrıldı fakat parti üyeliğinden ayrılmadı.



Cemal Gürsel

: Önce 27 Mayıs darbesinin başına getirildi, ardından cumhurbaşkanı seçildi. Gürsel karşısında aday olması için yurtdışından çağırılan Ali Fuat Başgil ölümle tehdit edilerek adaylıktan vazgeçirilmişti. Cemal Gürsel, “partili” değil, “darbeci” cumhurbaşkanıydı. CHP ile her konuda hem fikir olduğunu söylemeye zaten gerek yok.



Cevdet Sunay

: 27 Mayıs darbesinin destekçilerindendi. Asker kökenliydi. CHP'nin desteklediği adaydı.



Fahri Korutürk

: O da askerdi. Demirel ve Ecevit'in üzerinde ittifak etmeleriyle seçildi.



Kenan Evren

: 7. Cumhurbaşkanı Evren de darbeci cumhurbaşkanıydı. Fikir ve eylemleri CHP ile örtüşürdü. Fetullah Gülen'i büyüten ve başta TSK olmak üzere devlet kademelerine sızmasını teşvik eden cumhurbaşkanıydı.



Turgut Özal

: ANAP Genel Başkanı iken cumhurbaşkanı seçildi. ANAP ile ilişkilerini sürdürmek istedi ama Mesut Yılmaz buna izin vermedi. Vefatına kadar siyasetle bağını koparmadı.



Süleyman Demirel

: DYP Genel Başkanı iken cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı olur olmaz da devletin tarafına geçti. Cumhurbaşkanlığı sonrasında da siyaset yaptı, AK Parti'ye karşı CHP'yi açıktan destekledi.



Ahmet Necdet Sezer

: CHP'lilerin, özellikle de ulusalcıların pek sevdiği bir cumhurbaşkanıydı. CHP'ye sempatisini, AK Parti'ye husumetini hiç gizlemeyecek kadar “tarafsız”dı.



Abdullah Gül

: AK Parti kurucusu, AK Partili Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve milletvekili iken cumhurbaşkanı seçildi. Hoşgörülü, diyalogdan yana, kucaklayıcı tavırları, “tarafsız” görünme çabaları takdire şayandır.



Önceki 11 cumhurbaşkanının hiçbiri tarafsız olmadı. Dahası, 1961 Anayasası ile cumhurbaşkanlarının partileriyle ilişiği kesilirken, cumhurbaşkanlarının devlet tarafında, millet karşısında konumlandırılması sağlandı. 1961 sonrasında, 2014'e kadar, Özal dışındaki cumhurbaşkanları kendilerinden bekleneni yaptılar, tarafsız gibi görünüp devlet taraftarı oldular.



12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise daha en başından farklı olacağını, tarafsız olmayacağını, milletin doğrudan seçtiği bir cumhurbaşkanı olarak milletin tarafını tutacağını beyan etti.



Yeni Anayasa değişikliği ile sadece darbe eseri bir garabet ortadan kalkmayacak; aynı zamanda, “tarafsızlık” maskesinin altına gizlenen ve cumhurbaşkanlarını ikiyüzlülüğe sevk eden bir garabet de ortadan kalkacak. Cumhurbaşkanlarını devlet tarafgirliğinden kurtarıp millet taraftarı yapan, şu anda da Erdoğan tarafından fiilen uygulanan duruma bir anayasal zemin oluşturulacak.



Yüzde 40, 30, hatta bazen yüzde 20 oy oranlarıyla iş başına gelen ve bütün ülkeye hizmet üreten başbakanlar “taraf” tartışmalarının muhatabı olmadılar; yüzde 50 üzeri oyla seçilen ve 80 milyona hizmet edecek cumhurbaşkanlarının da bir “taraf olma-olmama” sorunu olmayacak.



Türkiye'nin hiçbir meselesi, hiçbir konusu siyasetin dışında değildir; cumhurbaşkanlarının siyasetin dışında kalmalarını beklemek, ummak, öyle olduğunu iddia etmek hakikatle örtüşmez; pratikle hiç örtüşmedi ve örtüşmez.



Başta ABD olmak üzere, bir çok gelişmiş ülkede başkan ya da cumhurbaşkanının partili olduğunu da hatırlatalım.



Yeri gelmişken, AK Parti'nin zaman zaman partili cumhurbaşkanlarına örnek olarak Atatürk ve İnönü'yü göstermesine de bir açıklık getirelim: Evet, Atatürk ve İnönü partili cumhurbaşkanlarıydılar. Ama onların döneminde serbest, şeffaf seçimler yoktu ve cumhurbaşkanlığı süresi de sınırsızdı.



Türkiye şu anda serbest, şeffaf, sağlıklı ve en yüksek katılım oranlarına sahip seçim yapabilen, millet iradesini azami derecede sandığa yansıtabilen dünyada nadir ülkelerden biri.



Seçimler konusunda bu kadar sorumlu, bilinçli bir millet varken; cumhurbaşkanlığı da 2 dönemle sınırlandırılmışken, “milli şef”, “ebedi şef”, “tek adam”, “diktatör” gibi yakıştırmalar yapmak cahillikten değilse, hadsizliktendir.


#Cumhurbaşkanı Erdoğan
#AK Parti
#Anayasa referandumu