Medine’de son Cuma (2)

04:0018/10/2018, Perşembe
G: 18/10/2018, Perşembe
Aydın Ünal

Sultan Abdülhamit’in 1900 yılında inşasını başlattığı 1.464 kilometrelik Hicaz Demiryolu 1908 yılında Medine’ye ulaştı. Medine İstasyonu 1 Eylül 1908’de işletmeye açıldı. Yaklaşık 10 yıl sonra, 26 Mart 1918’de Şam’dan Medine’ye son tren geldi.2 gün sonra, 28 Mart 1918’de, Medine’den Şam ve İstanbul yönüne son tren kalktı. Hicaz Demiryolu Hattı’nın bu son şimendiferi, yolcu ve asker mektuplarıyla birlikte hüzün taşıyordu…Kudüs düşmüştü. İngiliz ve Fransızlar, Osmanlı’nın Filistin bölgesinde ilerlerken,

Sultan Abdülhamit’in 1900 yılında inşasını başlattığı 1.464 kilometrelik Hicaz Demiryolu 1908 yılında Medine’ye ulaştı. Medine İstasyonu 1 Eylül 1908’de işletmeye açıldı. Yaklaşık 10 yıl sonra, 26 Mart 1918’de Şam’dan Medine’ye son tren geldi.


2 gün sonra, 28 Mart 1918’de, Medine’den Şam ve İstanbul yönüne son tren kalktı. Hicaz Demiryolu Hattı’nın bu son şimendiferi, yolcu ve asker mektuplarıyla birlikte hüzün taşıyordu…

Kudüs düşmüştü. İngiliz ve Fransızlar, Osmanlı’nın Filistin bölgesinde ilerlerken, Şerif Hüseyin ve oğullarını da altınlarla satın almış, Hicaz’da bir isyan başlatmışlardı. Mekke düşmüştü. Medine’yi muhafaza etmek neredeyse imkansız hale gelmişti. İstanbul, Medine’nin tahliyesine karar verdi. Medine’yi korumakla görevlendirilmiş Fahrettin Paşa, ağlayarak ve yalvararak, kendisine fırsat tanınmasını, Medine’den Osmanlı sancağının kendisine indirtilmemesini talep ediyordu. Padişah, Talat, Cemal ve Enver Paşalar bu talebi kabul ettiler.

Son trenin de ayrılmasıyla birlikte, Hazreti Nebi’nin Şehri Medine, dış dünyayla bağlantısı tamamen kesilmiş şekilde, İngilizlere ve İsrail’in kurucusu Şerif Hüseyin’e karşı direnmeye başladı.

Fahrettin Paşa’nın, kurmay kadrosunun ve Arap-Türklerden oluşan neferlerin moralleri en üst seviyedeydi. Paşa bir yandan Medine’yi yeniden inşa ediyor, bir yandan şehre yetecek ürünlerin, buğday ve hurmanın ziraatiyle ilgileniyor, bir yandan da asilerle kahramanca cenk ediyordu.

Düşmanın Medine’ye saldırarak girmesi mümkün değildi; düşman ne kadar korkaksa, Fahrettin Paşa ve askerleri de o kadar cesurdu.

Medine’nin kıtlıkla ele geçirilmesi de imkansızdı. Fahrettin Paşa buğday ve hurma yetiştirerek, yeni su kuyuları açarak askerini doyuruyordu. En zor zamanlarda, askerinin önünde çekirge salatası yemiş, çekirge yemeğini ordu tabldotuna ekletmişti.

Medine, yenilemez bir ordu tarafından müdafaa ediliyordu. Fahrettin Paşa, yayınladığı bir beyannamede, “Allah’a tevekkül edin, Peygamber’in ruhaniyetinden imdat dileyin… Vazife-i mukaddesimiz, hizmet-i muhafazasıyla müşerref olduğumuz ‘Harem-i Saadet-i Nebeviye’nin anahtarlarını Emir-ül Mü’minin, Hadim-ül Harameyn eş Şerifeyn Sultan Mehmed Vahidüttin Han Hazretleri’ne aminen teslim etmek ve ‘Seyyid-ül Beşer’in Yeşil Kubbesi’ni kurtarmaktır…” diyordu.

1918 yılı Ekim ayında, Yemen, Asir ve Medine’de kahraman komutanlar, Anadolu ve İstanbul’la irtibatları tamamen kopmuş halde Osmanlı topraklarını kanlarıyla müdafaa ederken, Yıldırım Ordular Grubu komutanları Kudüs, Amman, Şam, Halep, Beyrut’u arkalarında bırakıp Adana’ya kadar kaçtılar. Osmanlı Devleti mütareke masasına oturmak zorunda kalmıştı.

30 Ekim’de 1918’de savaş bitti. Sadrazam Ahmed İzzet imzasıyla gelen telsiz mesajında, “Hicaz, Asir ve Yemen’de bulunan Osmanlı kıtaları garnizonlarının en yakın itilaf kumandanına teslim olması” emrediliyordu. Fahrettin Paşa bu emrin düşmanın bir oyunu olduğunu söylüyor, Ravza-i Mutahhara önündeki Osmanlı alay sancaklarını işaret ederek, “Şu mukaddes sancaklarımızı esir etmeyeceğiz” diyordu.

Fahrettin Paşa’nın Medine’yi teslim etmeye niyeti yoktu; Medine’ye giremeyen düşman ise İstanbul üzerinde baskı kuruyordu. 18 Aralık akşamı bir yüzbaşı İstanbul’dan Medine’ye gelerek şehrin tahliye emrini getirdi. Fahri Paşa bunu da yok hükmünde sayacaktı. “Padişah’tan doğrudan bir emir gelmedikçe Medine’yi bırakmayacağım” diyordu.

Tıpkı diğer şehirler gibi, Medine’yi de düşman değil, ihanet teslim alacaktı…

Fahrettin Paşa’nın komuta heyetinden bazıları teslim olma taraftarıydılar. Paşa’yı ikna edemeyince itaatsizlik ve isyana başvurdular. Zaten Fahrettin Paşa’nın görevden alınması da an meselesiydi. 9 Ocak 1919 Cuma günü, Fahrettin Paşa teslim olacağını duyurdu. Ancak, İngiliz uşağı Şerif Hüseyin ve oğullarının çadırına gidip teslim olmak yerine, Hazreti Nebi’nin mübarek Ravzası’na girdi, kabrin yanına uzandı. 10 Ocak 1919 sabahı, kendi komutanları geldiler, Paşa’nın kollarından tutarak götürmeye başladılar. Paşa, kılıç ve tabancasını verirken, “götürünüz, Hazreti Peygamber’in kızı Hayrünnisa Hazreti Fatıma’ya emanet ediniz! Medine müdafiinin kılıncını, tabancasını ancak O koruyabilir” dedi. Götürdüler.

Medine de düştü… Fahrettin Paşa bir müddet Mısır ve Malta hapishanelerinde kaldı. Milli Mücadele’ye katılmak için Anadolu’ya geldi ancak, Osmanlı şehirlerini arkalarına bakmadan düşmana bırakan bazı komutanların, karşılarında kendilerini hicaba sevk edecek bir kumandan görmeye tahammülleri yoktu. Fahrettin Paşa uzağa, Kabil’e büyükelçi olarak gönderildi...

Yavuz Sultan Selim Han, 1517 yılında Halep’i fethetmiş, Halep’te kıldığı Cuma namazında ilk kez “Hadim-ül Haremeyn eş-Şerifeyn” ünvanıyla hutbe Osmanoğulları adına okunmuştu. Bu tarihten sonra Medine’de de hutbeler hep Osmanoğulları’nın adına okundu. Ta ki 16 Ocak 1919’a kadar. Yavuz Sultan Selim’den 402 yıl sonra, Medine’de hutbe Şerif Hüseyin adına okundu.

Çok değil, 100 yıl önce, Medine İstanbul kadar “bizim” şehrimizdi. Fahrettin Paşa’nın kahramanca direnişi sayesinde, Medine, 1. Cihan Harbi’nde Osmanlı’nın kaybettiği son şehir oldu.

Fahrettin Paşa ve Hicaz şehitlerimizin ruhları şad, mekanları Cennet olsun…

Okuma Notları:

Naci Kaşif Kıcıman: Medine Müdafaası. 1994, Sebil Yayınları.

Feridun Kandemir: Peygamberimizin Gölgesinde Son Türkler. 2009, Yağmur Yayınları.

#Medine
#Fahrettin paşa
#Osmanlı Devleti