Cuma günü, “Odatv” isimli sol görünümlü internet sitesinin bir haberi düştü önüme. “Türk sağındaki alkış kırılması… Yıllarca dost bildiler” başlığını taşıyordu haber. Ben dahil 6 yazarın, Netanyahu’nun ABD Kongresi’ndeki konuşması üzerine yazdıklarımızı derlemişlerdi. Şahsen kendimi “sağcı” olarak tanımlamam; diğer 5 yazarın da takip ettiğim kadarıyla “sağcı” etiketini kabullene-ceklerini sanmam. Ama mevzu bu değil. Odatv, alkış rezaletine dair paragraflarımızı alıntılamadan önce uzunca bir giriş
Cuma günü, “Odatv” isimli sol görünümlü internet sitesinin bir haberi düştü önüme. “Türk sağındaki alkış kırılması… Yıllarca dost bildiler” başlığını taşıyordu haber. Ben dahil 6 yazarın, Netanyahu’nun ABD Kongresi’ndeki konuşması üzerine yazdıklarımızı derlemişlerdi.
Şahsen kendimi “sağcı” olarak tanımlamam; diğer 5 yazarın da takip ettiğim kadarıyla “sağcı” etiketini kabullene-ceklerini sanmam. Ama mevzu bu değil.
Odatv, alkış rezaletine dair paragraflarımızı alıntılamadan önce uzunca bir giriş yapmış. Özetle şunları söylüyor: “Türkiye’de özellikle sağcı yazarlar konuyu köşelerine taşıyarak ABD’ye sert tepki gösterdi. Ancak bu yazarların geldiği sağ gelenek Türkiye’de bugüne kadar ABD’ye alkış tutmasıyla biliniyor… Bugün ABD’ye kızan sağcılar dün ona alkış tutuyordu. 1968’deki 6. Filo protestolarında solcu gençlerin karşısına geçip Amerikan askerlerini koruyan daha sonra da ABD Filosuna dönerek ‘namaz’ kılan sağcılar sola karşı ABD’yi kollamak için cihat çağrıları yapıyordu.”
Ben doğmadan önce yaşanmış bir hadise üzerinden çelişkili olmakla suçlanıyorum. Üstelik kendimi bildim bileli Amerika karşıtıyım. Neyse, bunu da geçelim.
Türkiye solcuları, 16 Şubat 1969’da yaşanan ve “Kanlı Pazar” dedikleri olayları aradan geçen 55 yıla rağmen unutamadılar. 55 yıl sonra bile “kuyruk acıları” dinmedi.
1968’de dünya genelinde yaşanan öğrenci olayları Türkiye’ye de sıçramıştı. Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere çok sayıda ilde öğrenciler protestolar yapıyorlardı. İş kontrolden çıkmaya başladı; solcu öğrenciler artık devrim rüyası görüyorlardı. Cadde ve sokaklar anarşiye teslim oluyor, gündelik hayat eylemlerden etkileniyor, özellikle üniversiteler işgal ediliyor, eğitim durma noktasına geliyordu. İstanbul Üniversitesi Rektörü ve dönemin İstanbul Valisi, Deniz Gezmiş başta olmak üzere solcu öğrenci liderlerini muhatap alarak pazarlıklar yapıyor, hem acziyet görüntüsü veriyor, hem de solu şımartıyorlardı. Solcu olmayan geniş bir genç kitlenin sabrı taşmak üzereydi. Süleyman Demirel Başbakanlığındaki Hükümet olayları sadece izliyordu. Gezi olayları sırasında Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı gibi, öfkeli gençliği evinde tutacak bir liderlik de yoktu.
Amerikan 6. Filo’sunun Boğaz’a demirlemesini bahane eden solcular 16 Şubat 1969’da “Emperyalizme Karşı Mustafa Kemal Yürüyüşü” adı altında büyük bir eylem tertip ederek bir kez daha İstanbul’u kilitlediler. Artık sabrı taşan ve şımarık solculara bir ders vermek isteyen öğrenciler de Taksim Meydanı’na geldiler. Burada toplu namaz kıldılar. Ardından öğrenci grupları arasında çatışma başladı. Solcu olmayan öğrenciler, solcu öğrencilere, Taksim’den Beyazıt’a kadar sokak sokak, cadde cadde meydan dayağı çektiler.
Solcular 1969’da yedikleri bu meydan dayağını ve onun kuyruk acısını hiç unutmadılar. Solcu olmayan herkesi nasıl “sağcı” olarak görüyorlarsa, kendileri gibi “Sovyetçi” olmayan herkese de “Amerikancı” iftirasını attılar. Yedikleri dayağın acısıyla milliyetçi, muhafazakâr, dindar gençlerin 6. Filo’yu savundukları, hatta Filo’ya karşı namaz kıldıkları yalanını uydurdular, sonra bu yalana kendileri bile inandılar.
İşte Odatv, hem kuyruk acısıyla hem de kendi yazdıkları masala inanmış olmanın konforuyla, Amerika’ya olan tepkimizi güya bir çelişki, bir tutarsızlık gibi göstermeye çalışıyor.
Öte yandan Türkiye solunun ABD ile ilişkileri anlatmakla bitmez. Arkasında ABD’nin olduğu her darbeye solcular zemin hazırlamıştır. Gezi Olayları, solun ABD elinde nasıl kullanışlı bir aparat olduğunu hepimize göstermiştir. PKK’nın günün sonunda Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin sadık askeri olması Türkiye solu tarafından hiç yadırganmamıştır. 80 öncesinin sol militanlarının 80 sonrası kapitalizmin sadık solcu neferlerine dönüşmesi ise ayrıca trajik bir hikâyedir. İsmet Özel’in “Fly Pan-Am/Drink Coca Cola” dizeleri, sanki, yükselen milliyetçi, muhafazakar, dindar hareketler karşısında sırtını ABD’ye dayanan Türkiye solcusuna sesleniştir.
Tarihi yapmak yetmiyor, onu doğru şekilde yazmak da gerekiyor. Siz yazmazsanız, feci meydan dayağı yiyenler salya-sümük tarih yazıyor, onu da işte böyle yazıyorlar.