1970 yılında Ankara'da doğdu. Ankara Merkez İmam Hatip Lisesi, ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü ve Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngiliz Dili Öğretmenliği bölümlerinde okudu. Yörünge, Belde, Ülke, İkindi Yazıları, Hece, Tezkire gibi yayınlarda yazdı. Hak-iş Basın danışmanlığı, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı Danışmanlığı, Başbakanlık müşavirliği, Başbakan Başmüşavirliği ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevlerinde bulundu. 25 ve 26. Dönemlerde Ankara Milletvekili seçildi. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu ve NATO PA Üyeliklerinde bulundu. TBMM Filistin ve Lübnan Dostluk Grubu Başkanlığı yaptı. Halen TÜBİTAK Yönetim Kurulu Üyesi. Evli, 1 çocuk babası.
Televizyon, radyo, gazete, dergi, internet yok iken, kitaplar sadece kısıtlı bir kesime ulaşabilirken cuma hutbeleri vardı; bugün de hâlâ haberleşme, bilgilendirme, eğitme aracı olarak, hem de diğer tüm modern medyadan daha kapsayıcı ve daha etkili biçimde cuma hutbeleri var.
Modern medyanın, özellikle de internetle hayatımıza giren sosyal medyanın; toplumu, genç nesilleri çürüttüğünden şikâyet ediyoruz. İyi de elimizdeki en etkili medya olan, her hafta milyonlarca insanın camiye gidip muhatap kaldığı cuma hutbelerini yeterince verimli kullanabiliyor muyuz?
Geçen hafta cuma hutbesi “Âdab ve Erkânıyla Cuma Namazı” başlığını taşıyordu. Cuma namazına gelmiş ve pürdikkat hutbe dinleyenlere “Cumanın Faziletleri” anlatılıyordu. Önceki haftalarda ise “Merhamet”, “Can Dokunulmazlığı”, “Vatan Müdafaası”, “Allah’ı ve Ahireti Unutmamak”, “Cami”, “Çevre”, “Takva” gibi konular ele alınmıştı.
Din dilimiz yorgun; şahsen ben de, eminim ki benim gibi milyonlar da din dilinden yorgun. Hutbe başlayıp da imam birkaç cümleyi okuyunca, yıllardır, aynı kelimelerle, aynı cümlelerle, aynı vurguyla ifade edilen aynı konuları duymanın verdiği kulak alışkanlığıyla hutbeden kopuyoruz, dikkatimiz dağılıveriyor.
Hutbe yazmak kolay değil. Cuma hutbeleri İslâm tarihinin hemen tamamında tartışma konusu olmuş. Halifeler, sultanlar, beyler, valiler hutbelerin kendi adlarına okunması ve hutbelerde iktidarlarının propagandası için müdahaleler yapmışlar. Osmanlı’da hutbeler dönemin ortak dili olan Arapça ile okunurken, 1800’lerden itibaren dil tartışması başlamış, örneğin Ali Süavi, Muallim Naci, Sırat-ı Müstakim Dergisi, hutbelerin Türkçe okunması üzerine makaleler yazmışlar. Türkiye’de Cumhuriyet’le birlikte hutbeler üzerinde epeyce işlem gerçekleştirilmiş: Kimi zaman tamamı, kimi zaman bir kısmı Türkçeleştirilmiş. Daha ilk yıllardan itibaren “hutbe kitapları” hazırlanmış, hocalara dağıtılmış, kitaplardaki konuların dışına çıkılmaması emri verilmiş. Hutbelerin “suya-sabuna dokunmayan”, itaat ve sadakati telkin eden, milli meselelerde duyarlılık çağrısı yapan, dönüştürücü, boyun eğdirici, eleştiriden uzak bir mahiyette yazılmasına dikkat edilmiş. Hutbelerin cemaati “uyutabilmesi” için her yola başvurulmuş.
Bugün ulaştığımız özgürlük ortamında artık hutbeleri, hutbelerin konusunu, dilini de sorgulama fırsatımız var. Hutbelere takılmış prangaları kırıp atmak hususunda geç bile kaldık.
Kuşkusuz bugün de hutbe yazmak kolay değil. Cemaat cuma namazlarında aynı çatı altında toplansa da çok farklı hassasiyetler taşıyor. Siyasetin gündelik hayata bu kadar müdahil olduğu bir zeminde hutbelerin her kelimesini özenle seçmek gerekiyor. Ancak bu haklı hassasiyetin hutbelerin konusunu, dilini, üslubunu gereğinden fazla daraltmasına da müsaade etmemek gerekiyor.
Her cuma camiye gelen ve cuma namazının bir erkânı olarak pürdikkat hutbeyi dinleyen cemaate anlatacak, hutbenin başından sonuna kadar cemaatin ilgisini uyanık tutacak, onları bilgilendirecek, zihinlerini harekete geçirecek, etkisi cuma namazından sonra da devam edecek hatta gelmeyenlere de aktarılabilecek nice konu var; bu konuları anlatmak için nice kelime, cümle ve üslup var.
Örneğin neden trafikte yaşanan ihlallerin bir “kul hakkı ihlâli” olduğu anlatılmasın ki? Mesela sosyal medyadaki kontrolsüzlük, sınırsızlık, edepsizlik, ahlâksızlık neden konu edinilmesin ki? Çevre duyarlılığı gibi geniş ve genel konular yerine, örneğin sokağa tükürmenin, çöp atmanın çirkinliği etkili bir dil ve üslupla neden cemaate aktarılmasın ki? Hutbelerin döne döne anlattığı, sürekli tekrar ettiği, örneğin merhamet gibi, örneğin vicdan gibi, haram-helal gibi, ölüm-ahiret gibi konular, farklı bir dille, dikkat çekici bir dille, yeni kavramlarla, örneklerle neden ele alınmasın ki? Asla siyaset olmasın, tartışmalı konulara girilmesin ama hepimizin mutabık olduğu milli meseleler neden konuşulmasın ki?
Cuma namazlarına giderken, cemaat, “Acaba bu hafta hoca ne anlatacak? Acaba bu hafta nasıl bir sohbet ziyafeti yaşayacağız? Acaba neler öğreneceğiz?” ilgi ve merakıyla camiye neden koşarak gitmesin ki?
Yeni bir hutbe diline, yeni bir hutbe anlayışına ihtiyacımız var. Diyanet İşleri Başkanlığı bu hutbeleri hazırlayacak, imamlarımız da en iyi şekilde aktaracak kapasiteye ziyadesiyle sahip. Modern medyanın milli güvenliği bile tehdit ettiği, milletin, devletin, toplumun, dinî ve ahlâkî değerlerin altını oyduğu bir ortamda, kimsenin dinlemediği, dinlemeyeceği, din dili yorgunu hutbeler irat etmek, hesabı verilemeyecek
kul hakkı ihlâlidir, zaman israfıdır, büyük bir fırsatın hebasıdır. Cuma namazına girdiği gibi çıkan her bir cemaat ziyandır.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Teşekkürler,sayın Ünal,trafik ve çevre temizliği konusunda cemaatin sık sık uyarılması ve bunların kul hakkı olduğu konusu hep hatırlatılmalı..
Dedeniz Ezanı Türkçe okuttu.. eeee sonra ....
günümüz yaşantısına uygun Müslüman hassasiyeti ile müstesna hutbe'ler irade edilmeli bunu yapacak yürekli din adamlarına ihtiyacımız var
Din Dili'nin Yenilenmesi üzerine yıllardır konuşur dururuz. Yazarız da. Ama kimseye anlatamadik bu güne kadar. Dinde reform ile suclaninca tıkanır kalırız her seferinde. Anlaşılmadım
cep tlf. ile oynamak olmadığını bile öğretemiyorsak, mani de olamıyorsak çek kuyruğunu gitsin. Hutbe namaz kılınıyormuşcasına bir tarz gerektiriyor ve bunun bir şekilde kırıp-dökmeden anlatılması lâzım.anlatılması lâzım
Cami ve Cuma adabından haberimiz yok... Gençlere Cuma namazına gelmekten maksadın, imam efendi hutbesini irad ederken
hocam cok haklisiniz inan cuma gonu namaz kilarken sadece faezini yerine getirmeye calosiyoruz kesinlikle bu konularla alakali bizde cok muzdaribiz insallah birileri duyar sesini fakat.cok zor sabah namzlarinda bazi camilerde cemaat dakikalarca hocayi bekliyor ne bir kuran okunuyor nede bir hadis
Tesettür emri.. zina yapmak.. loto toto oynamk.. Cihat kavramı ile ilgili ayetler.. Putlaştirma.. şirk.. hepsi tek tek atılmalı suya sabuna dokunmadan maşallah geçiyor hocalar
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Evet vatandaşı camiye çekebilmek için özellikle ekonomik konulardaki müjdeler, müjdeli haberler hutbelerde açıklansa bence çok isabetli olur. Hutbe içerisinde milletin faydasına olan belli konular işlenirse vatandaş da artık unutmaz , belki gereğini yerine getirir.
Hutbeler ümmetin haftalık ve gelecek haftaya konuşulacak bilgilerin verildiği yer olmalıdır. Hutbenin birinci ikinci kısmı diye ikiye ayrılmalı. birinci Hutbede genel anlatım. İkinci hutbede milletin hafta içinde yaşamış toplum olaylarını serbest olarak bir kaç cümle ile dile getirildiği yer olmalıdır. Arap ülkelerinde bu şekilde uygulanmaktadır. Neden bizim ülkemizde bu şekilde yapılmıyor. Hemde çok daha etkili bir hutbe olur diye düşünüyorum.
aslında başta ahlaki zaaflarımız olmak üzere diyanet konuları verse hatipler kendileri o mevzu üzerine verse hutbeleri belki de daha tesirli olur...
şimdiye kadarki en doğru öneri, en iyiler proflar önder kişiler vaaz etmeli
vaaz etmek, sınıfta veya anfide ders vermeye benzemez.
Çok güzel
harika tespitler
İslâm anlatilsa Camiileri kapatırlar.bu haliyle bile hutbelere karşı çıkıyorlar. Boşuna mı diyaneti kurdular.etliye sütlüye karışmadan genel geçer ifadeler. Allah'ın tesettür ayetleri okundu diye linç ettiler Baskanı.
kalemine yüreğinize sağlık muzdarip olduğum bir konuydu çok güzel ifade etmişsiniz bir konuda varki hutbeyi okuyanlar hutbeyi minberde görüyorlar kardeşim gelmeden bir göz at da yukarıda keşkelere...
Ne zamandır düşündüğüm ve çevremdeki insanlarla paylastigim bu konuya deginip makale haline getirdiginiz icin tesekkurederim. Ümmetin şuurlanması noktasında çok daha tesirli konulara güncel konulara, sosyolijik olarak etki barındıran konuların çözümüne yönelik hutbeler vermek lazım. İnsanlar açken, ihtiyaç içerisindeyken onların ellerine şeker verip al karnını doyur demekten baska birsey degil, bu hal üzere olmak insanları ancak kusturur... İnsanların, toplumun ihtiyaçları, hastalıkları iyi analiz edilmeli ve ona göre tedavi edilmelidir.
Bir de, Cuma Hutbeleri resmî konuşmalar gibi veya konferansvarî yazılıyor. İnsanların kalbine dokunamıyor. Bir samimiyet yok, yakınlık yok. Bürokratik, soğuk bir dil var. Biraz daha sohbetvarî bir üslup lazım.
Kısmen katılıyorum. Ancak örneğin trafik kuralları ile ilgili kul hakkı ihlali çok zaman anlatılıyor. Peki bu tür hak ihlalleri gibi konularda devlete sorumluluk düşmüyor mu? Vatandaşa daha emniyet kemeri taktırılamıyor. Vicdanı olanın vicdanına dokunduğunuzda vaaz yetiyor. Ama vicdanı olmayanın cebine de dokunmak lazım (ceza) Avrupa'da bir vatandaşımız arabayla daha 50 metre gitmeden emniyet kemeri takmadığı için ceza ödediğini haftarca anlattığına şahit oldum. Hutbelerin ekseriyetle güzel hazırlandığı kanaatindeyim. Ancak daha çok hadis ve ayet ile anlatılmalı diye düşünüyorum. Ayette zaman zaman her paragrafta veriliyor. Ama hutbeleri diyanetin belirlediği bir konu üzerinden imamların hazırlaması düşüncesindeyim. Ayrıca toplumsal konularda Allah aşkına (yurtdışını gördüğüm için söylüyorum) Avrupa'da her yerde her cuma hutbe mi okunuyor. Ama adamlar kul hakkı husunda dikkatli. Bunu ben deniz söylemiyorum sadece oradan gelenler söylüyor. Dert çok hangisini anlatalım. Dolayısıyla devletin denetleme sistemi sıkı olmalı. Biraz da devletimiz üzerine düşeni yapmalı her şey talimatla, anlatmayla olmamalı......
sayın Ünal bey sizin anlattığınız şekilde hutbe okuyacak kaç tane İmam Hatip var, bir çok İmam görüyoruz elindeki yazılı metinleri okumaktan aciz sanki böylesi daha iyi,sonra dimyata pirinç e giderken evdeki bulgurdan olmak var, selam ve dua ile Allah'a emanet olun.
Severek takip ettiğim, yazılarından istifade ettiğim Aydın Bey'i bu yazısında dile getirdiği eleştiriye katılmıyorum. Olumsuz olarak verilen hutbe içeriklerinin hepsinin de hayatta bir karşılığı var ve gerekli konular.
Bir de hurbelerde, "Bize düşen, ....mektir. .... maktır. ..... mektir. ....maktır...." şeklinde cümleler var. Cümlenin öznesini kaçıran neyin ...mektir, neyin ....matır, olduğu anlamıyor. Bu cümlelerin daha güzel bir şekilde yazılması hutbeleri daha güzelleştirir.
Şahane öneri.
cok dogru ama bu gune kadar bu saydiginiz seyleri yapan anlatan bir vaaz konusu duymadim.
Genel değil nispeten özelleştirilmiş hutbeler daha etkili olur dediğiniz gibi.Temizlik imandandır diyoruz cami çevresi izmaritten, ambalaj atıklarından geçilmiyor.”Kemer takmak sünnettir” diyorum yüzüme bakıyorlar; peygamberimiz (sav) ‘bugün yaşasaydı ne yapardı’nın isabetli cevabı bizi doğruya ulaştırır inşaallah.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.